Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Mavi Saçlı Peri
Mavi Saçlı Peri
@Mavisacliperi
Kendi halinde bir okur..
Matematik Öğretmeni
105 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Hercule Poirot serisi benim için bir koleksiyondan ziyade koşuşturmayla geçen hayat yolculuğunda küçük bir durma noktası gibi. Bu yüzden kırkbeş kitaplık bu seriyi aralıklarla mümkünse de kronik sırasında uyarak okumaya çalışıyorum. İşte bu küçük serüvenimde sıradaki kitabım “Ölüm Diken Üstünde” oldu. Kitabın orijinal ismi “Death In The
Günay Gafur un ismini polisiye sever birkaç arkadaştan duymuş ama kitaplarını okumamıştım. Yakın bir zamanda kitap elime geçince hiç vakit kaybetmeden başladım. Arka kapak tanıtımdan sıradan bir seri katil hikayesi beklerken kitap kendine özgü bir anlatımla harmanlayarak sıradanlıktan uzak bambaşka bir hikaye ile çıktı karşıma. Hikaye şiirle başlayıp şiirle devam ediyor ve bunu yaparken gayet karamsar hatta gotik bir havayla okuyucuyu içine alıyordu. Başta çok çelişkiye düştüm. Çünkü şiiri polisiyesi ile pek icsellestiremedim. Ama konu zaten şiirdi ve azcik ilerleyince kitap resmen yağ gibi aktı ve bitti.
Bu arada kitapta gereksiz betimleme veya fazladan bilimsel bilgilendirme yok. Hatta Bahçıvan lakaplı seri katilin hikayesi en başından değil baya dördüncü cinayetinden başlıyor. Başkomiser Yavuz ve arkadaşları genel bir gözden geçirme yaparlarken başa doğru dönüp diğer maktul hikayeleri öyle anlatılıyor. Aynı anda birden fazla şüpheliye sahip olurken, kitap devam ederken aynı anda tüm şüphelilerden şüphe etmeye devam ediyorsunuz. Komiserin yaşadığı buhranlar ise öyle iyi serpiştirilmis ki, aradaki geçişler sizi olaylardan koparmıyor, tam bir bütünlük sağlanıyor. Kitabın sonunda ise final üstüne final yapmış yazar. Yani ben üç diyorum ama aslında dört ayrı final var da diyebiliriz. En son final sonrası bir devam kitabı gelir mi diye düşünmedim değil.
Sonuç olarak şiirsel kısmından pek emin olamasamda kitabı beğendim hatta yazarın tarzını sevdim. Bu yüzden diğer iki kitabını da okumak istiyorum. Eğer sizde özgün bir polisiye okumak isterseniz Yargıç' ı mutlaka tavsiye ederim.
Gizem ve aksiyon sever bir insan olarak son zamanlarda sürekli polisiye okuyorum. Türk polisiyesinde de gerçekten ağızda hoş bir tat bırakan birçok roman mevcut. Bu kitabı da yeni yazarlar keşfine çıkmışken indirimde denk gelip edinmiştim. Ama kitabı okumakta gerçekten çok zorlandım. Tam 3 kere yarım bırakıp 4 kere tekrar başladım. :) Sadece yarım
Okur Takip Önerileri
Yazar Sır Arthur Conan Doyle'nin Sherlock Holmes karakterini hepimiz biliyoruz. Hatta öyleki karakterin yazarından daha meşhur olduğu bile söylenebilir. Bu zamana kadar birçok hikayesini okumuş, filmelerini izlemiş biri olarak hiç romanlarını okumadığımı farkettince araştırıp romanlarını sıraya koydum ve ilkinden başladım. Bu roman gerçek bir başlangıçtı. Zira Sherlock'un çok sevdiği yardımcısı, hikaye anlatıcısı Doktor Watson la karşılaşması ve karakterlerin kaynasip sıkı bir ortaklığa adım atması bu romanda oluyor. Watson'un kibirli Sherlock'a zamanla nasıl hayran olduğunu sayfaları çevirirken görebiliyorsunuz. Ve tabi polisiyenin altın çağının etkisi olarak olayın varlığı ile sevgili dedektifin kafasında çözülmesi bir oluyor. İkinci bölümde sadece olayların oluşunu okuyorsunuz. Şahsen kitabın iki parca olup birinin salt polisiye ile neredeyse hiç alakası olmayacağını tahmin edemezdim. Ama maalesef öyle. Kendimi ikinci bölüme başlayınca başka bir kitap okuyor hissinden alamadım. Tabiki kitabın sonunda sonucu ile başı birbirine örtüştü. Ama yine de istediğim derinliği çok bulamadım. Genelde Agatha'nın Pairot'unu Sherlock'u taklit etmekle yargılarlar. Ama ben Pairot'un daha fazla gizem barındırdığını düşünmeden edemedim. Tabi buna tek bir roman okuyarak karar vermek yanlış olur. Bu yüzden diğer romanlarını da en kısa zmanda okumak istiyorum.
Not: Bu incelemeyi aslında iki gün önce Sherlock Holmes'un doğum gününde yazmak istiyordum ama kısmet olmadı. Ama bunu yinede burdan yazmak isterim. 'İyiki doğdun Sherlock Holmes..'
Agatha Christie'nin kült eserlerinden biri olan 'On Küçük Zenci'; suçları cezasız kalmış ve birbirini tanımayan bı grup insanın Zenci adasına esrarengiz mektuplarla davet edilmesi sonucu burada mahsur kalmasını ve bu insanların ilahi adaleti yerine getirdiğini savunan bir güç tarafından tek tek cezalandırılmasını konu alan gerilim türü bir
Agatha eserleri ile otuzunda tanışmış biri olarak özellikle Hercule Pairot serisi Altın Kitapların yeni kapak tasarımlarına göre kitaplığıma katıp, okumaktayım. 2019 başında özellikle Pairot kitaplarında yeni kapak tasarımı olan kitap sayısı çok azdı. Bu yüzden var olan kitaplar arasında kronolojik sırayı takip etmeye çalışsamda bir çok kitabın
Yaprak Öz'ün 'Yıldız Alatan' serisinin ikinci kitabı olan Villa Şakayık, ilk kitabının aksine beni baya şaşırttı. Zira ilk kitabı olan Farahnaz'ın Çiçeği'nde yaşadığım büyük spoiler etkisinden sonra (sonunu hemen tahmin etmiştim) eğer satın almamış olsaydım muhtemelen bu kitabını okumazdım. Ama bu kitapta sonunu tahmin edemediğim gibi büyük şok
Son dönemde Yerli polisiyesine karşı bir merak içindeyim. Bu yüzden farklı yazarlarla tanışma hevesim var. 'Farahnaz'ın Çiçeği'de benim Yaprak Öz'ün okuduğum ilk kitabı. Türkiye Polisiye Derneği'nin 2019 yılında düzenlediği Kristal Kelepçe ödül töreninde 'Yılın Polisiyesi' ödülü almış bir roman olduğu için hayli yüksek bir beklentiye kitabı
Stieg Larsson'un hayattayken yazmış olduğu Milliennium serisinin 3. ve son kitabı 'Arı Kovanına Çomak Sokan Kız', 2. Kitabını olan 'Ateşle Oynayan Kız'ın devam kitabı. Çünkü 'Ateşle Oynayan Kız'ın final sahnesinde havada kalan birçok soru ve sorun bu kitabında çözüme ulaşıyor. Kitap, romana ismini veren Lisbeth Salander'in yaşadıkları üzerine adalet savunucusu arkadaşlarının verdiği mücadeleyi konu alıyor. Yine arkadaşı Micheal kitabın asıl başrolü pozisyonunu oturuyor ve olaylar daha çok onun etrafinda dönüyor. İsveç'in derin devlet ve bürokratik ilişkilerin ayrıntıları arasında biraz sıkılsanızda adaletin tecelli etmesini dört gözle bekleyerek çeviriyorsunuz sayfaları. Ve 800 sayfa kitap elinizde eriyor. Yalnız serinin ilk kitabında olduğu gibi sonunda yine iki final var. Biri tabiki bütün kitap boyunca beklediğiniz Salander'in mahkemesi. Kitabın bence en zirve noktası. Diğerini ise spoiler olmaması için yazmıyorum. Yazar bitti derken bitirmeyip bir gol daha atmayı seviyor ama bu sefer bunu yeni bı kitaba malzeme bırakmadan yapıyor. Yani serinin 4. Kitabını kendisi yazamamış olduğu için ben öyle düşündüm. Ama tabiki bu 4. Kitap yine yazarın önceden tasarlamış olduğu kendi kurgusu üzerine yazılmışsa elbette bı sonla da bir bağlantısı olabilir. Bunu tabiki okumadan bilemem. :) Ama yeni yazarla devam eden serinin diğer kitaplarını okumak için biraz ara vermem gerektiğini düşünüyorum. Özellikle serinin 2. Ve 3 . Kitabını beğendim. Okumak isterseniz mutlaka sırayla okumanızı tavsiye ederim.
Yıllar önce millennium serisini okumayı istemiş fakat ilk kitabını okuduktan sonra bu isteğimi yerine getirememiştim. Beş yıl kadar sonra seriyi tekrar okumaya karar verince ilk kitabını tekrar okuyarak seriye başlamaya karar verdim. Oysa ikinci kitabı olan 'Ateşle Oynayan Kız' i okuduktan sonra buna çok da gerek olmadığını görüyorum. Çünkü ikinci
Millennium serisinin ilk kitabı olan 'Ejderha Dövmeli Kız'ı daha önce 2015 yılının Şubat ayında okumuştum. Seriye devam etmek isteyince olaylar arasında bağlantı olabilir belki diyerek ilk kitabını tekrar okudum. Umarım yanılmam. Zira Kitabın neredeyse üçte biri sadece karakter analizi içeridiği ve bunu yaparken gereksiz ayrıntı verdiği hissi
Ahmet Ümit'in bu kitabı üç öyküden oluşuyor.
İlk öykü, kitaba da ismini veren 'Aşkımız Eski Bir Roman' edebiyat meraklısı, babadan zengin bir adamın Pera Palas'ta ölü bulunmasıyla başlıyor. Konu olarak farklı ve ilgi çekici. Fakat, bence ismi ile öykü arasında uyumsuzluk var. İsim insanda daha sıcak ve duygusal bir hikaye beklentisi
Altın Kitaplar, Agatha Christie kitaplarının kapaklarını birer birer güncelliyor. Bende daha önce kütüphanemde olmayan bu kitapları güncelleme sırasıyla edinip mümkün olduğunca kronolojik okumaya çalışıyordum ki, Hercule Pairot'un geçtiği ilk romanı 'Ölüm Sessiz Geldi' yeni kapağıyla piyasaya çıktı. Sırayı başa sarıp hemen okumaya başladım ve bitirdim.
Konusuna kısaca değinecek olursak, Styles köşkünde taze kocası, üvey oğulları ve himayesi altındaki hemşire bir kızla yaşayan hayırsever Emily bir gece yatağında çırpınarak ölür. Ölümün bir zehirlenme olduğuna karar veren doktorlar adlı bir soruşturmayı başlatırlar. O sırada konakta misafir olan Hastings, konağın bulunduğu köyde yaşayan eski dostu ünlü dedektif Hercule Pairot'u olaya dahil eder. Ve soruşturma başlar. Alışık olunduğu üzere bir ev dolusu şüpheli vardır. Ve tabiki Pairot küçük gri hücreleri sayensinde görülmeyeni görür ve sis perdesini aralar.
Kitabın sonu gerçekten supriz etkisi oluşturuyor, tabiki bu etkiyi verebilmek için Christie olayları birazcık karıştırmış. Okurken herkesi suçlayabilecek nedenleriniz oluyor. Ve kısa kısa geçen kanıtlarda gerek yazıldığı dönemin üzerinden bir asır geçmiş olmasından gerekse bazıları arasında bağlantının görülebilir olmamasından sonucuna ulaşmak kolay olmuyor. (Küçük klasik Agatha hilesi)
Dönemin İngiltere'sine merak duyan ve klasik polisiye sevenlerdenseniz tavsiyemdir.
İyi okumalar.
Alper Canigüz ne zamandır okumayı düşündüğüm bir yazar. Fantastik polisiye olan bu kitap ise bu konudaki ilk tercihim. Çok ilgi çekici bir kurgusu var. 5 yaşındaki büyümüşte küçülmüş, çok bilmiş, düşünen, sorgulayan, büyük yazarlar okuyup küçük arkadaşlarıyla sokakta oyunlar oynayan, sevdiklerini kollayan, sevmediklerinden gazabını esirgemeyen minik dostumuz tesadüfen bulduğu bir maktülün katilinin peşine düşüyor. Aslında olaylar onu bı şekilde içine çekiyor. Sonrası polisler, sokak serserileri, babasının huysuz patronu vs.. Yaşanan ufak tefek arbedelerin üstesinden nasıl geldiğini merakla okuyorsunuz. Ancak kurgu ve karakterler bu kadar ilgi çekiciyken yazarın argoyu çok kullanması okuyucu olarak beni rahatsız etti. Gerçi kurgu gereği zaten normal olmayan bir çocuk var ama yinede onun ağzından yazılması, bu kadar argo biraz fazla diye düşündürdü. Ama yine de yazarın diğer bir kitabı olan Alper Kamu macerası Cehennem Çiçeği'ni merakla okuyacağım.
İdeolojisi uğruna aşkından vazgeçmiş bir gencin yıllar sonra bir otel odasında sevdiği kadına olan iç dökümü 'Elvada Güzel Vatanım'. Üstelik yaptığı seçimin yanlışları ile yüzleştiği bir günah çıkarımı. Kaybetmenin, yenilmenin ve yalnızlığının feveranı bir mektuplar silselesi..
Osmanlı'nın son döneminde İttihak ve Terakki üyesi bir gencin gözünden İttihat ve Terakki'nin doğuşu, yükselişi ve kendisiyle birlikte bir devletin yıkılışı var romanda. Yani Ahmet Ümit'in bu kitabi polisiye değil tarihi. İlk yüz sayfada baş kahramanı Şehsuvar Sami'nin Ester'e olan aşkı biraz fazla uzatılmış olsada, sonrasında hem geçmişte hem günümüzde olaylar sırayla ve hızlanarak akmaya başlıyor.
Ben şimdiki zamanda anlattığı olayları, geçmişte anlattığı olaylara göre daha heyecanlı buldum. İçinde biraz daha fazla gizem barındırdığı için olabilir. Geçmişte yazdığı tarihi olayların ise bazılarını fazla ayrıntılı anlatırken bazılarını daha hızla geçmesi, tarihi bilgisi yeterli olmayanlar için olayları biraz karmaşıklaştırabiliyor. Ve sanıldığının aksine çok az tarihi karaktere yer veriliyor romanda. Ayrıca Abdülhamid Han'ın Sir Arthur Conan Doyle ile karşılaşmasını ve Agatha Cristie'nin Pera Palas ziyaretini hikayenin farklı yerlerine serpistirmesi de küçük birer sürpriz olmuş.
Eğer Ahmet Ümit'in dilini seviyor ama polisiye tadında polisiye harici bir şey okumak istiyorsanız tavsiyemdir.
