Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Duygu Erkut

Hayalperest olmanın en güzel yanı, içinde gizlediği belirsizliktir. “Doğru bilgiler” asla yakışmaz ve zarar verir hikayenize. Kural şudur: Kurgulayacak ama kurcalamayacaksın.
Reklam
Ne o zaman içinde, ne daha sonrasında, niçin böyle davrandığımı hiç kurcalamadım. Sorularımın beni çıkışsız, karanlık sokakların başına taşıyacağını, bunun da uzun zamandır yakaladığım o en mutlu zamanı bozacağını seziyordum galiba. Belki de doğru kelime “Mutlıluk” tu Sırrı dökülmeye yüz tutmuş bir aynanın içine çekip beni sarmalayan oydu işte.
Herkesin gördüğü güneş aynıydı.. o halde, farklı olan bir şey yoktu. İnsanlar doğar, büyür, evlenir, çocuk yapar, büyütür, sonra da ölürlerdi. Hayat üzerinde yürünmesi zorunlu, sıradan bir yoldu. Şanslı ya da şanssız olmak, güzel ya da çirkin olmak, zeki ya da aptal olmak küçük ayrıntılardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Adımı seslenir sesin. Sesinde Büyükada'da bir gündoğumu... Bana bakıp büyülendiğini söylersin. Dilek ağaçlarından sen di­lerim. Mutluluk dilerim. Sen gidersin. Mutluluk hep güzel bir yalan olarak kalır kendime söylediğim . . .
Çün­kü aşk sadece aşıklarına büyülü görünür genellikle. Dışarı­dan bakanlar, orada çocukça haller içine giren ve yaratma­ya çalıştıkları yepyeni evrenle kimi zaman komik bile görü­nen iki kişiden fazlasını göremezler çoğu kez
Reklam
"Tayfalar ve ateşçiler olmasa gemi gitmez. İşçiler çalışmasa kodamanların cebine metelik girmez. Az evvel dediğim gibi gemi satın almak, donatmak, hazırlamak için dökülen paralar da, elbette başka işçilerin kanları sömürülerek kaza­ nılmıştır...
Çekilen ıstırabın hatırası, asla yaşanan andaki kadar kötü gelmiyor insana herhalde, çok daha kötü olsa bile - ne kadar kötü olduğunu hatırlayamıyoruz çünkü hatırlamanın etkisi deneyimlemenin etkisinden daha zayıf. Orta yaşlı insanların kendi düşüncelerinin ve duygularının gençlerinkinden daha önemli olduğunu düşünmeleri de belki bu yüzdendir; gençliklerine ait duygularını hayal meyal hatırlarken o anki deneyimlerinin dünyaya bakışlarını şekillendirmesine izin verdikleri içindir.
Bir umut ışığının doğuşu. Birbirimizde yaralar açtık ama bunların hiçbiri ölümcül değil. Briseis zarar görmeyecek, Akhilleus kendine gelecek, benim de bileğim iyileşecek. Bundan sonra bir an daha, bir an daha yaşanacak.
Sayfa 262Kitabı okudu
“Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başka­ sını görmez çokluk, bir türlü bulmasını beceremez, dışardan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çün­kü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Ara­mak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür ol­mak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak.
Borçlarını hissetmemek gençliğe verilmiş bir armağandır.
Reklam
Bir başka ruhun sizinkinin yanına damladığı ender anlar vardır, yıldızların senede bir defa yeryüzüne sürünüp geçmesi gibi
Bazen karanlık çok sert geliyor ve çocukken hissettiğim gibi içimi bir dehşetle dolduruyor ve fark ediyorum ki her şey hayatta kalıyor, çok az şey yok oluyor, yok olanları da hayal gücü tamamlıyor. Hiçbir şey unutmadığımı ve muhtemelen asla unutmayacağımı fark ettim.
Bizantion'da ilk basılan altın sikkele­ rin değeri düşmüş müdür Persler kenti kuşattığında? Bi­ zans'ta ekonomi çökmüş müydü Nike ayaklanması sırasın­ da? Osmanlı'da akçenin değeri kaç kez yeniden ayarlanmış, çalışanlar kalp paraya karşı kaç kez ayaklanmış? Doların yükselişi durdurulamıyor, borsa düşüyor, kriz tırmanıyor, şehir korkuyla soruyor: Yarın neler olacak? Tepelerde, gece­ kondularda, hücrelerde, koğuşlarda insanlar güle oynaya ölüme yatıyor, ölüyor, öldürülüyor; ne kadar sürecek? Şeh­ rin ruhunu kurtarmak için Erguvan Kapısı'ndan gilen kur­ tarıcı İsa mı, Yahuda mı? Hangi soru daha önemli? Hangi cevap binlerce yıl ötesine kalacak?
“Yağmur da sıktı artık," dedi. Başımı çevirmeden Martin olduğunu sesinden tanımıştım. Kocam olduğu hüzi.inli.i aralık saba­ hından sonra bile, değişmeyen aynı soğuk ve ürkütücü haliyle yanımdaki iskemlede konuştuğunu biliyordum. Beş ay geçmişti o zamandan beri. Şimdi gebeydim. Ve Martin burada, yanı başımda, yağmurun onu sıktığını söylüyordu. "Sıkmıyor," dedim. "Bu bomboş bahçeyle avludan kalkıp içeri girerneyen zavallı ağaçlarla bana çok hüzünlü geliyor."
Demir sandığa koysunlar seni, kitlesinler; kalacaksın orada dakika belli değil, saat belli değil. Ekmek yok, su yok. Kasıklarındaki sidiği boşaltma olanağın yok. Arkadaşım görme olanağın yok. Peynir ekmek aldırma olanağın yok. Dostunu düşmanını görme olanağın yok. Kurtulabilir misin? "Kurtulabilirim dersen bir kurtuluş umudu vardır!" diye yazıyordu Lu Sin.
57 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.