Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mısır'ın başkenti Kahire'de bulunan Ezher Üniversitesi, Batılı kaynaklarda ve günlük medya dilinde, "İslâm dün- yasının en yüksek dinî otoritesi" olarak anılır. Ezher'den herhangi bir açıklama yapıldığında, bu adeta bütün Müs- lümanları bağlayacak bir nihai hüküm gibi takdim edilir. Kurumun yöneticisi konumundaki Ezher Şeyhi de (şu anki isim, Prof. Dr. Ahmed Tayyib) adeta "Müslümanların hali- fesi" imiş gibi sunulur. Ezher Şeyhi'nin Araplar arasındaki yaygın lakabı ise "el-İmâmu'l-Ekber" yani "İmamların en büyüğü"dür. Tüm bunlar, Sünnî dünyanın en köklü dinî yapılanması ol- ması hasebiyle (kuruluşu 970), Ezher'in yüz yıllar içinde oluşan otoriter imajından kaynaklanan söylemler. Yoksa, İs- lâm dünyasının mevcut durumu ve yapısı çerçevesinde, Ez- her Üniversitesi'nin "en büyük" ya da "en saygın" olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Ezher için, en fazla "Mısır'ın elindeki güçlü bir siyasî ve dinî koz" nitelemesini yapmak uygun düşer.
Sayfa 45
"Modern anlamda bir evrim fikri, ilk defa Nazzâm (ö. 835/845) tarafından ortaya atılmıştır. Nazzâm, evrimci bir yaklaşımla kainatın oluşumunu ve varlık türlerinin kökenlerini açıklamıştır. Bu yüzden, onun evrim teorisi, genel karakteri itibarıyla, kozmolojik bir evrim teorisidir. Nazzâm'ın meşhur talebesi ve ilk müslüman zoologlardan
Sayfa 14 - İnsan Yayınları
Reklam
1940'ların ortalanndan 1 970'lerin ortalarına kadar) resmi Amerikan düşüncesine göre Üçüncü Dünyada özgürlük demek komünizmden kurtulmak demekti; bu düşüneeye pek fazla karşı çıkılmadığı gibi buna bir alay sosyolog, antropolog, siyaset bilimci ve iktisatçının durmak bilmeden geliştirdikleri bir başka düşünce daha eşlik etti.
Gazneli Mahmud (998-1030)
Sebüktegin Ağustos 997'de öldü. Yerine oğlu İsmail (997-998)'i veliaht göstermişti. Fakat Mahmud bunu kabul etmeyerek kardeşine karşı mücadeleye başladı ve neticede Mart 998'de Gazne'de babasının tahtına oturdu. (...) Gazneli Mahmud 14 Kasım 970'de doğmuştu ve tahta geçtiğinde ancak 28 yaşındaydı.
O zamanlar çocuk yapma amacının dışında seks günah ve tehlikeli görülüyordu. Prezervatif kullanmak Tanrının isteğine karşı koymak demekti. Tanrı insanı çocuk yapsın diye yaratmıştı, işine ka­rışmamak gerekirdi. Prezervatifin dükkanlarda serbestçe satılması ve alınma­sı için 1 970'li yılları beklemek gerekti
Chiviyazıları YayıneviKitabı okudu
1 970'lerin başlarında sinirbilim alanında gerçekleştirilen en önemli yakın tarihli buluşlardan birisi, beynin kendi morfin benzeri maddesi olan enkefalin içermesidir. Bu maddenin önü ilaçlarla kesildiğinde, acı daha fazla hissedilir ve akupunktur daha az etkili olur. Aynı mantığa göre morfin bu doğal kimyasalı taklit ederek beyni çok yüksek miktarlarda enkefalin salgılandığına inandırır. Beyinde bir acı merkezi yoktur; enkefalin ise hem beynin hem de omuriliğin içindeki çeşitli yerlerde bulunabilir
Reklam
Endonezya, içinde Malezya, Tayland ve Filipinler'in bulunduğu ül­ kelerle birlikte -ikinci kuşak Doğu Asya ekonomileri olarak kabul edil­mektedir- 1970'lerin ortalarından itibaren küresel kapitalizme entegre olmaya başladı. Bu ülkeler de, tıpkı birinci kuşak Doğu Asya ülkeleri gibi, ihracaat ağırlıklı büyüme modeli izleyip, büyük oranda Japonya, Güney Kore, Tayvan, Hong Kong ve Singapur'dan gelen yatırımların desteğiyle, hız­lı bir endüstrileşme sürecine girdiler. Birinci kuşak Doğu Asya ekono­ milerinden yaklaşık on yıl sonra "gelişme" yarışına katılan Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler, dünya pazarlarında daha elverişsiz ko­ şullarla karşılaştılar. Bu ülkelere büyük ölçekli ABD yardımlarının gel­ memesi, l 970'li yıllarda başlayan kapitalist sistemin içine girdiği kriz ve bu kriz dolayısıyla metropol ülkelerin ucuz "Üçüncü Dünya" malla­ rına karşı korumacı önlemler alması olumsuz koşulları belirleyen temel faktörlerdi. Dünya pazarlarındaki bu elverişsiz koşullar, Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler'in doğa ve insan kaynaklarını sınırsızca çokuluslu ve ulusaşırı şirketlerin operasyonlarına açılarak bir büyüme hamlesi gerçekleştirmelerine neden oldu
Israil oğulları Mısır'dan M. Ö 1232-1224 yılları arasında kurtulmuş ve Davut döneminde Filitine yerleşerek bi devlet kurmuşlardır. M. Ö 970-933 yıllarında Süleyman dönemi en parlak döenmleridir. Süleyman vefat edince kuzey - güney diye ikiye ayrılır. Kuzeydeki İsrailiya Krallığı M. Ö 721-722 yıllarında Asurlular, Yahuda krallığını ise M. Ö Babillilerce yıkılmıştır. M. Ö 583 te Babillileri yenilgiye uğratan Pers Kralı Sirus'un izni ile Babil'de bulunan Yahudiler, Ezrayı( üzeyr) filistinde bulunan yahudileri tecrit etmesi ve tevratı yeniden yazması için kudüse gönderir. Ezra da sözlü olarsk yaşayan tevratı ilhamla yeniden yazma yoluna gitmiş ve bu konuda önemli katkıları olmuştur Bu açıdan Azra'yı Yahudilik tarihinde özel bir önem matfedilmiş günümüz yahudilerince kendisine Yahudilerin babası ikinci Musa gibi isimler verilmiştir
Davut yönetiminde Kudüs küçük bir Kenan kent devleti olmaktan çıkıp bir imparatorluğun başkenti oldu. Saltanatı MÖ 970 dolaylarında başlayan Süleyman yönetiminde Kudüs bölgesel bir konum kazandı ve iki kat büyüdü. Süleyman müttefik ya da vasal kralların kızlarından dev bir prensesler haremi kurdu. Firavunun kızlarından biriyle evlenerek nadir bir ayrıcalık kazandı.
Sayfa 81 - Pegasus Yayınları, çev. İrem SağlamerKitabı okudu
Dünya ekonomisinin işleyişi ve kuralları çerçevesinde gelişen ülkelerin manevra alanı zaten çok geniş değildir. Buna ek olarak Türkiye'de iç siyasette sık sık yinelenen sorunlar ve is tikrarsızlıkların da etkisiyle, hükümetlerin dünya ekonomisinin sağladığı fırsatları çok iyi kullandığı söylenemez. Örneğin 1960'larda belirli bir aşama ve olgunluğa ulaşan sanayi yapısı nın ihracata yönelmesi gerekirdi. Ancak l 970'li yıllarda iç siyasetteki sorunlar ve istikrarsızlıkların da etkisiyle, ihracata yönelmek yerine dışarıdan borç da alınarak, iç pazar ve daha fazla tüketim ağırlıklı bir model benimsendi ya da kabullenildi.
Şevket PamukKitabı okudu
Reklam
Bakın burası çokomelli
Rab kelimesi ; efendi, yüce manasına gelen ve kökü İbranice olan bir sözcüktür. Arapların ürettiği bir sözcük değildir. Kur'an'da 970 defa Rab terimi geçer. Bu durumda Kur'an'da, Allah'a 970 defa saygısızlık mı yapılmış oldu? Bu kelime Allah'ın benzeri değil mi?
Sayfa 113 - Berfin yayınlarıKitabı okudu
"Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak'tan mı? Ne boş zahmet!" (970)
Batılı pedagoglar, çocuk terbiyesinde çoğu kere tutarsız ve sık sık değiştirmek zorunda kalınan kurallar koymaktadırlar. Dayak konusu da bunlardan biridir. Dayağın çocuk terbiyesinde yerinin olmadığını söyleyen pedagoglar olduğu gibi dayağın çocuk terbiyesinde kaçınılmaz bir yeri olduğunu söyleyenler de vardır. Şu aşağıdaki çizelge ABD' de 60 yıl içerisindeki sözde bilimsel çocuk eğitiminin değişimini açıklamaktadır: 1910- Çocukları döverek eğitin! 1920- Çocukları mahrum ederek eğitin. 1930- Çocukların yaramazlıkların aldırmayın. 1940- Çocukları inandırarak eğitin. 1950- Çocukları sevin. 1960- Çocukları severek dövün. 1 970- Çocuklar mı? Hepsinin canı cehenneme!!
Tenbîh: Farzları terk edenler, ya’nî tenbellikle kılmamış olanlar, sünnetleri, nâfileleri kılarken, kazâ nemâzlarına da niyyet etmelidir. Farz borcu olanların, sünnet ve nâfileleri kabûl olmaz. Ya’nî bunlara sevâb verilmez. Fekat, kazâ kılarken, o vaktin sünnetini kılmağa da niyyet edince, o sünnetin sevâbı da verilmekdedir. İbni Nüceym “rahime-hullahü teâlâ” (926-970 Mısrda) buyuruyor ki, (Sünnet ve nâfile nemâzlar, kazâ borcu olanı Cehennemden kurtarmaz.) Kazâlarının mikdârını hesâb edip, sünnetler yerine de kazâ nemâzları kılarak, Cehennemden kurtulmağa çalışmalıdır. Sabâhdan başka nemâzların ilk sünnetlerini kılarken, bu nemâzların ilk kazâya kalmış farzları ve öğlenin son sünneti yerine, sabâhın farzını ve akşamın sünneti yerine, üç rek’at farzını ve yatsının son sünneti yerine, üç rek’at salât-i vitri kazâ etmeğe niyyet etmek lâzımdır ve çok mühimdir. Terâvîh nemâzını evde yalnız kılarak bir günlük kazâları kılmağa niyyet etmelidir. Fitne çıkarmamak için, terâvîhi cemâ’at ile kılmak îcâb ederse, yine kazâ nemâzı kılmalıdır. İmâm efendi iki rek’atde selâm veriyorsa, sabâh nemâzı farzlarını, dört rek’atde selâm veriyorsa, diğer farzları kazâ etmeğe niyyet etmelidir.
Sayfa 423Kitabı okudu
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.