Kitap bir çocuğun din ve kendisi üzerine yolculuğunu anlatıyor. Beni en etkileyen nokta Sinclair’in kendini ve inandığı şeyleri araması, sorgulaması oldu. Yaşamla, insanla, kaderle ilgili söylenmiş çok güzel sözler vardı. Uzun zamandır bu kadar çok altını çizdiğim bir kitap olmamıştı.
İsmini şehrin genç kızlar korosundan alan kitap; Herakles, Herakles’in dönüşü ve onu 12 ay boyunca dönmesini bekleyen karısı Deianeira’yı anlatıyor. Çok akıcı, okuması keyifli bir kitaptı. Sophokles’in anlatımını seviyorum. Ayrıca Ari Çokona’nın çevirisine bayıldım. Eklediği sonnotlar mükemmel. Çevirmenin ismini gördüğüm her kitabı düşünmeden alırım bundan sonra.
Ne kötü buldum ne de beğendim. İçinde favorim olan bir hikaye olmadı. Klasik, güzel bir dille yazılmış ki bu kitapta çokça betimleme vardı Stefan Zweig öyküleriydi.
Bazı bölümleri bana fazla uzun gelmesi dışında kitabı çok beğendim. Gonçarov Oblomov karakterini çok güzel işlemiş. Okurken karakterin duygularını hissedebildim. Gerçi bu çok zor olmadı. kitabı okuyan herkes de kendinden bir parça bulmuştur Oblomovda. Okurken yer yer de gülmeden edemedim. Gerçekten o kadar trajikomik ki. Ayrıca Ştols karakterine bayıldım.