Arzu nesnesi, Freud'un düşündüğü gibi 'kanun' tarafından değil, onu arzularken bize de onu arzulanacak bir şey olarak gösteren kişi tarafında erişimimizin yasaklandığı nesnedir.
Sanat eserinden faydalanabilecek durumda olanlar, her şeyden önce avunmak, oyalanmak istiyorlardı; sanatkârın ekmeği de işte bu tatlı rüya meraklılarına bağlıydı, yoksa kömür kayığında yüzükoyun yatan yırtık zıpkalı Bartın uşağında değil.
Kadının nasıl giyineceğini, ne tür kozmetikler kullanacağını, vücut ölçülerinin ne olması gerektiğini, cilt renginden, göz biçimine değin alması gereken şekli kapitalist pazar belirliyor.
Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.