"Öğretmenliğin en iyi tarafı ne biliyor musunuz? Bir çocuğun yeteneğini keşfettiği ana şahit olmak.Dünyada bununla karşılaştırılabilecek bir şey yoktur "
Emin,Ethem,Ekrem... Birbirinden hazzetmeyen üç erkek kardeş. Kitapta bu üç erkek kardeşin, eşlerinin ve anne babalarının hikayelerini dinliyoruz kendi ağızlarından.Her bir karakter kendi bölümünde,kendi bakış açısıyla yaşadıklarını ve yarım kalmış hayallerini anlatıyor içtenlikle.Karakterler dile gelip kendini anlattıkça, yıllardır saklanan aile sırları bir bir çözülüyor,taşlar yerine oturuyor yavaş yavaş.Hangisini dinleseniz o kişiyi haklı buluyorsunuz sanki.
Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığına defalarca şahitlik ediyorsunuz.Buzdağının esas görünmeyen kısmı bizi etkiliyor ve hikayenin içine çekiyor.
Meğer insan,içinde ne çok şey saklayıp,kendine bile itiraf edemediği gerçekleri bir anda haykirabiliyormuş yeri geldiğinde.
Sevgisizlik, üzüntüler,yarım kalan hayaller, aile olamayışlar, acılar, ön yargılar,eksik kalanlar ve daha neler neler... İşin garibi de bir şeyi bilmeyen insan daha mutlu sanki,öğrendikçe yüreğindeki ağırlık, sırtındaki kambur daha da artıyor gibi.
İşin özü AİLE kelimesinin sadece kan bağından ibaret olmadığını,insanda BİZ duygusunu ve samimiyeti oluşturamadığı sürece ruhen değil sadece bedenen zoraki olarak bir arada bulunmaktan başka bir şey ifade etmediğini söyleyebilirim.Her şeyin başı sevgi,muhabbet ve birbirine duyulan güven... Gerisi kendiliğinden geliyor zaten.
Klasik bir kurgusu,samimi bir dili ve alışılmış bir üslubu olan bu hikayeden, kendinize fazlasıyla ders çıkartabilirsiniz.Keyifli okumalar...
İnsan böyle bir şey işte. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki, kendim bile sormadım kendime.
"Bilmezden gelmek bazen en iyisi. Bilmemeyi istiyorsun çünkü. Öyle olmamasını istiyorsun.Gerçeğin öyle olmamasını.Ama elinden bir şey gelmiyor.Kendi gerçeğini yaratıyorsun sonra,o gerçeğe öyle bir sarılıyorsun ki seninle beraber herkes inanıyor."
Öncelikle kitap dili ve anlatımıyla oldukça akıcı,farklı bir bakış açısıyla ruhunuzu dinlendiren ve şükretmek için ne kadar çok sebebimiz varmış dedirten türden kıymetli bir eser.Böyle bir eserin yazilabilmesi için yazarın ciddi bir bilgi birikimi olması gerektiği kanısındayım.
Yazar, hüzün ve kederlerin insanlığın ortak paydası olduğunun altını çizerek,Doğu'dan Batı'dan örneklerle insanın,başına gelen musibetlere karşı farklı bir pencereden bakmasını sağlıyor. Bir yandan İslam alimlerinin kalp ve ruha şifa yaklaşımlarına yer verirken bir yandan da yabancı düşünürlere ve yazarlara yer vererek,felsefenin ışığında tasavvufi bir portre çiziyor kitapta.
Kitabın en güzel yanı anlatılanların sufilerin ve filozofların fikirleriyle yoğrulup,ayet ve hadislerle temellendirilmesi kanaatimce.
Kitapta esas vurgulanan konu hayatı boyunca insanı mutsuz eden üzüntüler,hastalıklar ve musibetlerin esas sebebinin insanın kendi yaptığı kıyaslamalar ve karamsar düşünceleri olduğu tespitidir.
"Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır" ayetinden yola çıkarak insana yol gösteren ve manevi anlamda rahatlama sağlayan bir terapi eseri sanki.
Kitapta, insanın yaşadığı kederde takılı kalması,musibete demir atması,yelkenleri suya indirip yaşadığı olumsuz durumu sonsuza dek sürecekmiş gibi görmesinin onu her daim mutsuz edeceği vurgusu yapılıyor, özellikle.
İşte böyle sıkıntılı ve zor zamanlarda insanın ruhuna merhem olacak,ona yol gösterecek ve manevi olarak insanın yükünü hafifletmesini sağlayacak tesellilerle dolu,farklı bir bakış açısıyla yazılmış kıymetli bir başucu kitabı.
Kişi kendini çok mutlu insanlarla kıyaslayınca mutsuz,kendinden daha az mutlu insanlarla mukayese ederse,mutludur.Bu kadar basittir.Aslinda mutsuzluk, yalnızca bir kelimedir, bir yorumdur, insanın icat ettiği izafi bir kavramdır.