Hani çiçekler vardır — sanarsın, hep tomurcuk kalacaklar (öylesine uzun sürmüştür ki gelişmeleri, serpilmeleri, olgunlaşmaları); oysa gün gelir, inanamadığın bir hızla, pırıl pırıl açıverirler ya — işte, öyle: birdenbire geliverir yaşamının anlamı.
Uğraşsızlar uğraşlılardan daha çok şeyi kavrarlar ve daha derindirler: Ufuklarına sınır çeken hiçbir meşgale yoktur; sonsuz bir pazar günü doğmuş olan onlar, seyrederler- ve kendilerini seyrederken seyrederler.
Ölüm duygusu olan insanla bu duyguya hiç sahip olmayan arasında, iletişimi mümkün olmayan iki dünyanın uçurumu açılır; bununla birlikte ikisi de ölür; fakat biri ölümden habersizdir, ötekiyse bunu bilir; biri sadece bir anda ölür, ötekiyse sürekli ölmektedir.
Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içinde yerini alır, bir olay çehresine bürünür.