Niçin bir tarafın şükranla karşıladığı iyilik, diğer tarafı küfrâna sevkediyor? Aynı şey bir tarafı minnetttar ediyor da, neden öteki tarafı gazaba getiriyor?
Fakat bunda anlaşılmayacak bir şey yok ki.. Rüzgar, baharın cisminden ne hayatlar ne tarâvetler, ne çimenler ve çiçekler çıkarıyor; fakat gene o rüzgâr, sonbaharın cisminden ne kıyâmetler ne harâbîler ne ölümler meydana getiriyor.
Şu halde, renksiz olan güneşin renkli camlardan geçince, ziyâsının da muhtelif renklerle boyandığı gibi, Ahmet'in, Mehmet'in de cisimleri camına çarpan renksiz mânâ, o cismin kâbiliyet ve istîdâdı ile boyanarak ortaya çıkıyor. Bunda, kayıt memuruna kızmaya sebep yok. Güneş, ondan siyah renkte görünmek istemiş, vesselâm.
- Semiha Ayverdi , Ateş Ağacı
Afrikada bile böyle şeyler olmuyordur, diye düşündü.. Ne biçim bir milletiz biz? Nereye gidiyoruz böyle?
Ölüler konuşmaz.. Ölümün güzelliğini kuşanmış halde, onca tomurcuğuyla hiç bir ilkbaharın bize açıklayamayacağı sırları da yanlarına alıp giderler.. Buz tutmuş kemiklerin üzerine gelip oturan tuz gibi, keşfedilecek olup da keşfedilemeden kalan
"Başlangıçta terbiyelerine, efendiliklerine diyecek yok.. Söz dinliyor, ne denirse yapıyor ve karıncayı bile incitemez gibi görünüyorlar.. Ama sakalları çıkar çıkmaz terbiyeleri bozuluyor,"
Kadının biri Hasan-ı Basrî'ye (rh.a) gelir ve şöyle der:
Benim genç bir kızım vardı, vefat etti. Onu rüyamda görmeyi çok istiyorum. Kızımı rüyada görmeme yardımcı olacak bir şeyleri bana öğretmen için sana geldim!
Kadına, kızını görmesini sağlayacak bir şeyler öğretti ve kadın da kızını rüyasında gördü. Kızının üzerinde katrandan bir elbise, boynunda bukağı, ayaklarında pranga vardı. Durumu Hasan-ı Basrî'ye (rh.a) haber verdi, o da bu duruma üzüldü. Aradan zaman geçti, bu sefer Hasan-ı Basrî kızı rüyasında cennette gördü. Başında bir taç vardı ve şöyle dedi:
- Ey Hasan, beni tanıdın mı? Ben, sana gelerek şöyle şöyle ricada bulunan kadının kızıyım!
Hasan-ı Basrî, "Seni bu duruma getiren nedir?" diye sordu. Kız şu cevabı verdi: "Adamın biri bizim mezarlığın yanından geçerken Hz. Peygamber'e bir defa salâtü selâm getirdi. Biz beş yüz elli kişi mezarlarımızda azap görmekteydik. Bunun üzerine, " Şu adamın getirdiği salâtü selâm hürmetine bu kabirdekilerden azabı kaldırın!" denildi.
Kalplerin keşfi, İmam Gazâlî, sf 44
Bakışı benden yana, ama beni görmüyor, gözleri şimdiden yaklaşan ölümle örtülü; bununla birlikte gülümsüyor, tüm düşüncesi, tüm ruhu size ait, bundan eminim.
Ruhlarının yalnızlığı ve hasta odalarının karanlığında çabucak ölmeyi dinleyenler... Nasıl olur da diğerlerinin hayatları ve mutlulukları onlara yaşamak arzusu aşılar?
Her ihtimale karşı, elveda dostum; size daha uzun yazamadığım için affedin, iyileştireceklerini söyleyenler tedavi ederken aldıkları kanlarla beni tüketiyorlar, elim daha fazla yazmayı reddediyor.