Ne de olsa zamanı geriye döndüremezsiniz artık. İnsan oturup böyle olmasaydı nasıl olurdu diye ömür boyu kafa yoramaz. Çoğu insan kadar iyi, hatta belki daha da iyi şeylere sahip olduğunu fark edip şükretmeli.
Bugün derginin uzun zamandır evde birikmiş olan ve yoğunluktan okuyamadığım sayılarındaki birini okumaya başladım. Kendi çapımda bir edebiyattan az biraz anlayan ve kitap okuma kültürüne sahip biri olarak. “Açıl susam açıl” gibi bayağı yazıların dergilerde yayınlanmasından gerçekten usandım. Uzun süre gençlik yıllarımda düzenli dergi okuyucusu idim. Bu aralar ise biriktirdiklerimi fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. Ama bana bu yazı öylesine çala kalem yazılan, ordan burdan duyulmuş ( her dergi ve kitapta olabilecek günlük dile ait cümleler ) ve sadece bir cümle içinde kullanılmak için gelişigüzel yazılmış hissi bıraktı. Hele paragraflar arası geçişler ve alıntıdan alıntıya atlayarak bişeyler yazmaya çalışmak sanki tez yazmaya başlamış bir edebiyat öğrencisini getirdi aklıma.. Kurgusu da sanki bana Orhan Pamuk’un İstanbul kitabından alınmış bir bölüm hissi yarattı. Aslında yazının kurgusuda hemencik akla gelebilecek bir kurgu ama neyse oraya hiç değinmek bile istemiyorum. Bence günümüz dergilerinde hele ki edebi dergilerde biraz daha her okurun eline kağıt kalem alıp bi çırpıda yazabileceği yazılar yerine. Yazım kapısının sırlarını aralamanın zor olduğunu gösteren ve teknikler ile bezeli yazılar ele alınmalı. Kapılarınızın şahane yazınlara açılması ümidiyle..