Sosyalizmin başlıca hususiyeti, metafizik plândan mahrum olması ve fertten cemiyeti lehine istediği fedakârlığa karşılık, onu bağlayabileceği ruhî bir ideâle sahip bulunmamasıdır. Sadece kaba mânasiyle hak dağıtımında adalet... Bu fikir, kendi başına bir ideal değildir ve mutlaka bir dünya görüşünün maiyetinde olmaya muhtaçtır. Sosyalizm ise komünizmin ters tarafından becerdiği bu ana dayanaktan yoksundur. İşte bu hal, sosyalizmi, muallakta, asıl ve esasından mahrum bir şube fikirden ibaret bırakmakta ve onun ayrı bir idealle birleşerek kendisini tamamlamasını zarurî kılmaktadır. O, hiçbir mânevî müesseseyi inkâr etmiyor; fakat kendisi de, şu veya bu, bir inanç kutbu getirmiyor ve madde taksimindeki adalet duygusunu, o duygunun üstünde bir mâna mihrâkına bağlayamıyor. Böylece ana fikir platformasından hiçbir iz vermeyen, boşlukta ve bomboş, yarım bir sistem meydana çıkıyor. Artık her ferd, inandığı her neyse, sosyalizmi ona iliştirerek bir tamamlık elde etmeğe bakacaktır. Sosyalizmin "sebep" tarafı boştur. Bu yüzdendir ki, sosyalizm kısa zamanda sayısız çeşitlere ayrılmış ve herkesin gözlüğüne göre ayrı ayrı renk taşımış olmasa da ayrı renklerdeki gözlüklere uyacak ve onlarca tamamlanacak yarım mahiyetini aşamamıştır. (Grifit) isimli İngiliz muharririne göre 261 çeşit sosyalizm vardır. Kapitalist, katolik, klerikal, anarşist, kollektivist, etatik, estetik, federalist, radikal, nasyonal, demokrat, liberal vesaire vesaire....
240 syf.
10/10 puan verdi
Düştük bari düşünelim..
“Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat her şeyi gördüm içim rahat…” Şairler benim için, yaşadığım dünyayı sözcükten değnekleriyle başka şeylere dönüştüren sihirbazlardır. Yine de onların nasıl yaşadıklarını ve yazdıklarını hep merak
Erbain
Erbainİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20128,9bin okunma
Reklam
ilimsiz ibâdet edenler de ibâdetlerinin meyvesini, faydasını Göremezler...
İmâm-ı Âzam (rah.), bir sabah namazından sonra birçok dînî meseleye cevap vermekle meşgul oldular. “Bu vakit Cenâb-ı Hakk’ı zikir ve hayırlı söz ile meşgul olma vakti değil midir?” denilince: “Bu helâldir ve şu haramdır, diye dînin hükümlerini beyan etmekten daha hayırlı söz var mıdır? İnsanlara (Ehl-i Sünnet) îtikâdını öğretiyor, günah ve haramlardan uzak durmalarını söylüyoruz. Bu da Allâhü Teâlâ’yı zikir değil midir? Azığı kalmayan yolcu yaşayamadığı gibi ilimsiz ibâdet edenler de ibâdetlerinin meyvesini, faydasını göremezler.” Mevâhibü'r-rahmân
Hadari umran ve şehirdeki temeddün (teşkilat) kemal mertebesinde bulunmadığı sürece halkın kaygısı sadece maişetin zaruri kısmı ile alakalı olur. Bu ise, buğday ve benzeri gıda maddelerini elde etmekten ibaret olan bir şeydir. Şehir teşkilattanır (temeddün), oradaki emek artar, (iş hacmi genişler,) zaruri ihtiyaçları tam olarak karşılar ve bundan da fazla olursa, bu fazlalık (artık, surplus) lüks nevinden olan maişete sarf edilir. Sonra insan; sanatlara ve ilimlere, kendisini diğer hayvanlardan ayırd eden fikir (ve düşünce istidadı) sebebiyle muhtaçtır. Halbuki gıda maddelerine hayvaniyeti ve beslenmeye bağlılığı itibariyle muhtaçtır.İmdi gıda, zaruri olduğu için ilimlerden ve sanatlardan önce gelir, ilimler ve sanatlar zaruri olan (gıda)dan sonra gelir. Diğer ta- raftan sanatlardaki (kalitece) iyileşme bir beldenin umranı nisbetinde (ileri durumda) olur. Çünkü bu takdirde sanatlar, refahın ve servetin meydana getirdiği taleb sebebiyle zarifleşir ve bunların kaliteli olanları rağbet görür.
İBADET'E UYGUN...
- " (..) BEDEN ve RUH alışverişinde tecelli eden, bir yönü ona, bir yönü buna bakan ŞUURLU BENLİĞİMİZ-NEFSİMİZ ki, bakıldığı yöne âit bir BERZAH. Ruhtan yana göründüğü ve bedeni bütün bir hayat davranışlarını kapsayan İBADET'e uygun kullandığı kadar makbul, tersiyle rezil..."
Sayfa 202 - 203. İBDA YayınlarıKitabı okudu
YERYÜZÜNE PERÇİNLİ RUHÇULUK...
- " (...) Bizim ruhçuluğumuzun yeryüzüne perçinli olma karakteri, bizi tabiî olarak fert ve toplum plânında büyük aksiyona davet eder ki, her türlü ucuz soydan çerçöp nüktelerin ötesinde, fikir, sanat, ilim, siyaset ve fiil plânında, ulvî mücerredin katı müşahhasla evlendirilmesini ister... Elini küfre değdirse şeriat doğacak ve zehiri bile şifâya tahvil edecek gerçek idrak ehli, eşyanın tasvirinde ışığın varlığının tabiî isbatı gibi, el atılan her meselede büyük İslâm diyalektiğinin tahassüsünü göstererek, âlemde İslâm'ın hasrı dışında kendi kendinden ibaret bir varlık ve oluş sahası olmadığını her ân taze ifşâ edecektir."
Sayfa 341 - 342 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.