Kitap okurum: içinde sen varsın,
şarkı dinlerim: içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım: karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hazırı nazır"ımsın, konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin
Bütün hikayeler tek kişiliktir, içine aşk karışana kadar.
Ben kendimi seninle tanıdım, ne kadar çok sevebileceğimi sen öğrettin bana.
Çok şey öğrettin aslında...
Kimsenin sana benim kadar güzel bakamayacağını biliyorum mesela. Bildiğim birkaç şey daha var.
Adını biliyorum, kokunu biliyorum, gülüşündeki çocuğu ve gözlerini kaçırışını biliyorum.
Başka da bir şey bilmiyorum, bilmeyi de istemem zaten.
Seni en güzel ben severim.
Hem de bu korkak kalbime rağmen...!
Desem ki
sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Bu adamın benim üzerimdeki etkisinden bence hiç haberi yoktu.
Eğer olsaydı, ya sürekli güler beni kalpten götürürdü ya da hiç gülmez, beni böyle kendine hayran bakarken göremezdi.
Çık gel şimdi nasıl gelirsen gel.
Ben beklemedeyim.
Bir telefonun sessiz teline.
Bir mektubun puluna değil.
Rüzgarlara yazdım adını.
Rüzgarla bekliyorum seni...!