Ruhsuz biri sürekli bir cemiyetten, gösteriden, yolculuktan ve şenlikten diğerine koştuğu halde can sıkıntısından kurtulamaz; oysa iç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünce ve hayalleriyle mükemmel bir eğlence bulur.
Evimin içinde ayağının sesini duymak istiyorum
İstiyorum ki kapımı çalasın
Sana kendi elimle açayım kapımı
Fakat ayakkabılarını taşlıkta çıkar kuzum çamurluysalar
Terliklerin seni bekliyor zaten
Sana kendi elimle yemek pişirmek istiyorum
Kendi elimle kurmak soframızı
Yalnız bulaşığı yine eskisi gibi beraber yıkarız
Seninle aynı kitapları okumak istiyorum
(elbet yine anlatırsın bana anlamadığım yer olursa)
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
Henüz vakit varken gülüm,
Yüreğim dalındayken henüz
Ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri,
Volter Rıhtımı’nda dayayıp seni,
Öpmeliyim ağzından.
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil,
edasındaki dünya…