ALODA
Öncelikle belirtmeliyim ki harika bir kitap bitirdim. Kesif, derin, ahenkli ve haliyle tatlı.
Aloda’nın tekniklerinden bahsetmeyeceğim. Yazar anlatmış zaten. Bakılabilir. Güzel ve müşkül bir işe imza atmış yazar. Şöyle anlatmaya çalışayım:
Bir sürü ölçütü bir arada barındıran bir eser icra etmektesiniz. Buna bir maharet daha eklenmekte: Bu müşkül ölçütleri bir araya getirdiğinizin hissedilmemesini sağlamak. “Amaan, canım şu mevcut değil bu da mevcut değil, tabii ancak bu kadar eder” denecek, rahatsız edici bir özellik taşımamakta.
Şu an benim bu görüşlerimi bitirdiğinizde benim metnimdeki sınırlılığı hissedeceksiniz. Kaçınmamın ayak izleri rahatsız edici bir ses bırakacak kulaklarınızda. Diyeceksiniz ki: “Aloda” kelimesi dışında Aloda’nın göbeğindeki -Aloda’nın göbeğindeki harf ifadesi yazara aittir- malum harfi kullanmazsan yazın böyle ahenk ve anlam kaçırır. Aloda da yazar bu meseleyi aşmış. Öyle bir rahatsızlık duyurmamakta.
Aloda ayrıca dikkate değer bir Esergörüş -Güzel Türkçeleştirdim ama değil mi? Zikredilmeyen sözcük şiirden gelse de zamanla tüm eserlerin etiği anlamında kullanageldiğinden böyle Türkçeleştirivereyim dedim--örneği. Ara sıra fısıldadığı düşünceleri kendisi de uygulamış.
Dedeyi Uykuların Şarkı’ndaki dayıya benzettim. Müzedeki eserlerin araya girmesi, metnin nakaratlarından kabul edilebilir. -Nakarat dedim de tam değil. Siz anladınız eminim -
Özetle severek bitirdiğim, tatlı bir kitaptı.
02.03.2023