"hakkımda yanlış bilgi sahibi halk
ve ikide bir savaş çıkaran insanlık,
sözlüğe bakarak anlayamaz beni,
klasik yöntemlerle konuşmadığım için
ama bıraksalar anlatacağım"
“Daha çok anlat,” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız.”
“Her şeyi düzeltebilirim, onu da, kendimi de kurtarabilirim. Neden olmasın? Ben hayata bağlanmak için ona muhtacım, o idare edilmek için bana muhtaç… Ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyordum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki, o da bensiz yaşayamayacak… Söyledikleri doğru, en az doğru görünenleri bile doğru… birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş… Ne aradığımızı bilmeden aramak… Şimdi içim rahat, aradığını bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükûnet içindeyim… Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?”