Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
435 syf.
9/10 puan verdi
·
19 saatte okudu
"Boktan bir kasabada, boktan bir evde, daha da boktan bir anneyle büyümek size bağımsız olmayı öğretir. Shallow Hill çeteler, fahişeler ve evsizler için bir üreme alanıdır. Hayatta kalmayı öğrendim. Ama insani bağlardan yoksunum. Selamlar, ben Leyla. Bu yazarın en iyi özelliği her zaman sinirlerinizi gerim gerim geren kitaplar
Shallow River
Shallow RiverH.D. Carlton · Independently published · 20211 okunma
"Umut, şimdi hiç görmeyen birine Gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız..."
Reklam
76 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
kırılganlığın fenomenolojisi
“Suçluluk hissinin ve hastalığın, kaygının ve yiyip yutan hüznün, paramparça olmuş bekleyişlerin, düşüncenin kanatlanmasına izin vermeyen duygulanımların, otistik bir tecrit durumuna dek varan yalnızlığın…” bunların ne kadarı, hangi dozda tanıdık size?
Eugenio Borgna
Eugenio Borgna
bir psikiyatrist olarak kırılganlığın fenomenolojisini çiziyor, bunu yaparken
Şu Bizim Kırılganlığımız
Şu Bizim KırılganlığımızEugenio Borgna · Yapı Kredi Yayınları · 2018662 okunma
İyi bir alışkanlık edindiyse kalbin Kork ama umut et zor değil
Sayfa 502Kitabı okudu
zor zamanların umut yolculuklarına Yol açanlara ve kendileri bizzat yol olanlara… Maratonları sanki yüz metreymişçesine, rüzgarla yarışır gibi koşanlara dairdir biraz. Rüzgar olanlara, yerinde kara bulutları dağıtanlara, yerinde amansız sıcakların üstüne serinlik gibi esenlere… Heves edenlere, hayal kuranlara, cüret edip yürüyenlere… Heves olup kursakta kalanlara, hayal olup geleceklere cüret olup kısacık bir ömrü en uzun yaşamlara nakşedenlere… Muzip ve kararlı olana ve öyle kalana
232 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
beklemenin öyküsü.
Bitirdiğimde etkisini üzerimde hissettiğim bir kitaptı. Uzak çöllerde umut etmenin, yalnızlığın, vazgeçememenin ve beklemenin öyküsü. Taze mezun bir askerin ilk görev yerine büyük umutlarla gittiğine şahitlik ederiz önce. Kasvetli eski bir kalede, seçilmiş kişi olma umuduyla, nasıl geçtiğini anlamadan yıllarını harcar ve "O" komutan olamaz. Süreç boyunca arkadaşlık ilişkilerini, hayallerini ve seçim şansını sorguladım durdum. İnsan neden elindeki somut gerçekliklere değil de bir umudun getirdiği rüyaların peşine takılır? Vazgeçmek ne kadar zordur? Aklının yerine kalbini koyanlar, yönlerini kaybetmeye mahkum mudur? İnsanlığın gerçeklerinden biri de, konfor alanını terkedemeyen insanların, durağan hayatlarının içinde izlerinin silinip öylece yok olacaklarıdır. Kabullenmek zor olsa da cesaret etmek, göründüğünden daha büyük maceraları daha derin duyguları beraberinde getirir. Özümseyerek okuduğunuzda kendinizden bir şeyler göreceğiniz muhteşem bir kitaptı. Umarım hayat sizi hasta etmeden "hedefine koşan insan" olabilmek için çabalarsınız.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,1bin okunma
Reklam
Anne babanizi değiştirebileceğinizi düşündürten yanıltıcı bir umut değil de onların güçlü ve zarar veren psikolojik etkisinden kendinizi kurtarabileceğinize dair gerçekçi bir umut besleyin
"Akıl der ki, öyle değil. Fakat bazen aklın göremediği, anlayamadığı şeyler vardır. Hisleri yaşarsın. O yaşadığın an gerçek olduğunu bal gibi de bilirsin. Çok sevmişsindir ve çok hissetmişsindir. Sonra inkar edersin. Mantıksal, rasyonel açıklamalar yapmaya çalışırsın. Hatta belki üzerine denemeler, makaleler bile yazarsın. Duyguların girdabından akıl ile çıkmaya çalışırsın. Oysa karaya çıktığında gördüğün kocaman bir hiçlik olur. Bomboş bir kara parçası. Sonra fark edersin ki senin istediğin üzerine dalga dalga gelen denizdir. Sen o duyguları yaşamak istersin. Onlardan kaçmak değil, onlara sahip çıkmak istersin. Böylece anlarsın ki aklın seni yanıltmıştır. Saatler geçer, günler uzar. Geceler gelir, uykular tutmaz. Sonra belki yıllar geçer. Çare olunur mu bilinmez. Devamında belki bir gün uyanırsın. Uyandığında ne kadar çok susamış olduğunu düşünürsün. Fark edersin ki sen ona, ona karşı hissetiğin en içten duygulara büyük bir özlem içerisindesindir. Onu gerçekten sevmişsindir fakat aklın buna engel olmuştur. Hayat sonra böyle sürüp gider işte. Acıyla, hüzünle, karşılık bulmayan derin sevgilerle, gerçekleşmesi zor umutlarla. Sonra sen yine de çabalarsın. Kendini, hayatını daha iyi etmeye çalışırsın. Belki dersin, birazcık bir umut varsa bile denemeye değer dersin. İşte bu umuda tutunup belki yıllarını vermeye hazır olursun. Böylece bu gerçek bir adanmışlığın başlangıcı olur." (Jack Brighty)
lisede olduğum zamanlar bir gün sınıfta umut adında bir çocuk arkadaşın başka bir arkadaştan ödünç aldığı gazetenin yanında verilen iddaa ekini elinden alıp geri vermeyince çıkan hengamede iddaa eki alınan çocuk umutun kolunu ısırmıştı.. umut, iddaa ekini aldığı çocuğa geri verirken; "lan tamam da kolumu neden ısırdın?" diye sorunca ben de bu soruya cevaben; "lan adam iddaa eki için gazete alacak parası dahi olmayacak denli fakir, anlamadın mı?" demiştim.. bana oradakiler; "ne alaka lan?" falan deyince de; "lan umut fakirin ekmeği işte.." demiştim yine anlamamışlardı.. ve biz sözel sınıftık.. 3532414 tane edebiyat, tarih alanında farklı ders görüyorduk.. esprimin kaynamasından çok böyle kişilerle aynı sınıfta olduğuma üzülmüştüm o an.. şükür karşılaştığım tüm zorluklara rağmen bu şekilde düşünme yeteneğimi kaybetmedim.. bunu niye yazdım? umut tekelden çıktım, tekelin adını görünce aklıma bu olay geldi.. dedim bunu yazayım buraya da ne zor günler yaşadığımı okusun görsün insanlar.. lol.
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Reklam
Bi aile meselesinden
Umut zor zamanlardaki meydan okumadır
Bugün senden vazgeçmek zorunda kaldım. Hala yutkunamadığım, içimde yarım kalan onlarca şey. Bi anda hepsini silip attım. Telefonumda son 2 fotoğrafın kalmıştı. Onları bile sildim biliyor musun? O fotoğrafları her ne olursa olsun senden vazgeçmediğim sürece silmicem demiştim kendime.Sildim. ne yapayım. Unutmak zorundayım seni. Anıları, komikliklerini, cümlelerini. Unutmak zorundayım artık. Çevremdekiler de sıkıldı benden üstelik. Yeter diyorlar artık, yeter bırak biz sıkıldık diyorlar. Ben senden hiç sıkılmadım. Ama yoruldum be. Çok yoruldum.Peşinden koşmaktan, bi umut diye beklemekten, her seferinde paramparça olup soranlara 'sorun yok alıştım' demekten,gülüşünü gördükten sonra bi gün boyunca kimselere belli etmeden gülüşünü aklımı getirip mutlu olmaktan. Yo-rul-dum. Sen artık eskiden vazgeçtiğim kim varsa en az onlar kadar özgürsün. Başkasını sev,başkasına gül. Emin ol kaldırabilirim. Tek bir isteğim var.Beni unutma. Nasıl hatırlamak istiyorsan hatırla. Kötü veya iyi. Ama hatırla, unutma. Hani Ayna grubunun bi şarkısı vardır içinde 'bari sen unutma beni'der. Ha işte tam öyle. Hoşçakal..Kendine iyi bak. Dikkat et ince giyme çabuk hasta oluyorsun.Hayallerinin peşinden git. Mutlu ol. Kimse üzemesin seni. Beni sevmedin belki olsun canın sağolsun. Bizim de hikayemiz buraya kadarmış. Her hikayenin bi sonu vardır. Bizimki de burasıymış demek. Zor oluyor bunları yazarken bile yutkunamamak. Yine müzik yankılanıyor beynimde 'senle unuttum her şeyi,bari sen unutma beni.
Zihin Toparlamaca
Bel fıtığı ameliyatımın üzerinden bir ay geçti. Zannettiğimden, beklediğimden daha yavaş olsa da bedenen toparlanırken zihnen de toparlanmam gerekiyor, diyerek kitabın kapağı açıldı. Aslında bir diğer sebep de; arada bir gelen, acaba fıtık tekrarladı mı, ameliyat başarısız mı oldu, diye beni siterese sokan ağrılarımın olmadığı zamanlarda, oturmam
Peki ya umut? Umut şimdi hic gormeyen birine gökkuşağıni anlatmak kadar zor ve imkansız.
192 syf.
7/10 puan verdi
Atlantik'in Ortasındaki Kayada Martin'in Yaşam mücadelesi
Eser, İngiliz donanması kruvazörünün Alman donanması tarafından torpillenmesi sonucu Atlantik ortasında batan gemiden kurtulan tek kişi olan Martin adında bir denizciyi konu alır. Martin, İskele biçimde kayada yaşam mücadelesi verip umut ile Umutsuzluk arasındaki ince çizgide sürekli gidip gelir. "Var gücümle yaşamaya çalışıyorum. Bu kayayı baştan aşağı isimlerle donatıyor ve ehlileştiriyorum. Bazı kimseler bunun önemini anlamaktan âciz olabilirler. Ad koymak bir damga basmak, boyun eğdirmektir. İsimlerle kısıtlayacağım onu. (Syf78) Martin'in kayadaki nesneleri isimlendirmesi, kendinin tabiriyle ad koyarak boyun eğdirmesi, yalnızlık duygusunun bir tezahürü olarak görebiliriz. kitabın Gerçek ismi olan Pincher Martin, Türkçeye Ceberut Martin olarak çevrilmiş ama Pincher kelimesinin anlamının hepsini kapsayan bir kelime değil Ceberut, çevirmen de bunu belirtmiş zaten. Ceberut: acımasız, zorba Kayaya çıktığı ilk zamanlarda dikili taş tarzında heykel yapan ,yardım işaretleri yazan, bulunma umudunu hep içinde saklı tutan Martin, zaman ilerleyince İçersinde saklı tuttuğu veya tutmak istediği Umut, giderek zayıflar ve akıl sağlığını yitirme boyutuna gelir, halüsinasyonlar, kâbuslar görür. Golgind gerçek ile gerçek dışı arasında sürekli bizi gezdiriyor. Bu iki kavramın iç içe geçtiği bir roman olduğu için anlaşılması veya takip edilmesi diyelim zor bir eser olduğunu söyleyebilirim.
Ceberut Martin
Ceberut MartinWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2018467 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.