Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler

Ahmet Cemal

Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler Gönderileri

Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler kitaplarını, Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler sözleri ve alıntılarını, Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler yazarlarını, Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Felsefenin 'iklimi' dildir. Kavram ve terim üretilebilmesini olanaksız kılacak kadar unutulmuş ve yutulmuş bir dilde, felsefe yapılabilir mi? Felsefenin yapılamadığı bir dilde, düşünülebilir mi? Hem, kim istiyor ki artık bu ülkede gençlerin düşünmesini? Kuşaklardır eğitim politikamızda o gençlere "nasıl düşünmeleri gerektiğini" öğretecek yerde "neleri düşünmeleri, neleri düşünmemeleri gerektiğini" ezberletmek için çaba harcamıyor muyuz?
Sayfa 116 - Can Yayınları, 3. Baskı: Ağustos 2017, İstanbulKitabı okudu
"Her şeyden önce en büyük gösteriş meraklıları, sıradan insanların arasından çıkar. Çünkü başkaları olmadan yaşayamayan bu insanlar, bunun karşılığında hep başkalarının dikkatini çekmek için yaşarlar. Bu yüzden kimi zaman onları, en ilgisiz yerlerde görebilirsiniz."
Sayfa 84 - Can Yayınları, 3. Baskı: Ağustos 2017, İstanbulKitabı okudu
Reklam
"Çünkü ağustosböcekleri de bir zamanlar insandı. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye, içmeye ve sevmeye son verdiler."* *İngeborg Bachmann'ın Ağustosböcekleri
Sayfa 30 - Can Yayınları, 3. Baskı: Ağustos 2017, İstanbulKitabı okudu
Okumanın hiçbir türü, hemen yarına ait somut getiriler vaat etmez. Okuma eylemi, yanlışlara karşı yaşamımız boyunca vereceğimiz bir savaşın hazırlık aşamasından başka bir şey değildir.
Sayfa 158 - Can Yayınları/Okuma ve Değişim
Okur olmak, insanın okuyamadığı bir günü eksik yaşanmış saymasıdır. O gün okuyamamış olmayı, yeri başka hiçbir şeyle doldurulamayacak bir eksiklik diye algılamasıdır. Okumak için zaman bulunmaz fakat yaratılır. Okumak için zaman yaratmak, insanoğlunun var olan ve doğası gereği sınırlı zamanı içersinde düşüncenin sınırsızlığı ile kurulabilecek köprülerin en soylularındandır. Okumak için zaman yaratmak, saatleri belli günler ve geceler boyunca göze çarpmayan ya da ziyan edilen zaman parçacıklarının peşine düşüp onları bir zaman örgüsü biçiminde okuma eyleminin buyruğuna vermektir.
Sayfa 154 - Can Yayınları/"Ne Zaman Okuyalım?"
Reklam
"Okumaya ne zaman vakit bulayım?" sorusunu sorduğunuz anda bunun açık ve seçik anlamı, en azından şimdilik okuma diye bir gereksinim duymadığınızdır.
Sayfa 153 - Can Yayınları/"Ne Zaman Okuyalım?"
Dünya edebiyatı olsun, ülkemizin edebiyatı olsun, sanat gibi, edebiyat da bir bütündür, daha doğrusu, bir zincirdir. Yalnızca bugünün ya da çok yakın geçmişin yazarlarıyla bir ortamın edebiyatını kavrayabilmek, o edebiyatın ortamını ne ölçüde kapsayıp yorumlayabildiği üzerine fikir edinebilmek, kesinlikle olanaksızdır.
Sayfa 149 - Can Yayınları/Edebiyat, Moda Değildir!
Okur olmak, hiçbir merakı ve hiçbir merak uğruna okumayı küçümsememek, zaman kaybı saymamak demektir. Okur olmak, okumayı dünyaya açılmanın temel koşullarından biri saymak demektir. Okur olmak, yazı'nın ortaya çıkışından beri oluşturulmuş uçsuz bucaksız bir mirasın mirasçıları arasında yer almaya hak kazanmak demektir. Ve belki hepsinden de önemlisi, okumayı yaşamın onsuz olunamaz bir parçasına dönüştürmek ile adam olmak ve adam gibi yaşamak arasında kopmaz bir bağ vardır. En büyük yanılgılardan biri de, "Oku da adam ol!" sözünün anlamını, yalnızca diplomalar uğruna okumakla sınırlamaktır. Ne mi okumalısınız? Meraklarınızı giderecek her şeyi!
Sayfa 140 - Can Yayınları/Okuma Eylemi Üzerine
Tam cehalet, boş bir sayfa gibidir; o sayfa doğru doldurulduğunda, artık cehalet olmaktan çıkar. Buna karşılık yarı cahillik, tehlikeli ve sakıncalıdır. Çünkü doğru bilgilendiğini sanan veya buna inandırılan yarı cahil, tam cahilin cehaletinin bilinciyle asla kalkışamayacağı ataklara yarım yamalak bilgi temelinden aldığı cesaretle gözü kapalı girişir.
Sayfa 124 - Can Yayınları/Bir Haldun Taner Dersi...
Reklam
Günümüzde Türk dili, "Genç kuşaklar mutlaka yabancı dil öğrenmeli" bahanesiyle İngilizce öğretim yapan vakıf üniversitelerinin dil boyunduruğu altındadır. Ve bu boyunduruk öylesine ağırdır ki, o "genç kuşaklar"dan çıkan genç çevirmenlerin büyük çoğunluğu artık kendi anadilinde, yani Türkçede "kavram" ve "terim" üretebilme becerisinden yoksundur. Bir de oturmuş, "Bir Türk felsefesi var mıdır?" diye tartışıyoruz. Felsefenin "iklimi" dildir. Kavram ve terim üretilebilmesini olanaksız kılacak kadar unutulmuş ve yutulmuş bir dilde, felsefe yapılabilir mi? Felsefenin yapılamadığı bir dilde, düşünülebilir mi? Hem, kim istiyor ki artık bu ülkede gençlerin düşünmesini? Kuşaklardır eğitim politikamızda o gençlere "nasıl düşünmeleri gerektiğini" öğretecek yerde "neleri düşünmeleri, neleri düşünmemeleri gerektiğini" ezberletmek için çaba harcamıyor muyuz?
Sayfa 116 - Can Yayınları/Dilini Unutmak mı, Yoksa Dilini Yutmak mı?
363 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.