Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek.
Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım…”
...Mısır'daki Karnak tapınağının ortasına sosisli sandviç büfeleri dikmemiş olmamızın tek sebebi, ortasının yol üstünde olmaması ve ticari bakımdan pek işe yaramaz oluşudur.
Bunca felâket, bunca zulüm, bunca haksızlıkla dolu bir dünyada köpekler gibi mutsuz olmanın kolaylığını bildiğim için, mutsuzluklarıyla övünenlere fena halde bozulurum. Mutsuz olmak bir marifet değildir.
"Ben başkaları gibi değilim. Çok sevindiğim çok mesut olduğum vakit , duygularımı sözlerle anlatamam. Mutlaka karşımdakinin boynuna sarılmak onu öpmek ve hırpalamak isterim.''