Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.10
İlayda Nur Şakar
İlayda Nur Şakar
@Kitapokumaligunler
"Bir kitabı bitirdikten sonra kapağını kapatıp eğik durmaktan yorulmuş boynunu arkaya yaslamak ve içinden çıkmış olduğun dünyayı gözden geçirmek... Dünyanın en güzel hislerinden biri"
Hemşire
Lise
Isparta
74 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Aziz Nesin/ Şimdili Çocuklar Harika
“Büyümüşlerle çocukların en büyük ayrılığı işte budur: Sizler de büyüdükçe bize benzeyecek, özdenlikten gittikçe uzaklaşacaksınız. Bu kitapta, en yapılamayacak olanı yapmaya çalıştım, kendimi sizin yerinize koymaya uğraştım. Bu hiç yapılamayacak olan bir şeydir. Çünkü büyümüş insanlarla kendi çocuklukları arasında belki bin, belki ikibin yıllık bir zaman vardır sanki. Onun için biz büyümüşler, kendi çocukluğumuzu unuturuz. Anneniz, babanız, öğretmeniniz de kendi çocukluklarını unutmuşlardır.”
Aziz Nesin ile tanışma kitabımız Şimdiki Çocuklar Harika
Ben kitaba bayıldım Zeynep ve Ahmetin mektuplaşmaları mektuplarında yer verdikleri konular büyük insanlara,annelere, babalara akıl sır erdiremeyişleri… Beni hep dönüp kendime bir bakmamı hem de kendi anneme babama bakmamı sağladı.
Küçüklüğün çocukluğun tadı gerçekten bir başka saf gözlerle dünyaya bakmak dünyayı ve etrafında dönen olayları, çevreyi o yaşlarda anlamlandırmaya çalışmak çok farklı. Aziz Nesin bunu büyümüşken başarabilen tekrar çocuğa dönüşebilen bir yazar bence. Kitap hem büyükler tarafından hemde küçükler tarafından mutlaka okunması gereken bir eser asla pişman olmazsınız.
MASUMİYET MÜZESİ/ ORHAN PAMUK
Orhan Pamuğa başlamak için doğru kitap mı? açıkçası bilemiyorum, çünkü diğer kitaplarına henüz şans vermedim. Kitap benim için elimi ayağımı titreten, kimin iyi niyetine inansam oradan vurulduğum,haklıyı haksızı bir zamandan sonra ayırt edemediğim türdendi.Ama şundan eminim ki kitabın neredeyse başından sonuna kadar Füsuna gıcıktım.Sonuna doğru
IRVİN D. YALOM/ GÜNÜBİRLİK HAYATLAR
Günübirlik Hayatlar Irvın D.Yalom'dan okumuş olduğum ikinci kitap oldu Nietzsche Ağladığında kitabı ile tanıştığım yazar beni bu kitabı ile de etkiledi kitabın içeriğine gelecek olursam. Yazarımız bize on tane hastasının hayatından kesitler sunarak bizlere öğretilerde bulunuyor diyebilirim. Yazarın dili beni kitaplarına yakınlaştıran en büyük etken oluyor sanırım çok zarif sade bir yazım biçimi var üzerine düşündüren ama yormayan. Anlatılan kesitlerde hastalarına karşı olan içsel yorumu kendi çıkmazları tedirginlikleri de bulunuyor. Yalom'un hayat boyu aslında bir öğrenci olduğumuzu hatırlatan bu eseri perspektifimi genişletti. Kitapta en çok etkilenerek okuduğum bölümler ''Git Kendine Bir Ölümcül Hastalık Bul:Ellie İçin, Üç Gözyaşı, Hiç Değilse Çocukların İçin Toparlan'' adlı bölümler oldu. Yazarın kitabın içerisinde gene kendi yazmış olduğu gelen hastalarının da övgüyle bahsettiği kitabı Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabını da listeme eklemiş bulunmaktayım.
Okur Takip Önerileri
·
Puan vermedi
On Kişiydiler tek kelimeyle benim için korkunçtu. Özellikle içerisindeki şiir ile bu korku beni üç'e beş'e katladı diyebilirim. Karakterlerin anlatılışı olayın örgüsü beni büyüledi bu işin piri benim için Agatha Chrıstie bir kez daha anladım. Her biri ürkütüc sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası'ndaki ıssız bir malikaneye davet edilirler. Ancak malikaneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur. Konuklar bir süre sonra gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya ve teker teker ölmeye başlarlar.
On küçük zenci yemeğe gitti,
Birisi kendisini boğdu ve kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci çok geç kalktı,
biri uyuyakaldı, kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon'da geziye çıktı,Biri kayboldu, kaldı yedi. Yedi küçük zenci odun kırdı,
biri kendisini kesti, kaldı altı.
Altı küçük zenci kovanla oynadı,
bir balarısı, içlerinden birini soktu, kaldı beş. Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idam cezası aldı, kaldı dört.
Dört küçük zenci denize gitti,
Birini balık yuttu, kaldı üç.
Üç küçük zenci hayvanat bahçesine gitti, Birine ayı sarıldı, kaldı iki. İki küçük zenci güneş altında oturdu,
Biri güneşte kızardı, kaldı bir.
Bir küçük Kızılderili tek başına kaldı.
Gidip kendisini astı ve hiçbiri kalmadı.
MUHTELİF EVHAMLAR KİTABI/ ÖMÜR İKLİM DEMİR
Ömür İklim Demir'den okumuş olduğum ilk kitap. Sonda olmayacağa benziyor ben kitaptaki öyküleri çok sevdim ama favorin hangileri oldu derseniz ''İçler Dışlar Çarpımı, Vasati 40 Yaş, Sonsuz Rasim Abi'ler Diyarı ve Saraylı'nın üç ölümü'' isimli öyküler oldu diyebilirim. İlk iki öykü zaten birbiriyle bağlantılı. Yazarın ''Kum Tefrikaları'' isimli kitabı yeni hedeflerim arasında. Çerezlik ama bir yandan da sarsıcı öyküler arıyorsanız esere kesinlikle bir göz atmanızı tavsiye ederim.
''Herkes o kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir
farkı yok''
MÜTHİŞ PSKOLOJİ/HAYIR DİYEBİLME SANATI
Müthiş Pskoloji Hayır Diyebilme Sanatı nerdeyse herkesin okuduğu ve sevdiği bir kitap olsa da açıkçası benim pek hoşuma gitmedi kitaptan beklentim yüksek olduğu zamanlar nedense bir hayal kırıklığı yaşıyorum sanırım. Aslında kitabın içerisindeki tespitler ve öneriler yerli yerinde ve gayet güzeldi diyebilirim sadece benim gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla eser her sayfada biraz kendini tekrarlıyor gibiydi. Böyle olunca okurken bir tık sıkıldım diyebilirim. Altını çizdiğim bir çok yer olmakla beraber test bölümü de bulunmakta bu test evet yada hayır hangisini daha çok kullanıyorsunuz bunu ölçülüyor ve bunun yanında hayır ya da evet derken neleri öne sürdüğünüze bakılıyor. Kitap benim için güzel ama kendini tekrar eden bir eser boyutundan ileri geçemedi ne yazık ki.
KÜÇÜK YUVARLAK TAŞLAR/ MELİSA KESMEZ
Melisa Kesmez uzun zamandır merak ettiğim yazarlar arasındaydı Nohut Oda kitabı daha çok ilgimi çeksede ilk tanışma kitabımız Küçük Yuvarlak Taşlar ile oldu. Yazarın dili kalemi oldukça iyi kitap bitmesin istedim resmen. Kitap üç öyküden oluşuyor. Bu üç öyküde Nergis'in Elif'in ve Mehmet'in duygularını görüyor bir ailenin kurulma ve yıkılma esnasında başından geçenlere tanık oluyoruz. Kafanızı dağıtmak için ya da çerezlik bir kitap arayışındaysanız nokta atışı bir eser. Yazarın diğer öykü kitaplarını da en kısa zaman içinde alıp okuyabilmek dileğiyle
SABAHATTIN ALİ / KUYUCAKLI YUSUF
Sabahattin Ali benim en sevdiğim ve kitaplarının bende ayrı yer ettiği nadir yazarlardandır belki de. Kuyucaklı Yusuf uzun zamandır kütüphanemde okunmayı bekler vaziyette duruyordu. Sabahattin Ali bizleri bu romanın'da Nazilli kazasına yakın olan Kuyucak'a götürüp Yusuf ile tanıştırıyor. Yusufun ailesinin ölümüyle beraber onu olay yerinde bulan kaymakam Salahattin küçük Yusufu evlat edinmek isitiyor böylece macera başlıyor. Salahattin bey ve eşi Şahinde hanımdan doğma Muazzez ile büyüyen Yusuf babasının mesleği gereği bir süre sonra Edremit taraflarına gelir orada yeni bir çevre edinmeye çalışır yapısı gereği uzak mesafeli olan Yusuf yanında edindiği bir kaç arkadaşla yılları devirir. Oranın yerlisi haline gelen kaymakam ailesi az bir dönüm zeytin bahçesi alır ve Yusuf'u başına koyar işler yoluna girmeye Yusuf büyümeye devam ederken Muazzez ile dışarıda arkadaşlarıyla sık sık beraber vakit geçirirler Edremit'in nüfuslu ailelerden olan Şakir ile münasebetsiz bir şekilde gerçekleşen tanışmaları yıllar ile beraber hırsa ve büyük bir düşmanlığa dönüşecek ve hafızasından hiç bir zaman silinmeyecek anılarla beraber hayatı daha başka gözlerle anlamaya çalışacaktır. Sabahattin Ali bana göre yazdığı dönemi insana her açıdan fazlasıyla yaşattırıyor romanlarında ki ince mesajlar belki de okuyucuyu kendine bağlıyor bazen insanlığın bazen de insan olmanın o dönemlerde nasıl olduğunu bizlere belletiyor bence.
AMİN MAALOUF/ SEMERKANT
Amin Maalouf bizleri 1072 yılında,Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlas Okyanusu'nda bit(meyen) bir serüvene dahil edip. Asırlar boyu dilden dile dolaşacak olan Rubaiyat'ının çevresinden dönen iç içe iki öykü ile tanıştırıyor. Kitap benim için oldukça farklı bir deneyimdi Doğu'ya İran'a bakıyor hemde
HERMAN HESSE/DEMIAN
buradayım. Kitap benim için akıcı güzel ve oldukça düşündürücüydü. Herman Hesse yazdıkları ile sizi çok farklı dünyalara götürüp orada size farklı farklı duygular düşünceler aşılayabilir nitelikte bir yazar bence. Kitabın derinlerine inecek olursak konu on yaşındaki Latince öğrencisi Emil Sinclair'in güvenli ortamından, konfor alanından çıkıp dünyanın sert ve acımasız yönüyle kendini karşı karşıya bulmasıyla başlar. Küçük yalanlarla ve hırsızlıklarla beslenen yaşamında sağlam çocuk dünyasının çöktüğünü görür ama hayatına şimşek hızıyla girecek olan Max Damıan ile birlikte büyüyüp gelişecek düşünme ve kendini bulma yolculuğunda Damıan ile sırt sırta verecektir. Kendini bulmaya çalışan Sinclair din ve ahlak gibi artık inanmadığı kalıplarla beraber evinden kopacak lise ve üniversitede karşımıza bambaşka bir şekilde çıkacaktır .Nobel ödüllü Damıan kitabı Herman Hesse'nin o dönemdeki korkularını ve sorunlarını da yansıtan bir eserdir.
'' Doğru, insan kendi düşünü bulmak zorundadır o zaman kolaylaşır yol. Ama hep sürüp gidecek bir düş de gösterilemez; her düşün yerini bir
yenisi alır, hiçbir düşü sımsıkı kavrayıp bırakmamaya kalkmamalıdır insan''
NATSUME SOSEKİ/GÖNÜL
Natsume Soseki ile tanışma kitabım olan ''Gönül'' benim için güzel bir okumaydı. Dili açısından gayet akıcı olan kitap olay örgüsü ile beni cezbetti. Japon edebiyatı ilk okuduğumda ne bu şimdi? dediğim bir edebiyat türüydü ama güzel kitaplarla karşılaşınca insanı içine çeken bir dünyası var bence japon edebiyatının. Yaşam tarzları olsun hayatı sorgulayış biçimleri kültürleri bizlerle çok benzese bile aslında keskin çizgilerle bizlerden ayrılıyorlar benim gözümde. Kitabın içeriğine gelecek olursam eser üç kısımdan oluşuyor ilk kısımda kitapta bir çok sayfada göreceğiniz ana karakterlerimizden olan ''hoca'' ile tanışma ve onun içsel dünyasını irdelediğimiz bölüm ile karşılaşıyoruz. Gelişen hadiseler çerçevesinde yazılan bir mektup ile roman devam ediyor bu sefer hocanın kendi yaşamını bize aktardığı ve içsel dünyasını bugunkü kendinin geldiği hali yazmış olduğu mektup aracılığı ile ilk ana karakterimize anlatıyor. Bu sayede roman akıyor ve gidiyor bu yazım tekniği bile o kadar hoşuma gitti ki dış göz olduğunuz kitapta birden ana karaktere bürünüp o yaşanmışlığı sanki size yazılan mektupta okuyormuşsunuz hissi veriyor. Japon edebiyatı başlangıç kitabı olarak bence okunabilecek çok güzel ve nadide eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bunun haricinde Japon kültürünü, düşünce tarzını da bizlere güzel şekilde yansıtan bir yapısı da bulunmakta.
Nermin Yıldırım/Dokunmadan
Nermin Yıldırım bende kısa süre içerisinde yer eden sevdiğim yazarlardan oldu.Yarattığı karakterler olsun kurguları özenle seçtiği cümleleri ile beni hem kasvetli olan hemde ümit edilen yaşantıların kıyısına götürdü.Dokunmadan benim için fazlasıyla yarım kalan ama anlamı açısıyla iz bırakan kitaplardan oldu diyebilirim.Yirmi dokuz yaşında genç bir kadın olan adalet hayata insanlara dokunmadan ne mutlu ne mutsuz şekilde öylesine yaşayıp gider. doktorundan aldığı ölümcül hastalığa yakalandığı tanısı konuluduğu andan itibaren yirmi dokuz yıllık bekleyişini hayata dair dokunup geçmeden iz bırakmadan devam ettiği hayattaki dünya ağrısını bir kenara bırakmaya çalışarak ilk günahını masumiyetini kaybettiği ilk gerçek suçunu bulmaya çalışacak bu uğurda çıktığı yolda kendiyle de içinde yaşadığı ülkeyle de yeniden tanışacaktır.
''İnsan denen mahlukat, kendine başkasının gözünden bakmaya başlayınca nasıl da çirkinleşiyor''
'' Susmanın bir ifade biçimi olduğunu savunmuyorum. Ben sadece anlatmayı denemekten vazgeçtim''
'' Biz insanlar, hepi topu yetmiş yıllık bir ömrü, tutunacak dal, sığınacak liman, boğulacak deniz aramaya harcayan zavallıcıklar; türlü hatalara diyet niyetine ömrümüzü eritiyor, labirentteki fareler misali çıkış yolları ararken, kaybolmanın ve kaybetmenin kederinden, bulmanın
neşesine daireler çiziyor olabilir miydik?''
Yu Hua/ YAŞAMAK
Bu zamana kadar okuduğum ve aklımda kesinlikle iz bırakacak olan nadir kitaplardan ''Yaşamak''. Yu Hua'nın kalemi insanı etkileyemeyecek gibi değil. O kadar duru ama iç yakan bir anlatım var ki her bir sayfayı hem çevirmek için can attım hemde bir korku vardı içimde şimdi gelecek olan acı mı? hüzün mü? mutluluk mu? acaba diyerek kitabı bitirdim. Kitap eğer okuma listenizde alt sıralarda filan bekliyorsa üzülürüm. Bazen çok övülen kitaplardan tat alamıyorum yada gereksiz yere övülmüş gibi geldiği zaman oluyor ama ''Yaşamak'' istisnalardan bir tanesi. Eserin içeriği aile servetini yiyip tüketen Fugui'nin hiç ölmeyecek gibi hiç tüketmeyecek gibi yaşaması ve sonrasında gelişen olaylar üzerine kurulu. Fugui kendisiyle birlikte altı insanın hayatını acılarını, hüzünlerini, sevinçlerini anlatmakta. Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen(yasaklanma sebebi Çin komünist rejimi hakkında bazı eleştirilerin olması sebebiyle) rağmen okur sayısının her gün artmasıyla ''modern klasik'' e dönüşmüş durumda
IRVİN D. YALOM/ NİETZSCHE AĞLADIĞINDA
Nietzsche Ağladığında, çok uzun süredir karşıma çıkan ve bol övgüyle bahsedilen o kitap. Gerçekten de hem kitap için hem yazar için söylenen övgüler yerinde. Kitap sizi ilk sayfadan itibaren içine alıyor. Olay örgüsünü, konuyu bir çırpıda anlayacağınızdan emin olun. İçerisinde bol felsefe ve edebiyatın harmanlanmasıyla sizi başka bir döneme götürecek, mesela 1880'li yıllara. Kitabın yarısı kurgu yarısı ise gerçek yaşantılardan alınma, karakterler ise aslında bir çoğumuzun duyduğu kişilerden oluşuyor özellikle erkek karakterler. Josef Breuer, Sigmund Freud, Nietzsche gibi. Josef Breuer nörofizyolojide önemli keşifler yapan ve 1880'lerde Anna O. olarak bilinen hastası Bertha Pappenheim üzerinde yaptığı çalışmalar ile konuşma tedavisini geliştiren seçkin bir Yahudi asıllı Avusturyalı doktordu. Eserde Bertha Pappenheim'e beslediği duygulardan ötürü iç dünyası karışık olan doktorumuz ile filolog Profosör
Nietzsche'nin yolları, Lou Selame aracılığıyla kesişecektir Nietzsche'nin geçmek bilmeyen baş ağrıları ve fiziki hastalıklarından kendini sorumlu tutan Lou Selame, ünlü doktor Josef Breuer ile yapacağı anlaşmayla Nietzsche'nin derin ve gerçek duygularını gözler önüne serecektir.
NERMİN YILDIRIM/ EV
Nermin Yıldırım'a ait okuduğum ilk kitap olmakla beraber bende çok güzel duygular bırakan özellikle kitabın son elli sayfasında içinizde tomurcuklar açtıracak kadar hoş hisler yaratan bir eser oldu. Kitabın konusu aslında kısa ve net olarak ''Ev'' kelimesinin insandaki anlam ifadesinden çıkıyor. Ev nedir? Ev kimdir, Ev neresidir?. Karakterimiz Seher çocukluğundan beri anne baba yoksunluğu ile büyür, üniversite okurken yakın arkadaşını kaybetmesiyle mental anlamda daha da dağılır. Başa çıkamadığı acılarıyla beraber uzun bir yürüyüşe çıkan Seher kendi evini arıyor. Romanımızın baş karakterleri Seher, Ogo(Oğuz), Kader,Yakup,Vesna adında kişilerden oluşuyor. Kitabın içerisinde o kadar çok altı çizilecek yer var ki yanınızda bir kalem ile okumanızı tavsiye ediyorum. Başından sonuna kadar hem insanı ters köşeleri ile geren, hem içini acıtan ama o yeniden doğuş tomurcuklarını da sizden eksik etmeyen bir yapıt. Nermin Yıldırım'ın kalemi son derece akıcı yalın ve hisli diyebilirim.
