Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Shahin Samed

Shahin Samed
@ShahinSamed
Muhasebeci
4 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Birinci Dünya Savaşı’nda birliklerindeki askerlerden yüzlercesinin yok yere ölmesinden sorumlu olan General Haig, ardı arkası kesilmeyen beceriksizliğini gözler önüne seren askeri hastanelerden içeri adımını atamıyordu. Norman Dixon’a göre, milyonlarca Yahudi’nin ölümüne neden olan Eichmann ve Himmler, emirlerinin sonuçlarıyla yüzleştiklerinde hastalanmışlardı. Bombayı atan ya da top ateşi yapan kişi bile sonuçlara tanık olmaz. Ve sonuçlar yok sayılır, çünkü “bulunabilir” değillerdir.
Sayfa 54
Reklam
Hipnoz aşağıdakı formülle anlatılabilir: Yönlendirilmiş dikkat+inanç+beklenti=hipnoz
Varsayalım ki, bir milyon maymun borsada oynuyor. Deli gibi ve elbette tamamen rastlantısal olarak hisse senedi alıp satıyorlar. Ne olur? Bir yıl sonra maymunların yaklaşık yarısı hisse senetleriyle kâr, diğer yarısı da zarar eder. İkinci yılda da maymunların yarısı toplamda kâr, diğer yarısı da zarar edecektir. Bu böyle devam eder. 10 yıl sonra hisse senetlerini hep doğru değerlendiren yaklaşık 10.000 maymun olacak, 20 yıl sonra ise geriye hep doğru yatırımları yapmış tek bir maymun kalacak, o da milyarder olacaktır. Ona “başarılı maymun” adını verelim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Astrologlar ve ekonomi uzmanları aynı prensip doğrultusunda hareket eder. İfadeleri o kadar muğlaktır ki doğrulamaları mıknatıs gibi çekerler: “Gelecek haftalarda üzüntülü anlar yaşayacaksınız” ya da “orta vadede doların üzerindeki değer kaybı baskısı artacak.” Orta vadede ne demek? Değer kaybı baskısı ne demek? Neye göre değer kaybı; altın mı, yen mi, peso mu, buğday mı, Berlin’in Kreuzberg semtinde bir villa mı, körili sosis fiyatları mı?
Birçok sivil toplum örgütü Krişna modeliyle –önce hediye verip sonra talep ederek– para toplar.
Reklam
Batık maliyet yanlışı tuzağına özellikle; çok zaman, para, enerji, sevgi vs. yatırımında bulunduğumuzda düşeriz. Nesnel bir bakışla hiçbir anlamı olmasa dahi yatırdığımız para devam etmek için sebep oluşturmaya başlar. Ne kadar çok yatırım yapmışsak, yani batık maliyetimiz ne kadar büyükse planımızı devam ettirme arzumuz o kadar güçlü olur.
Dolayısıyla bundan sonra kişisel gelişim kitaplarından uzak durun. Bu kitapların % 100’ü mutlu olmaya doğal eğilimli insanlar tarafından yazılmıştır. Sonra da her sayfada öğütler savururlar. Bu öğütlerin işlemediğimilyarlarca insan olduğu gizli kalır, çünkü şanssızlar kişisel gelişim kitapları yazmazlar.
Bana neler yaptıklarını sizlere anlatmamın hiç gere­ği yok. Ellerim arkada, tam on bir gün kelepçeli kaldığı­ mı söylemek yeter. Hayatımı Batton’a borçluydum. Her gün hücreme, yönetmelik gereğince verilmesi emredilen ekmek topağını atıyordu ama ellerimi kullanamadığımdan ekmeği doğru dürüst yiyemiyordum. Başımla parmaklığa kıstırsam bile, ısıramıyordum ekmeği. Ama Batton, beni hayatta tutacak kadar ekmek parçası da atıyordu hücre­nin içine. Ayağımın ucuyla ekmek parçalarını küçük bir yığın haline getiriyor, yüzükoyun uzanıp bir köpek gibi yutuyordum ekmekleri. En ufak kırıntıyı bile yitirmemek için, her parçayı çiğniyordum.
Hayat bu işte. Çürümeye, bozulmaya giden yirmi beş yaşındaki bir çocukla alay edip kahkahalarla gülünüyordu.....
Çok gençsiniz, hayat sizi bekliyor, diyor. Mahkum olmak için neler yaptığınızı bilmiyor, bilmek de istemiyorum. Ama uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmak için bu kadar minik bir tekneyle okyanusa açılmanız, özgürlük için her şeyi yapmaya hazır olduğunuzu gösteriyor. Bu çok saygıdeğer bir tutum.
Reklam
İçine bir arzu geldi. Attilâ’nın yanına koşmak, ayaklarına kapanmak. Bizans saraylarının debdebesinin, altınlarının gözlerini nasıl aldığını, Kostantiniyye’deki ipek sedirlerin, billur kadınların kendisini nasıl teshîr ettiklerini ve bu sersemlik içinde imparator Teodos’a ne meş’um bir cinayet va’detmeğe mecbur olduğunu anlatmak, af dilemek istiyordu. Attilâ’nın itiraflara karşı hassas olduğunu, zayıflara hücum etmediğini biliyordu. Fakat etrafında, en cesurların bile tahrik etmekten korktukları öfkesi, bir kere uyanacak olursa, onun lâvlar saçan gözleri karşısında bir saniye duramayacağını, ölümden korkmak değil, korkudan ölmek muhakkak olduğunu düşünüyordu.
Sayfa 27
Kişi bir şeyi kendi iradesiyle ne kadar yapmak isterse başarma şansı o kadar azalır. Örneğin, kendinizi bir ismi hatırlamaya ya da uykuya dalmaya ne kadar zorlarsanız zorlayın başaramazsınız. Ne zaman hayal gücü ve irade çatışsa, istisnasız hayal gücü kazanır.
Tek bir çıkış yolu olduğunu görebiliyordu. Burma'daki yaşamını paylaşacak birini bulmak - ama gerçekten paylaşacak.Onun gizli iç yaşamını paylaşacak.Burma' dan onun taşıdıklarıyla aynı anıları taşıyacak. Burma'yı onun sevdiği gibi sevecek ve onun nefret ettiği gibi nefret edecek. Gizli,söze dökülmemiş hiçbir şey kalmadan yaşamasına yardım edecek biri. Onu anlayacak biri: Bir dost, bütün bunları ancak bir dost yapabilirdi.
Kitaplarıyla ve söze dökülemeyen gizli düşünceleriyle içedönük, gizli bir yaşam sürmeyi öğrendi...Ama yaşamı gizlilik içinde sürdürmek insanı çürütür. Yaşamın akışı yönünde yaşamak gerekir, ona karşı değil.
Flory'nin içine bir acı saplandı. Yalnızdı, yalnızdı, yalnızlık çok acı bir şeydi! Sık sık ormanda burası gibi ıssız yerlere gelir sözcüklerle anlatılamayacak kadar güzel bir şey-kuş, çiçek, ağaç- görürdü.Bunları paylaşabileceği tek bir ruh olsaydı yanında.Güzellik paylaşamadıkça anlamsızdır.Yalnızlığını paylaşabileceği tek bir kişi olsaydı
Sayfa 119Kitabı okudu
"Elbette, bunu reddetmiyorum," dedi Flory, "ülkeyi belli bakımlardan modernleştirdik. Bunu yapmak zorundaydık. Aslına bakarsan işimizi bitirdiğimizde Burma' nın bütün ulusal kültürünü yerle bir etmiş olacağız. Ama kimseyi uygarlaştırdığımız yok, yalnızca kendi pisliğimizi başkalarına sıvıyoruz.
Reklam
"Evet Doktor, işler nasıl gidiyor? İngiliz İmparatorluğu'ndan ne haber? Her zamanki gibi hasta ve felçli mi?" "Yaa, Mr. Flory, çok kötü durumda! Giderek ağırlaşıyor durumu. Kansızlık, karın zarı iltihabı ve sinir felci. Korkarım uzmanlara başvurmak zorunda kalacağız. Yaa!" Kendi aralarında bir şakaydı bu. İngiliz İmparatorluğu'ndan Doktor'un yaşlı bir kadın hastasıymış gibi söz ediyorlardı. Doktor iki yıldır bu şakayı büyük bir zevkle, hiç bıkmadan sürdürüyordu.