Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burcu ✯

Burcu ✯
@Burcuinherdreamworld
4 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!..Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğünüz bir peynirin esvafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?
Reklam
...yaşlanma, sevdiklerini kaybetme ve dostlarından uzun yaşamanın asıl acı yanının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması olduğuna inanırdı; hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşamdan duyulan dehşet...
Günümüz...
'Mutsuzluğunun farkında olmayan bunca insanın mutluluğu beni ürpertiyor. İnsani hayatları, gerçekten duyarlı olsalar sonsuz acı verecek olaylarla dolu. Ama gerçekte bitkisel hayatta olduklarından, yaşadıkları şeyler ruhlarına değmeden uçup gider, varoluşlarını dişi ağrıyan, ama aynı zamanda müthiş bir servete sahip bir adamınkiyle kıyaslayabiliriz.'

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Okuyorum ve işte özgürüm. Nesnelliğe ulaşmışım. Ben olmaktan, o dağınık varlık olmaktan çıkmışım. Okuduğum şey, üzerimde pek hissetmediğim, sadece bazen ağırlık yapan bir giysiye benzemiyor: dış dünyanın, her haliyle hayranlık uyandıran ergin aydınlığına dönüşüyor o ya da hepimizi gören güneşe, huzurlu toprağa gölgelerini saçan aya, denize açılan geniş topraklara, ta tepede yeşil başlarını sallayan ağaçların oluşturduğu o kara kütleye, bahçelerdeki havuzların donmuş sessizliğine, asma tünellerinin altından vadilerin dar yamaçlarına inen üstü kapalı yollara.
Şu an, uzak bir şey var bende. Evet, hayatın balkonundayım, ama tam olarak bu hayatın değil. Onun üzerindeyim, durduğum yerden onu seyrediyorum. Hayat karşımda uzanıyor, bayırları, teraslarıyla, vadideki köylerin ak evlerinden yükselen dumanlara doğru alçalan zengin bir manzaraya benziyor. Gözlerimi kapattığımda görmediğim için, görmeye devam ediyorum. Tekrar açarsam hiçbir şey görmez oluyorum, çünkü onları görmüyorum. Tepeden tırnağa belirsiz bir özlemim-ne geçmişe, ne geleceğe duyulan: Ben şimdiki zamanın bir özlemiyim, isimsiz, fazlasıyla uzamış, anlaşılamamış.
Reklam
Ne uzun yaşadım hiç yaşamaksızın! Ne çok düşündüm hiç düşünmeksizin! Durgun şiddetlerle, kıpırdamadan aşılmış serüvenlerle dolu dünyalar çöküyor üstüme. Hiç sahip olmadıklarıma ve asla olmayacaklarıma doydum artık, var olmayan tanrılardan bitkin düştüm. Hiç girmediğim bütün savaşların yaraları var üzerimde. Sarf etmeyi hayal bile etmediğim çabalar, etimi bitap bıraktı. Donuk, dilsiz, boş... En yükseklerdeki gök, yarım kalmış, ölü bir yaz mevsiminin göğü. Sanki yokmuş gibi bakıyorum o göğe. Ne düşünüyorsam onu uyuyorum, yürürken uzanmış oluyorum, hiçbir şey hissetmeden acı çekiyorum. Duyduğum büyük özlem hiçbir şey için, o bir hiç, tıpkı görmediğim, kimliklerden sıyrılarak seyrettiğim derin gökyüzü gibi.
Sabırsızlığım durmadan beni bu dinginlikten söküp almaya çalışıyor, cansızlığım ise sürekli o halde tutmaya çabalıyor. Bedensel varlığımı saran bir uyuşukluk içinde düşüncelere gömülüyorum, şehvet olabilir bu uyuşukluğun adı ; rüzgarın mırıltısının, muğlak özlemlerimin dinmezliğinin, imkansız arzularımın doyurulamayışının sesi olabileceği gibi. En çok acı çekebilme hastalığı yüzünden acı çekiyorum. Arzulamadığım bir şeyin eksikliğini duyuyorum ve acı çekiyorım, çünkü bu gerçek bir acı çekmek gibi değil.
Sessizliklerin bitkileri hatırlatan çıplaklığı... Gelincikler gibi hışırdayan ismin... Parktaki havuzlar... Geri dönüşüm... Ayinin ortasında aklını kaçıran deli papaz... Bu anılar düşlerime ait. Gözlerimi kapatmadığımda bile hiçbir şey görmüyorum. Gördüğüm şeylerse yok... Dalgalar... Bulanık bir karmaşanın içinde, ağaçların yeşili kanıma işliyor. Hayat uzak yüreğimde çarpıyor... Gerçek için yaratılmamışım ben, ama hayat beni tanımak istemiş.
"...kırsal bir yaz gününün kristal duruluğuna kendini vermenin sıra dışı albenisini hemen keşfetmişti. Bir sürü delişmenlik yaparak kendinden geçiyor, saçında solgun kurdeleler, üstüne bahar beyazı elbiselerle tıpkı bir zamanlar olduğu ve çoktan öldüğünü zannettiği küçük kız gibi iki yanı ağaçlı yollarda koşturarak, çiftlerin üstünden atlayarak ve vızır vızır uçuşan kelebekleri kovalayarak eğleniyordu. Yürüdükçe yürüyor ve her adımda uzuvlarının ritmik bir biçimde gevşemesinden insanın nasıl da haz aldığını yıllardır ilk kez hissediyor, saray günlerinde unutmuş olduğu ilkel yaşamın özelliklerini hayranlıkla yeniden keşfediyordu. "
Ne acılar, ne acılar gizliydi bir korkunç yalnızlığın içinde! Kazandığım başarılara karşı ödüller alırken bile, ne annem, ne babam vardı beni orada kutlayacak; oysa bütün arkadaşlarımın büyükleri salonu doldurmuştular. Klasik olarak armağan dağıtan kişiyi öpecek yerde kucağına kapanıp, hıçkıra hıçkıra ağladım. Akşam da kazandığım armağanları sobaya atıp yaktım. Armağan dağıtımından önceki hazırlık haftası boyunca ana babalar şehirde kalıyorlar, Bu yüzden bütün arkadaşlarım Daha sabah der demez sevinç içinde kalkıp gidiyorlardı; bense, ailem buraya Çok yakında oturduğu halde, aileleri çok uzakta oturan öğrencilerle birlikte bahçede kalıyordum. Akşamları, dua sırasında, gündüzü dışarıda geçirmiş bu insafsızlar, aileleriyle yedikleri güzel yemekleri anlatırlardı. Girdiğim çevrelerin büyüklüğü oranında mutsuzluğumun da büyüklüğünü göreceksiniz. Beni böyle her zaman bir başıma yaşamaya mahkum eden kaderimi değiştirmek için ne çabalar göstermedim! İçimde nice nice umutlar büyüdü sonra bir gün içinde yıkılıp gitti. Annemle babam gelsinler diye duygularımı fazlasıyla belli eden abartılı mektuplar yazıyordum. Gelmelerini sağlamak için, istedikleri her şartı yerine getiriyordum. Hele Armağan günü yaklaştıkça yalvarmalarımı daha da artırıyor, kazanacağımı sezdiğim başarılardan bahsediyordum. Annemin babamın mektuplarıma cevap vermeyişlerine aldanmıyor, büyük bir coşku içinde onların yollarını gözlüyor, geleceklerini söylüyordum arkadaşlarıma.
Reklam
"O ustaca sevecenliklerini mutlulukla yaşadım ve gördüm ki, Tutkun bir sevgili ile para karşılığı satın alınabilen bir kadın arasında ayrım yapmıyor ve sen kendini tutkuna, benliğinin bütün o israfa yatkın zenginliğiyle hiç düşünmeksizin adayabiliyorsun. "