Bilirsiniz, nezaket, yabancılar arasında geçerlidir. Ve yabancıların dedikodusu yapılır. Birisine “sen” dediğiniz an, o kimseye sizi kendi sıradanlığı içinde eritme yetkisi verirsiniz.
Bizim cihanda, reklamlar, fotoğraf filitreleri ve sosyal medya yüzünden herkes kendini değerli sanıyor. Ruh okşayıcı yalanlara nasıl bayılıyorlar bilseniz aklınız şaşar. Normal insan muamelesine kimse katlanamıyor.
Uzlaşırken ya da taviz verirken teslim olmak zorunda değilsin. Bunu iyi belle dostum. Ancak bir budala, hiçbir şeyden vazgeçmemeyi, asla kaybetmemeyi, hiç ayrılmamayı bir halt sanır.
Kurumsal dinler, tabiatta kaçak yaşayan bir canlının vehimlerinden, kurgularından ibaret bence. Dehşet ile ümit arasında mekik dokurken, güvence, kurtuluş, sığınak ararken hayallere tutunduk. Hayaletleri adlandırdık. Mahrumiyetlerden kaynaklanan psikolojik dezavantajları telafiye çalıştık. Doğamıza içkin güçsüzlüğümüz sebebiyle; aşılmaz, erişilmez, mutlak bir iktidar tasarladık ki bizi himaye etsin. Dolayısıyla inanç sistemlerimiz masal kadar bile tutarlı değil maalesef.
Mutsuzsan iyi de olamazsın. Bunu anlaman önemli. Tatminsiz insanlar, sessizce gaz çıkarır gibi fısır fısır kötülük yayarlar. Bir başkasının sevincine iştirak edemezler. Otomatikman iki yüzlüdürler…