Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiç bir önemli yenilik beklenemez. Atatürk bu hakikati biliyordu.” O yüzden Türk modernleşmesinde devlet öncü bir role sahip. “Gerçekten demokrat bir memlekette ibadet kanunla sağlanmaz. Ama, biz düpedüz demokrat bir memleket değiliz. Biz, devrim içinde olan bir memleketiz. Bu yüzden birçok şeyi kanuna bağlamışız. Başka memleketlerde bir tarih ve bir akademi işi olan yazıyı bizim memlekette kanun tespit etmiş. Başka memleketlerde sadece bir örf işi, bir gelenek işi olan kıyafeti bizim memleketimizde kanun tespit etmiş. Başka memleketlerin kanları ile kurdukları demokrasiyi biz kanunla yaratmışız.”
Bir kanun uygulayıcının yaptıklarının çoğunu herhangi biriyle, eşiyle bile paylaşması oldukça zordur.Gününüzü ölü ve ağır bir şekilde yaralanmış bedenlere bakarak geçirdiğinizde, üstelik bu bedenler bir de çocuklara aitse, bunu beraberinizde eve götürmek istemezsiniz. Yemek masasında otururken, "Bugün çok enteresan bir şehvet cinayeti vardı. Haydi size anlatayım,” diyemezsiniz. Bu yüzden birçok polisin hemşirelere, hemşirelerin de polislere yakınlık duyduğunu görürsünüz. Bu kişiler bir şekilde birbirlerinin yaptıkları işler ile aralarında bağlantı kurarlar.
Reklam
Bir şey yapmak günah olabilir. Lakin düşünmek öyle değil… Zihin çalışmasını kim yasaklayabilir ve özellikle bu kabahatinden dolayı kim kınayabilir. Oradan dışarı çıkmayan hayaller ne şekil ve nitelikte olursa olsun buna kanun bile müdahale edemiyor
Soğudca "nomos" sözcüğü
Şaşırtıcı olan nomos "kanun" türeviyle namus şeklinde Arapçaya da geçen sözün bu yolla Müslüman Türklerin diline girmesidir. (...) Türkçede başlangıçta şeref ve itibar için kullanılan 'namus', kadına verilen değerin neticesi olarak birinci dereceden yakınlık arz eden hanımlara dönük sahiplenmeyi bildirebilmiştir. Buradan bakıldığında kelimeyi cinsel bir alanla sınırlamak, zihin fukaralığından başka bir şey değildir.
Sayfa 31 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Namus, en iğrenç kelimelerden olabilir
Şaşırtıcı olan nomos "kanun" türeviyle "namus" şeklinde Arapçaya da geçen sözün bu yolla Müslüman Türklerin diline girmesidir. Nereden nereye... Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Türkçede başlangıçta şeref ve itibar için kullanılan 'namus', kadına verilen değerin neticesi olarak birinci dereceden yakınlık arz eden hanımlara dönük sahiplenmeyi bildirebilmiştir. Buradan bakıldığında kelimeyi cinsel bir alanla sınırlamak, zihin fukaralığından başka bir şey değildir.
Yazarın görüşlerini tanımak adına.
Soyut kavramları eğitim adı olmayan Carrel, “somut hakikate doğru ilerlememiz” ve gayesi “her fert de insanlık örneğini gerçekleştirmek” olan hayat kanunlarını samimi suretle tabii olmamız icap ettiğine inanmaktadır. Carrel’e göre başlıca hayat kanunları üç tanedir: -Hayatın korunması kanunu, -Hayatın idamesi kanunu, -Ruhun tekamülü
Reklam
Cevdet Paşa'nın Mecelle için kullandığı "mesail-i şer'iye cem olunarak, ehl-i İslama göre 'ahkam-ı şer'iye' olup tebea-i gayrımüslimiye göre dahi 'kanun' itibar olunmak" ibaresindeki "ahkam-ı şeriye" ve "kanun" ayırımı vurguları, Osmanlı devlet ricalinin ne yaptığının tamamen farkında olduğunu gösterdiği kadar sekülerleşme ve zihin parçalanması düzeyinde ne kadar problemli bir alanın içinde olduğumuza da işaret etmektedir. Bir aşama sonra değerler ve sosyal hayat düzeyinde Müslümanlarla gayrımüslimler arasındaki farkın bu dünya ile değil ahiretle alakalı bir mesele olduğu vurgulanacak, bu mantık giderek din-dünya, dünya-ahiret ayırımına yani laik/seküler tasavvurunun merkezine varacaktır.
"Bir kanun uygulayıcının yaptıklarının çoğunu herhangi biriyle, eşiyle bile paylaşması oldukça zordur. Gününüzü ölü ve ağır bir şekilde yaralanmış bedenlere bakarak geçirdiğinizde, üstelik bu bedenler bir de çocuklara aitse, bunu beraberinizde eve götürmek istemezsiniz. Yemek masasında otururken, 'Bugün çok enteresan bir şehvet cinayeti vardı. Haydi size anlatayım,' diyemezsiniz. Bu yüzden birçok polisin hemşirelere, hemşirelerin de polislere yakınlık duyduğunu görürsünüz. Bu kişiler bir şekilde birbirlerinin yaptıkları işler ile aralarında bağlantı kurarlar."
Sayfa 32
"Deliler için her şey makul, her şey mubahtır. Zihin ve fikirlerinin cüretine bir engel tanımazlar. Akıllıların, önlerinde irkildikleri imkansızlıklar onlar için hep olağandır. Delilik dünyanın en büyük, en haşmetli hükümdarlıklarından yüksek, tantanalı bir şeydir. Hükmünün sınırı sonsuzdur. Her şeyi hiçe sayar. Asar, biçer, keser... Mesuliyet bilmez. Çünkü kanun bu sorumlu tutulmayan insanın önünde boyun eğer. Kralları siyaset meydanına sürükleyen adalet, delilere saygı duyar ve onları cezadan muaf tutar."
Sayfa 29 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Gerçekten Türk siyâsî ve sosyal hayatında ata kutluluk derecesinde değer verdiren ve destanlarında, yeminlerinde bağlılığını dile getirdiği demir ve demirciliği de aynı kutsal mertebeye yükselten bu kültür, Türklerin atalarını diğer topluluklardan çok farklı bir dünya görüşü ve yaşayış tarzına götürmüştür. Savaşçılık kabiliyetini iyice güçlendiren, demirciliği yanında, otlak ve su için mücadeleler dolayısıyla metâneti artan Bozkırlı, aynı zamanda, huzur içinde yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı hissi ile donanması gerektiğini de öğrenmiş ve insan kütlelerini sürekli olarak barış hâlinde tutabilmek için toplulukta herkes tarafından riayeti zarurî bir "hukuk" düşüncesine ulaşmıştır. Bu, "devlet" fikrinin doğuşudur. İşte savaşçılığına, hukuk fikrine ilâveten, yine at sayesinde sağladığı -iptidai, uyuşuk yerli kütleleri zihin durgunluğundan kurtararak, insan iradesine sonsuz faaliyet ufuktan açan- sürat kavramı ve maddî araç olarak sahip bulunduğu demir vasıtası ile Türkler, kendilerine bağladıkları insanları idare etmek üzere yeryüzünde ilk siyasi kadroları vücuda getirmiş, ilk kanun koyucu millet olmuştur.
74 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.