Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Duygu Erkut

Aşırı gelişmiş bir vicdan, İstekleri yüzünden suçluluğa açık olma duygu­su, temelde iyi olan bir insanı, kendi iyiliğinden ödün verecek dolambaçlı yollara itiyordu. Sanırım, felaketin kaynağı da buy­du. Sachs herkesin güçsüz yanını kabul ediyor, ama iş kendine gelince en ufak şeylerde bile kusursuzluğu, neredeyse insanüstü bir gücü arıyordu. Sonuç düş kırıklığı oluyor, insancıl zaaflarının karşısında yenik düşüyor, bunun üzerine kendisini daha da zora koşuyor ve bu kez daha da yıkıcı düş kırıklıklarına uğru­yordu.
Reklam
“tuhaf ve şaşırtıcı olanı, dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri. Benim hikâyemde insanların başına “gelen de buymuş işte: Bu yüzden kahramanlar kendileri olmaya bir türlü katlanamıyor, bu yüzden hep bir başkası olmak istiyorlarmış.”
“Kimsesiz bir çocuğa benzetiyordum onu, bana köleliğimin ilk yıllarını hatırlatan öfkesini ve hüznünü seviyordum; ben de onun gibi olmak istiyordum. Odanın içinde aşağı yukarı gezinirken, karanlık bir yağmur altındaki çamurlu pis sokağa, ya da Haliç kıyısındaki bir iki evin hâlâ yanan soluk ve titrek lâmbalarına, sanki orada umut bağlayabileceği yeni bir belirtinin izlerini arar gibi, bakarken, bir ara odanın içinde kıvranarak gezinenin Hoca değil de kendi gençliğim olduğunu düşünürdüm. Bir zamanlar, ben olan kişi, beni bırakıp gitmişti de, bir köşede pinekleyen ben, sanki kaybettiğim heyecanı yeniden bulmak için ona özeniyordum.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
herkes neden her şeyi bilmek istiyor ki? halbuki bildiğinin ağırlığıyla ezilir insan. bildiğine ya teslim olur, ya kurban
Ama hayat sahiden dönüşmek istiyorsa bir viraj peyda olur ve orada da mutlaka büyük bir karşılaşma bekliyordur. Kader sebep ile sonucun hantal dairesinden ve akılla işleyen bir örgüden bir anlığına sıkılır, başka türlü açılmak ister, büyük bir kırılma, şaşırtıcı bir olay, sebep-sonuç
Reklam
Ya da belki kıyamet aslında böyle bir şeydir. Bir seferlik, devasa ve kimseyi kayırmayan felaket değil de gündelik hayatın içinde devam eden, garip, minik düzensizlikler olarak çalışan, her gün yeni bir yere sinip orayı halleden bir şeydir.
Sık sık başka kadınları düşünüyordum. Francesca’yı, Giovanna’yı ve annemi düşünüyordum onlar için her şeyin çok kolay olduğuna inanıyordum. Annem için konserve domates sosu yapmak ve Maona’da yaşayan yoksul çocuklar için elbise dikmek, Francesca için resim yapmak, Giovanna için sırtına kuzu kürkünden paltosunu geçirmek ve Latince yüzünden oğlunu azarlamak kolaydı; kendilerine uygun, doğal ve hüzünlü olmayan bir yaşam seçtiklerini düşünüyordum.
Çoğu insan kendi tercih edeceği biçimde gelişeceğini farz ederek güvenirdi geleceğe. Onu körlemesine planlar, gerçekten tamamen kopuk şeyler öngörürdü. İradenin işleyişi böyleydi. Hayata amaç ve yön veren buydu. Orada olan değil, olmayan şey.
Havada asılı duran mutlu bir şeyler vardı ve kısacık, anlatılmaz bir sevinç ânı boyunca Robinson, bunca zamandır üzerinde tek başına sıkıntı çektiği adanın ardında, daha taze, daha sıcak, daha kardeşçe olan; ancak uğraşlarının vasatlığının ondan nöral olarak gizlendiği başka bir adayı keşfettiğini sandı.
Reklam
Ne zamandır kafasını kurcalayan, içini huzursuz eden, önemli bir toplantının, bir tartışmanın, bir eylem hazırlığı­ nın ortasında dikkatini dağıtan şeyin, geçmişi hakkında fazla bir şey bilmediği, biraz da kuşku duyduğu bir kadının varlığı olduğunu, o güne kadar bilincine çıkarrnarnıştı. Sonra hiç beklemediği bir anda, tam bir rastlantıyla Ülkü çırılçıplak çı­kıverrnişti karşısına. Genç kadının, kırık dökük cürnleler, sa­yıklardalar, şiirlerden dökülmüş dizeler, gerçekle hayalin bir­ birine karıştığı görüntülerle anlatmaya çalıştığının, tüken­ ınediği halde bitrnek zorunda kalmış bir gençlik aşkı olduğu­ nu anlarnış, tüm cinstaşlarının içinde gizlenen pusudaki er­kek kedi içgüdüsüyle, kendi gününün geldiğini sezrnişti.
- Yardırncı olarnayacağırn için üzgünürn. Mösyö Murat'ın o saatte, orada ne aradığını bilmem mümkün değil. "Dernek oraya gitti! Orada ne aradığını yalnız ben biliyo­rum. Biliyorum, ama size hiçbir zaman söyleyernern. Uzun yıllar önce kaybettiği bir şeyi aramaya, gençliğirnizin izini sürmeye, zamanı yakalamaya gitmiştir. Bunları size söyler­sem bana inanmazsınız ki. Üstelik ipucu da sayılmaz bunlar, cinayeti aydınlatrnaya yaramaz. "
Hayalperest olmanın en güzel yanı, içinde gizlediği belirsizliktir. “Doğru bilgiler” asla yakışmaz ve zarar verir hikayenize. Kural şudur: Kurgulayacak ama kurcalamayacaksın.
Ne o zaman içinde, ne daha sonrasında, niçin böyle davrandığımı hiç kurcalamadım. Sorularımın beni çıkışsız, karanlık sokakların başına taşıyacağını, bunun da uzun zamandır yakaladığım o en mutlu zamanı bozacağını seziyordum galiba. Belki de doğru kelime “Mutlıluk” tu Sırrı dökülmeye yüz tutmuş bir aynanın içine çekip beni sarmalayan oydu işte.
Herkesin gördüğü güneş aynıydı.. o halde, farklı olan bir şey yoktu. İnsanlar doğar, büyür, evlenir, çocuk yapar, büyütür, sonra da ölürlerdi. Hayat üzerinde yürünmesi zorunlu, sıradan bir yoldu. Şanslı ya da şanssız olmak, güzel ya da çirkin olmak, zeki ya da aptal olmak küçük ayrıntılardı.
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.