Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aurora.aquarius

Aurora.aquarius
@Aurora_aquarius
Kendi ruhunu arayan biri...
Yavaş yavaş güveni azalıyordu. İnsanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Reklam
Halbuki, birisi ona “Yaşadığın sürece bu hep böyle olacak, sonuna kadar hep aynı şey,” demiş olsaydı o da kendine gelirdi. “Olamaz,” derdi, “Muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli, öyle bir şey ki insan: Artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş diyebilmeli”.
Eğer iki insan konuşup söyleşerek birlikte vakit geçiriyorsa, ikisinin de ruhu aynı sevgi boyunduruğunu taşıyorsa, Kişiliklerinin, huy ve davranışlarının da Benzer olması kaçınılmaz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dış görünüş bazen hiç de yansıtmaz gerçeği; Oysa dünya hep gösterişe kanmıştır.
Baksana Bassanio, Şeytan, işine gelirse, Kutsal Kitap’tan örnek verebilir - Kendine kutsal tanık bulan kötü bir ruh, Yüzü gülen bir haindir, Dışı güzel, içi çürümüş elmaya benzer. Ah şu sahtekârlık, ne namuslu görünür dışardan!
Reklam
Sevgili bayan, eğer derdiniz kısmetinize denk olsaydı, o zaman gerçekten bıkardınız. Görebildiğim kadarıyla, bolluk içinde yüzüp tıkananlar da, darlık çekip aç kalanlar kadar hasta olabiliyor. O halde, ara yerde olabilmek az mutluluk sayılmaz. Aşırılık saçları vaktinden önce ağartır, ama kararı kaçırmayanın ömrü uzun olur.
Aldığın şeyin bedelini dertle ödediysen Kaybettin gitti demek.
Ey Thebaililer, yurttaşlarım! O zorlu bilmeceleri çözen Oidipus’un haline bakın! Çok kudretli bir insandı. Onun mutluluğu bu kentte hangi vatandaşı imrendirmemişti? Şimdi ne kadar korkunç bir felaket kasırgasıyla sürüklendiğini görün! Onun için, son gününü görmeden hiç kimseye mutluluğa ermiş demeyin!..
Bigün buna, “Süleyman Usta, ne diye durmadan feleğe ilenirsin? Felek kimdir, nedir ki?” diye sordum. O zaman bana şöyle dediydi: “Oğlum Yaşar, benim başıma çok belalar geldi. Ben asıl kime sövüleceğini çok iyi bilirim ama, sövülecek olana sövünce başım derde giriyor. Yani, çorbadan ağzım çok yandığından, ben de şimdi yoğurdu bile üfleyerek yiyorum. Asıl sövülecek olanlara sövülmesi gerekenlere sövüp saysak, polis yakamıza yapışır. Biz de, asıl sövmemiz gerekenlerin yerine feleğe söveriz. Bu millet feleğin olmadığını bilmez de mi, yatar kalkar feleğe söver, hiç durmaz boyuna feleğe ilenir? Bilir bilmesine… Ama feleğe söverken, feleğe ilenirken, kime sövüp ilendiğini bilir, yüreğinin ataşını söndürür, deneceklere ilensek, mahkemeye verirler; hapislere atarlar. Millet de yolunu bulmuş, feleğe söver, kadere ilenir, yazgısını yerer. Yüreğini serinletir, biraz olsun erinir.”
Normal insanın nasıl insan olduğu üzerinde tartışıyorlardı. Bu dediğim hekimin sözleri aklımdadır hâlâ: “Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte… Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bir şey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, buradan dışarıya su koyversin… Bu yüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.”
Reklam
«Halk bilir, halk sezer» sözünde, dikkat et, halkı bir küçümseme, hiçe sayma, sevmeme var. Yalan, bir büyük yalan içinde uyuşmuşuz . Halk hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey sezemiyor. Bilse, sezse, bunca yüz yıllardan beri, aldatılır, kandırılır mıydı? Nasıl bir uyuşturucu yalan bu... Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz . İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük. Kendi halkımızı oluştan üstün saymak neden, Tanrı bir okur-yazar bile olmayan insanlara iltimas mı yapmış?
Şu kasabada kaç kişiyiz , hangimizin yaşayıp hangimizin ölü olduğu belli bile değil. Zübükzâde , muhtara verdiği akılla, kayıtta kimini ölü , kimini diri gösteriyor. Herifteki akla bak ki sen , ölüleri diriltti, dirileri öldürttü... Vergi borcu geleni öldürtüyor, hazineden alacağı olan ölüyü diri gösteriyor, ölü diri birbirimize karıştık be...
K ö r Nuri'de lâf çok , durup durup yumurtluyor: -Emmi , ben bişey keşfettim . -Nedir oğlum?.. -Yahu, bu insanoğlu anlamadığı bir lâf oldu mu ağlıyor demek.. . Bak , demin efendiler, Allah razı olsun , nutuk çektiler. Anladık mı? Yok... Gelgelelim ağladık. Şimdi de Bedir Hoca Arabî üzerine dua okur. Ne anladık? Hiç... Velâkin ağlamaktan göz pınarlarım kurudu , öte gözüm' de kör olacak... Demek bu benîbeşer, anlamadığı söze ağlıyor, hemi?
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık...
İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge bulunmasıdır. Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. İnsan bunu belki varlıklarını yükseltip ihtiyaçlarının düzeyine çıkararak yapabilir. Ama bu budalalık olur. Bunu yapmak, arada bir sürü doğa dışı şeyler yapmayı gerektirir. Pazarlık etmek gibi, çalışmak gibi, çabalamak gibi. Öyleyse? Öyleyse akıllı bir adam dengeyi, ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın da en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağların, kahkahanın, şiirin, bir dostun verdiği şarabın.
57 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.