Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz Atay Erez

Deniz Atay Erez
@Dnzatayerz07
Ortaçağ Avrupa Tarihçisi Feodal Köklerimiz isimli kitabın yazarı
İLBER ORTAYLI - YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ
İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi." “Mustafa Kemal (Atatürk), Suriye’de Vatan Cemiyeti’ni kuruyor, ertesi sene Makedonya’ya geliyor, oradan Trablusgarp’a koşuyor. Trablusgarp’taki görevi bitince tekrar bu tarafa Balkan Harbi’ne geliyor.
Reklam
HERODOTOS - TARİH Çev. Müntekim Ökmen
Tarihin Babası olarak bilinen Herodotos bu eserini 9 ayrı kitabın bir araya gelmesiyle oluşturmustur. Tarih ile Batı tarih yazımının atası ve ilk büyük yazarı olarak kabul edilmektedir. Yazar İ.Ö 550 kitabını son kısım olan İ.Ö 430 da yaşanan Antik Yunanların, Perslerin, Ön Asya'nın ve Mısır'ın ilk tarihçisi olmakla kalmamış, üslubu ve anlatım gücüyle günümüze kadar ilgiyle okunmayı sürdürmüştür. Özellikle İlkçağ Tarihi alanındaki birinci elden kaynaklar açısından Herodotos'un "Tarih" adlı eseri döneme ışık tutarak önemli bir kaynak niteliğine de ulaşmıştır. HERODOTOS - HISTORY Translation. Müntekim Ökmen Known as the Father of History, Herodotus created this work by bringing together 9 separate books. He is considered to be the ancestor and the first great writer of history and Western historiography. The author is not only the first historian of the Ancient Greeks, Persians, Asia Minor and Egypt from 550 B.C. to 430 B.C., the last part of the book, but has continued to be read with interest until today with his ulu and narrative power. Especially in terms of first-hand sources in the field of Ancient History, Herodotus' "History" has reached the quality of an important source by shedding light on the period.
Halil İnalcık- Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)
Bir sınır beyliğiyken dünyanın en güçlü devletine dönüşen Osmanlı İmparatorluğu'nun hikâyesi... Merhum Halil İnalcık’ın uluslararası akademik çevrelerde tanınmasına vesile olan, birçok dile çevrilen ve alanında temel kaynak olarak kabul edilen dev eser... Klasik Çağ tabirini tarih literatürüne kazandıran İnalcık bu eserinde Osmanlı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
HENRI PIRENNE - ORTAÇAĞ KENTLERİ
Belçikalı büyük tarihçi Pirenne, Ortaçağ konusunda dünyanın önde gelen otoritelerinden. Eserleri arasında özel bir yeri olan bu kitap, Batı Avrupa’da ekonomik canlanma ve kent uygarlığının doğuşunu ele alırken tüccar sınıfının oluşumu, toprak köleliğinin ortadan kalkışı, burjuvazinin doğuşu ve belediye kurumlarının ortaya çıkışı gibi süreçlere ışık tutuyor.
HALİL İNALCIK - DEVLET-İ ALİYYE
Devlet-i ‘Aliyye, Osmanlı tarihçiliğinin çağımızdaki en büyük isimlerinden Halil İnalcık’ın yarım yüzyılı aşan çalışmalarının bir ürünü. Eserin bu ilk cildi, Osmanlı Devleti’nin bir beylikten Orta-Doğu ve Balkanlar’ı hükmü altına alan güçlü ve köklü bir imparatorluk haline gelişine odaklanıyor. İnalcık Osmanlı Klasik Dönemi’ni sadece siyasi tarih olarak ele almıyor. Siyasi tarihin toplumsal–ekonomik alt-yapısını, yani nüfus hareketleri, göçler, kitlelerin temel ihtiyaçları, tarım ve ticaretin bu ihtiyaçları karşılama şekilleri ve şehirleşme konularında da analizler yapıyor. Tarihsel sorunları açıklamada geçmişten gelen geleneksel zihniyet ve kurumlar çerçevesinin tespitine girişiyor. Geç Selçuklu döneminden I. Ahmed’in saltanatının başlangıç yıllarına uzanan üç yüzyıllık süreye dair araştırmalarını elden geçirerek bütünleştirdiği bu cilt, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olduğu Avrupa Devletler Sistemi’nin girdiği büyük ekonomik bunalımla sonlanıyor.
Reklam
JOHN JULIUS NORWICH - BİZANS
Bizans otokrasiyle idare ediliyordu, baştaki imparator Havarilere eş, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi, tüm tebaasının hayatını avucunda tutan yarı ilahi bir varlıktı. Bu imparatorlardan bazıları kahramandı, bazıları da canavar; fakat asla silik değillerdi. Sadece bundan ötürü bile bu kitabı yazmak sürekli bir zevkti, fakat mütevazı anlamda, bir borcun ödenmesiydi aynı zamanda. Bizim medeniyetimiz Doğu İmparatorluğu’na ne kadar çok şey borçlu olduğunu asla yeterince değerlendiremedi. Hıristiyanlığın bu Doğu Kalesi olmasaydı, Avrupa’nın VII. yüzyılda Sasani ordularına, VIII. yüzyılda Bağdat Halifesi’nin ordusuna karşı şansı olur muydu? Bugün hangi dili konuşuyor ve hangi tanrıya tapıyor olurduk? Kültürel alandaki borcumuz da çok büyüktür. Barbar istilaları ve Roma’daki imparatorun düşüşünden sonra, Batı Avrupa’daki öğrenme ışığı, tek tük manastırdaki titrek alevler dışında, sönmüştü. Alev alev yanmayı sürdürdüğü ve klasik mirası koruduğu yer Bosphoros kıyılarıydı. Antik Çağ hakkındaki bilgilerimizin çoğu -özellikle Yunan ve Latin edebiyatı ve Roma hukuku- Constantinopolis’in âlimleri ve yazmanları olmasaydı sonsuza değin kaybolacaktı.
OSMANLI -TÜRKİYE İKTİDASİ TARİHİ - ŞEFKET PAMUK
Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadî tarihi genellikle malî tarih şeklinde ele alınmıştır. Bu yaklaşımda devlet ve devletin hazinesinin işleyişi, gelir ve giderlerin muhasebesi asıl meseleler olarak incelenir. İktisat, elinde idarî, siyasî, hukukî donanımları olan yöneticiler tarafından kullanılabilen ve sırrına erilemeyen bir araç olarak görülür. Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914’te ise Şevket Pamuk, bu tablonun aslî unsurları olaninsanları taraf oldukları iktisadî ilişkiler içine yerleştirerek imparatorluğun iktisadî tarihini öne çıkarıyor. Sıradan insanların varoluş koşullarını, direnişlerini, devletle başetme pratiklerini izliyor. Osmanlı toplumsal düzenini, toprak rejimini, belirli bir toplumsal kültürün iktisadî yapıları nasıl algılayıp, kendi gündelik hayatı içinde nasıl konumlandırdığını inceliyor. Kendi içindeki kırılmalara rağmen uzun dönemli bir iktisadî sürekliliğin altını çiziyor. Yönetici sınıfların iktisadî düzeni algılayışları kadar, esnafın, tüccarların ve köylülerin kendi hayatlarına doğrudan etki eden kararlar karşısında nasıl davrandıklarını ve toplumsal huzursuzluk dönemlerinde bu algılayış farklarının sonuçlarını tartışıyor. Geniş bir coğrafyaya yayılan imparatorluğun dört yüz yıllık bir zaman dilimi içerisindeki hareketli toplumsal hayatını akıcı bir dille anlatıyor.
OSMANLI TRAJEDİSİ- GABRİEL PİTERBERG
Profesör Gabriel Piterberg, Osmanlı Trajedisi adlı kitabıyla, Osmanlı tarihçiliğinde, uzun bir aradan sonra tekrar canlanmaya başlayan, olay-bazlı tarih-yazımına (histoire evenementielle) yeni bir soluk getiriyor. II. Osman vak'asının rakip tarih anlatılarınca nasıl temsil edildiği ve bu anlatıların birbiriyle mücadelesi içinde, 17. ve 18. yüzyıl Osmanlı devlet ideolojisinin nasıl şekillendiği hakkında, kurumsal tartışmalara kapı açan bir tez ortaya koyuyor Piterberg aynı zamanda, postmodernizmin tarih-yazımına katkılarından da ustaca yararlanarak, Osmanlı siyasi tarihinde metin ve tarihsel gelişimin birbirini nasıl etkilediği konusunda yeni bir tartışma başlatmış oluyor. Kendisinin de belirttiği gibi, bu kitap Türk okuru için Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye ulus-devleti arasındaki karmaşık ilişkileri çözümlemede ilginç bir katkı niteliğindedir.
Bizans’ın tarihi demek kaçınılmaz bir şekilde Konstantinopolis denilen şehrin de tarihi demektir. Çünkü uçsuz bucaksızmış gibi görünen bu imparatorluk ile dünya yüzünde kurulmuş en önemli kentlerden İsanbul’un tarihi ancak iç içe okunabilir. Konstantin hanedanından Komnenoslara, Jüstinyen hanedanından Makedonyalılara, Suriye kökenlilerden Frigyalılara, ermeni kökenlilerden Palaiologoslara kadar nice hanedan ve soy bu şehrin tahtına oturabilmek için binlerce entrikadan geçmiş, nice oyunlar oynanmıştı.  Unutulmaması gereken bir gerçek var ki: batı  uygarlığının doğuya bakan en önemli yüzü olan Bizans imparatorluğu, tarih boyunca din uğruna yaşanmış en inanılmaz savaşlar  olan haçlı seferlerinin de çıkış noktası olmuştur. Kendi türünde en önemli eserlerden birini üretmeyi başaran Vasiliev, görkemli bir imparatorluğun öyküsünün yanı sıra bizlere hıristiyanlık ve islam arasındaki bağlantılar, kökenler, çatışmaların tarihini de sunuyor.
JUL SEZAR'IN HÏKAYESİ - JACOP ABBOTT
Romalılar Sezar' ın anısına bir sütun diktiler. Üzerine de şu yazıyı koydular: "ÜLKESİNİN KURUCUSU İÇİN." Sütunun tepesine de bir yıldız şekli yerleştirdiler. Bundan birkaç zaman sonra insanlar onun anısını onurlandırmak için oyunlar düzenlerken gökyüzünde yedi gece boyunca büyük bir kuyrukluyıldız parladı. İnsanlar onu, güçlü kahramanın ruhunun cennetteki sükuneti olarak kabul ettiler.
Reklam
ORTAÇAĞ / UMBERTO ECO
476 yılında Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte antik dünyanın sonu gelirken Barbar halkların yeni aidiyerler oluşturması, Hristiyanlığın yayılması ve Müslümanlıkla kurduğu karmaşık ilişkiler neticesinde Avrupa'nın çerçevesi de tekrar çizilmeye başlar. Umberto Eco bu kitabında, farklı disiplinlerde Ortaçağ üzerine uzmanlaşmış isimlerle işbirliği yaparak okuyucusunu sanat, tarih, edebiyat, müzik, felsefe, bilim ve teknik gibi başlıklar altında Avrupa uygarlığının söz konusu dönemdeki hikayesine doğru yolculuğa çıkarıyor.
JOHN JULIUS NORWICH - BİZANS
Bizans otokrasiyle idare ediliyordu, baştaki imparator Havarilere eş, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi, tüm tebaasının hayatını avucunda tutan yarı ilahi bir varlıktı. Bu imparatorlardan bazıları kahramandı, bazıları da canavar; fakat asla silik değillerdi. Sadece bundan ötürü bile bu kitabı yazmak sürekli bir zevkti, fakat mütevazı anlamda, bir borcun ödenmesiydi aynı zamanda. Bizim medeniyetimiz Doğu İmparatorluğu’na ne kadar çok şey borçlu olduğunu asla yeterince değerlendiremedi. Hıristiyanlığın bu Doğu Kalesi olmasaydı, Avrupa’nın VII. yüzyılda Sasani ordularına, VIII. yüzyılda Bağdat Halifesi’nin ordusuna karşı şansı olur muydu? Bugün hangi dili konuşuyor ve hangi tanrıya tapıyor olurduk? Kültürel alandaki borcumuz da çok büyüktür. Barbar istilaları ve Roma’daki imparatorun düşüşünden sonra, Batı Avrupa’daki öğrenme ışığı, tek tük manastırdaki titrek alevler dışında, sönmüştü. Alev alev yanmayı sürdürdüğü ve klasik mirası koruduğu yer Bosphoros kıyılarıydı. Antik Çağ hakkındaki bilgilerimizin çoğu -özellikle Yunan ve Latin edebiyatı ve Roma hukuku- Constantinopolis’in âlimleri ve yazmanları olmasaydı sonsuza değin kaybolacaktı.
ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİNDE FEODAL SİSTEM VE TOPLUM -DENİZ A. EREZ Avrupa'da, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünü de hızlandıran Barbar akınları ile değişen demografik yapı, kısa bir süre sonra merkezi devletlerin otoritelerinin aşınmasına ve yerel güçlerin kendilerine iktisadi, hukuki ve askeri olarak iktidar alanı bulmalarına olanak sağlar. Pek çok alandaki paralel gelişmelerin bir sonucu olarak Avrupa, Orta Çağ dönemini feodalite sistemi altında yaşamaya mecbur kalır.  Toprak sahipliğinin bir siyasi güç haline geldiği; toprakların, üzerlerinde yaşayan insanlarla alınıp satıldığı bir sefalet dönemi yaşayan Avrupa, zamanla siyasi rotasını dini bir eksende birleştirecek ve Kilise merkezli bir otoritenin çatısı altında siyasi olarak yeniden şekillenecek; toplum, zorlukların bir türünden başka bir türüne doğru hızla geçiş yapacaktır. Deniz Erez, bu ilk araştırmasında, feodaliteyi oluşturan süreci derinlemesine inceliyor, göçlerin, göç alan coğrafyadaki siyasi, ekonomik ve kültürel dokuyu nasıl paramparça ettiğini çarpıcı örneklerle açıklıyor. Hemen ardından da feodal düzenin getirdiği dağınık gücün bir dini bayrak altında nasıl birleştiğini, bu birleşmenin de nasıl karanlık bir çağ başlattığını izah ediyor. Tarih tekerrürden mi ibarettir? Günümüz Türkiye'sine bakıp da o dönemle paralellik kurmamak, sebeplerin ve sonuçların açıkça ortada olduğu asırlar süren bu tecrübeden ders almamak mümkün mü?
FEODAL TOPLUM / MARC BLOCH Çev. Melek Fırat Marc Bloch bu eseri için 'bir soru dizini' diyordu. Aslında haklıydı; bu kitap kökleri ondan alan ve genellikle onun bulgularını kabul eden bunca araştırmanın kaynağıdır. Derinlik sanatı, sözcüklerin doğruluğu, üslubun çekiciliği, görüntünün anlamı onu yaşlanmaktan korudu. Bir başyapıt da zaten bu özellikleriyle kendisini ortaya koyar." Robert Fossier Bloch, yakın dostu ve meslektaşı Lucian Febvre'le birlikte 1929'da Annales d'Histoire Economique et Sociale dergisini çıkarmaya başladığında yepyeni bir tarihyazımı anlayışı yerleştirmek üzere yola koyulmuştu. Bütüncül, sorun odaklı, bugünle dün arasında geriye okuyuşa dayalı bir git-gel üzerine kurulu yeni bir tarihyazımı anlayışıyla insan yaşamının tüm yönlerini anlamak ve açıklamak amacı güdüyordu. İşte bu açıdan Marc Bloch'un Feodal Toplum'u yalnızca feodalite tartışmalarında vazgeçilmez kaynak olması ya da Ortaçağ tarihçileri için temel başvuru kitabı niteliği taşıması açısından değil, tarihyazımına getirdiği yöntemsel yenilik bakımından da son derece önemli bir eserdir.
ERHAN AFYONCU- SORULARLA OSMANLİ TARİHİ Sorularla Osmanlı Tarihi'nin anlatıldığı bu kitapta merak ettiğiniz birçok sorunun cevabını bulacaksınız: Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu, Orhan Gazi, Rumeli'ye geçiş, 1. Murad, Ankara Savaşı, Fetret Devri, Çelebi Mehmed, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, Cem Sultan, 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Genç Osman, 4. Murad, Sultan İbrahim, Lale Devri, 2. Mahmud, Köprülüler, Piri Reis, Barbaros Hayreddin Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, Kadızâdeliler, Osmanlı Tarihinde İsyanlar, Celali İsyanları, Kıbrıs Seferi, İnebahtı Savaşı, 2. Viyana Kuşatması, Viyana Bozgun Yılları, Karlofça Antlaşması, Prut Savaşı, Kırım Savaşı, 93 Harbi, Osmanlı-Rus Savaşları, Osmanlı-Avusturya Savaşları, Osmanlı-İran Savaşları, Nizâm-ı Cedid, Tanzimat, Islahat Fermanı, Meşrutiyet, İlk Türk Matbaası, Gayrimüslimler, Şark Meselesi, Kapitülasyonlar, Osmanlı Döneminde Hac, Yeniçeriler, Osmanlılar ve Türklük, Avrupa'da Türk Korkusu, Türkmen Aşiretleri, Harem, Kardeş Katli...