Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Murat karabaş

Murat karabaş
@Murio_
Yüksek lisans
3 okur puanı
Kasım 2022 tarihinde katıldı
Bu kitapla alakası olmayan düşünceler
Öncelikle tüm bu düşüncelerin Arthur Schopenhauer ile bir ilgisi yok. Kesinlikle yok diyerek keskin bir duyumsamayla ayrık bir ifadenin içine düşemem. Sadece alıntı olmadığını ifade etmek istiyorum. Shopenheuer, dünyanın akılsız prensipler üzerine kurulu olduğunu söylerken ne kadar haklı veya haksız olabileceğini hiç düşündünüz mü? Haklı olduğunu varsayarsak hâlâ süregelen anlamlar ve anlamlandırmalar sarmalında aynı etkiyi hissediyoruz. Gözlerimizi kapattığımızda içinde olmak istediğimiz dünyayı hayal ederiz. Bazen içinde olduğumuz dünyanın bizi ne kadar yansıtıp yansıtmadığını veya çevremizdeki değerli insanlarca anlaşılıp anlaşılamadığımızı düşünürüz. Böyle duyguların içindeyken kendimizi aklımıza gelmeyen, aklımıza gelse bile ifade edemediğimiz duygu, düşünce ve fikirlerin arasında bulmak isteriz. Daha önce duyumsanmış ve aktarılmış bu tür düşüncelerin paylaşılması ve beğenilme arzusuyla beraberinde yeni keşifler yapmaya meraklı bir gözlemci olarak arayışımızı sürdürürüz. Tüm bunların tekelinde gece vakti elimizde bir fenerle okyanustaki dalgaları seyretmekle yetiniriz.
Reklam
Bak göreceksin nasıl da ayrılmak istiyoruz sonra Nasıl da kaçmak istiyoruz birbirimizden Yeniden yeniden yeniden Yeniden hazırlanıyoruz Sanki bir güzelliği ödüyoruz Belki bir güzelliği ödüyoruz
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geceler geçmiyor ki, ağır ağır kalıyor Hırçın! Sızıyor camlardan deli Cücelerse şarkı söylüyorlar mutfakta Dillerini catallariyla yırtarak Kandan ve sinirden ürpertirmiş şarkılar
O kadar yakın kalplerimiz birbirine Ölü bir denizi bile bir tartışmaya çevirdik Kayalari taş devrine göre ölçtük biçtik
Reklam
Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu Çıkarsak toplamak yerine Her hüzün başka türlü olurdu Ne yaparsan yap saati kurma Öyle dağıldık ki hepimiz Her günün geçmesi yeni bir gerçek oluyor Seninle her uzaklık gibi böyle
Ben doğduğum günkü kadarım Sense bir ölüm sonrası güzelliğinde
Delilik aşk ve bağımlılık üzerine bir felsefi bakış
Delilik, aşık olmakla karşılaştırılabilir. 17. Yüzyılda aşktan hasta olunması deliliğin göstergesi olarak görülürmüş. Aşık olunca aslında bize yabancı olan bir şeyin etkisi altına gireriz bir dünya karşısındakinin dünyasını kazanırız. Ama aşık olmadan önceki kendi dünyamızı da kaybederiz. Dünyamız düşünce ve duyguların işgali altındadır. Ve artık size tanıdık değildir. Onları yönlendirmek neredeyse imkansızdır. Kişi hiçbir şey yapmadan yapamadan artık aşkının oznesine doğru akar ve o kişi artık hayatınızın odak noktası olmuştur. Sizi de kaçınılmaz olarak içine çeker. Teslim olabilir ya da karşı çıkabilirsiniz. Ama bu duyguyu yok sayamazsınız. Yeterince uzun bir süre yok sayarsanız belki hafifleyebilir. Aşık olmak ya da uyuşturucu bağımlılığı elbette delilikten farklılık gösterir. Her ikisi de benliğimiz dışında bir kişi veya şeye yöneliktir ve hepsi bize çeşitli biçimlerde kendi kendimizi kontrol edemediğimizi gösterir. Delilik kendimize olan güvenimizi kaybetmemize yol açar. Sadece kendimiz kendi pusulamız olabiliriz. Ama gösterge yerinde durmadan dönmeye başlayınca hangi yöne yürürsen yürüyelim hedeften giderek uzaklaşırız.
Soruyorsun bir de Gülüyorsun, gül ya, neden gülmeyeceksin Ağlayacaksan ağla işte Bir gülüp bir ağlayacakken böyle sen Soyulmuş bir dilim ayva yetişiyor gözlerime Kaynamış suda pembeleşirken
Unutulmuş gibiyim ben. Ve insan Bir bakıma unutulmuş gibidir Bilmem ki, nasıl anlatmalı, yalnız bile değilim Belkide yalnızlıktan Daha fazla bir şey bu Unuttum ben kendimi de Stepan
Reklam
Tragedyalar
Zorlasak mi acaba bizim olmayan Görünmez bir mutluluğun yollarını Her türlü acılarla yılmadan Savaşsak mi geleceği kurtarmak için Ama gelecek ne Lusin, bilmem ki Bilsem bile ne çıkar, o zaman da ben neyim?
Günlerden
Evet evet Doğrusu bilmiyorum Dalıp dalıp gidiyorum böyle Dalıp gidiyorum ve dalgınlığımda Bir duvar, bir de sen, duruşunda güz özellikleri Dostlar, bütün Dostlar içerde.
Gül Kokuyorsun
Öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları Bu umutsuzlukları bırakın kardeşler Göreceksiniz nasıl Güller güller güller dolusu Nasıl gül kokacağız birlikte Amansız, acımasız kokacağız Dayanılmaz kokacağız nefes nefese
Seni unutarak baktığımda bile Dünyanın her yerlerinden geçiyorsun Yayılıyorsun kalabalıklara Yalnız yayılmak mi Aşkın en büyüğü, en dayanılmaz denir buna
O Mavilik Derdi
Özlenirsin, olabildiğine varsın da Daha da var oluyorsun gün günden Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin Bir kuş olsa mavilik derdi buna
Yalan söyleyemem diyen yalan da buna dahil midir?
İki temel yalan vardır: Doğruyu söylüyorum, diyen yalan ve Söyleyemem, diyen yalan. Kendi üzerine düşünen akıl sahibi varlık her iki önermenin de anlamsız olduğunu bilir. Birinci olgu, kendi kendini bilmemenin imkansızlığıdır. Birey kendi kendine yalan söyleyemez sadece kendini unutabilir.
Reklam
Cin
İnsanın insana verebileceği en değerli şey Yalnızlıktır.
Altıncı Gün
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, Siz yoktunuz.
Egemenlik
Halkın egemenliğini tanımadıkları için tahtlarını kaybetmiş kralların adları yazar tarihte: Hiçbiri kitlenin ona verdiği ağırlık olmasa hüküm süremezdi. Filozoflar sinirlenir. Halk egemenliğini devredemez, derler. Onlara şu cevap verilir. Belki devredemez ama dünya oldu olalı hep devretmişlerdir. Krallar halk yaratamazlar ne kadar uğraşsalar da boşuna ama halklar önderler yaratabilirler ve hep yaratmak istemişlerdir.
Zihin üzerine
Kadın zihninin erkek zihninden aşağı olduğunu bilen şu allameye bir bakın hele, varoluşunun büyük kısmını kendisini anlamayacak bir varlıkla konuşarak geçiriyor demek ki...
Özgürleşme üzerine
Halkı aptallaştıran öğrenimsizlik değil, zekasının aşağı olduğuna duyduğu inançtır. "Aşağı olanlar"ı aptallaştıran şey "Üstün Olanlar"ı da aptallaştırır. Çünkü ancak iki zekanın eşitliğini doğrulayabilecek bir benzeri kişiyle konuşan kişi kendi zekasını doğrulayabilir.
Mahvolmuş hayatlar
Mahvolmuş hayatlar Olağandır Bilgeler için de Ahmaklar için de. Ancak O mahvolmuş hayat Bizimki olduğunda, İşte o zaman Farkına varırız İntiharların,ayyaşların,hapisane Kuşlarının,uyuşturucu müptelaları Ve benzerlerinin. Varoluşun Menekşeler kadar, Gökkuşağı Kasırga Ve Tamtakır Mutfak Dolabı Kadar Olağan Bir Parçası Olduklarının.
Reklam
Depresyonla ilgili küçük felsefi bir araştırma...
Bu bir son, bir koza, dünya içinde bir başka dünya, kardeşlerine acımadan yuvadan iten gukuk kuşunu çağrıştıran düşünceler, aydınlıkta bile var olmaya devam eden gölge, onaylanma, hakîkat, sahilden denize uzanan simsiyah kumsal, her şeyin arasına sızmayı başaran küf, cızırtılar, yok olma, tüm renklerin hepsini yalnızca hatırası kalıncaya dek yutan grilik.. Depresyon, yasa benzer yastan kaynaklanıyor da olabilir. Korku ve üzüntüye de benzer. İnsan bir şey kaybettiğinde ya da kaybetmekten korktuğunda düşerken ya da düştüğünde neler olup bitiyorsa depresyon tüm bunlara verilen isimdir. Yine de tam budur diyemeyiz. Depresyon, gerçekliğin özgün bir biçimde yitirilmesidir. Bizi derinden etkileyen bir olaydan sonra dünyaya farklı bakarız. Aşık olduğumuzda bir dünyamız daha olur. Birisini kaybettiğimizde bir dünyamız daha eksilir ve kendimizi farklı hissederiz. Bir süre bize yabancılaşmış olsa da bu dünyanın içinde kalmayı sürdürürüz. Çünkü köklerimiz ordadır. Kendimizde kalırız. Depresyon tam bu noktada bize kendimizle dünyamız arasındaki bağlantıyı sorgulatır. Kendimizi bu dünyaya ait hissetmemekle kalmaz kendimizi ait hissedeceğimiz güvenli bir yerin var olup olmadığını da sorgularız. Depresyon, beynimize ve hayatımızın anlamına zarar verir. Günlerimizi çürütür. İlk depresyondan sonra ikincisinin gelme ihtimali yüksektir. İkincisinden sonra tekrarlama ihtimali ise daha da yüksektir. Ve depresyon bu şekilde katlanarak hayat döngümüze dahil olur...
Murat karabaş
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer
8.7/10 · 6,9bin okunma