Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Meryem

Değil mi ki her şey O'ndan, gidecek yer yok O'ndan başka. Gelinen yer yok O'ndan başka.
Reklam
Kişinin kendi kendisini suçlamaya başlaması nasıl da zengin bir tatmin duygusudur. Kendimizi suçladığımız anda, başka birinin bizi suçlamaya hakkı kalmadığını sanırız.
Zira " o kadar kusur kadı kızında da olur" demek iş değil, kadı kızını kusuruna "rağmen" sevmekse kolay iş, mesele "kusuru ile birlikte" sevebilmekte...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Güneş doğarken kuşlar, diğer kuşlara "ben de buradayım" demek ve yerini bildirmek için şakırlar. İstisnasız her gün yineledikleri bu şarkıya "şafak korosu" denir. İnsan bildiği onca kelimeye rağmen, bir diğerine "günaydın" demeye aciz.
"Ne oldu, neye gülüyorsun?" diye soruyorlar bana. İlla bir şey olması mı lazım diyorum, burdayız işte, mutluyuz şuan, gülümsüyorum. "An"a gülümsüyorum, yaşadığımız "an"a, burdaki birlikteliğimize gülüyorum.
Reklam
Kalbin sadece kan pompalamaya yaradığına inananlar bize şunu söyleyecekler: "Bu kadar çok sevme, üzülürsün. Sevdiğini belli etme, kullanılırsın. Çok sevmek zayıflıktır, sen güçlü ol" diyecekler. Bu güçlü ama yalnız olanların, sevgisini kendine saklamış ve "tek başına" kalmışların doğrusu. İnanma. Genişlet kalbini. Herkese yer aç. Sev ve sevdiğini söyle. Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin "ben de seni seviyorum" deme ihtimali çok yüksetir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer. Ne ki, zayıf diyeceklermiş... Varsın öyle olsun, sen kalbinin hakkını ver.
En büyük sorunlarımızdan biri de bu değil mi? "Kimseye Güvenme!"... Güvenmeyelim ve sürekli tedirgin yaşayalım. İki değil, dört, altı, sekiz gözümüz olsun. Kesin arkamdan bir iş çeviriyor, kesin başka bir şeyler dönüyor diye düşünüp herkese şüphe ile bakalım ve uykularımızdan olalım. Zerre kadar huzurumuz kalmasın ama güvenmeyelim! Böyle mi koruyacağız kendimizi? Etrafımıza yalnızlıkla, kaygıyla, güvensizlikle ördüğümüz duvar mı koruyacak bizi? Daha makul bir önerim var. Güven... Sev... Ama temkinli ol. Kendi hesabıma şunu söyleyebilirim: Yaşayacağım en büyük hayal kırıklığını, korkarak yaşamaya tercihim ederim...
O gece, yaşlı türbedar, bu etkileyici düşüncelerle yatağına uzanır. Sabah namazına doğru, rüyasında Güzeller Güzeli'ni görür. Tabiî çok sevinir, heyecanlanır ve Hindistanlı âlimin anlattıklarını hatırlar. Ancak o konuda bir şey sormayı edebe aykırı bulur, soramaz. Fakat Allah'ın Resulü, onu merakta bırakmaz ve buyurur ki: "Evet, hissedilen doğrudur. Ben şimdi Medine'mde değilim, Çanakkale'deyim... Çok zor durumda olan asker evlâtlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Şimdi onlara yardım ediyorum."
Bouvet zırhlısını isabetli atışıyla vuran Cideli Mahmut Çavuş, iki ayağını kaybetmişti. Sargı yerinde tedavisi yapıldığı sırada Bouvet'nin batmakta olduğu haberini aldı. Hemen, "Beni top başına götürün!" diye haykırdı. Mahmut Çavuş'u sedye üzerinde top başına götürdüler. Düşman zırhlısının batışını seyretti. Sonra da görevini hakkıyla yapmanın huzuru içinde gözlerini bu âleme kapatıp ebedî âleme açtı.
"Allah'ım" dedi, "Hiçbir şeyim olmasa bile sana şu nefes için hamdolsun."
Sayfa 498Kitabı okudu
Reklam
Bir tek veya milyon, fark etmezdi. Çünkü birinin ölümü her birinin ölümü gibiydi. Çünkü her insan bir evrendi ve her ölüm evrenin sönüşü demekti. Bu yüzden bir tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi. Niye ki bunca acı? Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna. Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi. Dünya cennet değildi evet; olsaydı, cennetin ne anlamı kalırdı?
Sayfa 496Kitabı okudu
Eğer "Trabzonlu" denecek bir tip varsa -ki vardı-, onun burnu kopup yere düşse gururundan eğilip almayan ama kendisine emanet edilen bir avuç samanı korumak uğruna kendi samanlığının yanmasını da göze alan insanlarının en saf temsilcisini Settarhan ilk defa bu kaptanla tanıdı. İçten içe "Her şeyi en iyi ben bilirim" deseler de gerçek bilgiyle karşılaştığına kanaat getirdiğinde tereddütsüzce itaat eden bu insanların katıksız bir örneğini Settarhan'ın karşısına kader çıkarmıştı.
Sayfa 446Kitabı okudu
Oysa hayat çok kabadayıydı ve insan bunun bir adım sonrasının cinnet ya da ölmek olduğunu fark ettiği anda "Dur" diyordu kendisine, "Dur ve her şeyi unut. Sana yapılanı da senin yaptığını da unut."
Sayfa 374Kitabı okudu
Ey sıkıntı şiddetlen, nasılsa geçeceksin.
Sayfa 302Kitabı okudu
Aşka düştüğü besbelli, yoksa ölmekten niye korksundu?
Sayfa 144Kitabı okudu
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.