Gerçeğin etrafına ağlar örmeyi öğrenmek için çok zaman harcadım. O ördüğüm ağı sökmek biraz zor. O işte epey iyiydim. Ama şimdi gerçeği nasıl anlatacağımdan emin değilim. Bu konuda pek pratiğim yok. Yaşam biçimime aykırıymış gibi geliyor. Ama başaracağım.
Ve sevgili dostum, yanlış anlaşılmaların ve tembelliğin, dünyada entrika ve kötülükten belki daha fazla yanılgıya yol açtığını bu küçük meselede bir kez daha anlamış oldum.
Sayfa 4 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi .Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Ömür boyu seni seveceğim diye yola çıkanlar,
Göz açıp kapayıncaya kadar yoldan çıktılar.
-Aşk bizim neyimize kalk gidelim gönül, ne kadar az sadakat var.
Yalnızlık Allah’a Mahsus,kuluna değil.
Günü gelir, biri bana bir kalbimin olduğunu hatırlatır,yeniden aşkın var olduğunu anımsatır,yeniden sevebilirim.
İçimdeki sevgi tohumlarını yeşertebilirim.
Fakat o güne kadar ben böyle iyiyim...
Hiçbir zaman mükemmel olamayacağım.
Hatalar yapacağım.
Ama benim hatalarım olacak yaptıklarım.
O hatalar beni ben yapacak.
Eşsiz olacağım kusurlarımla.
Kadın insandır, erkek, insanoğlu.
“Sana ruh üflendiğinde sen bir kadının karnındasın. Ağladığında bir kadının kucağındasın. Aşık olduğunda bir kadının kalbindesin. O'na güzel davran.”
Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgârla, ilkbaharla
Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
Rüyada mıyım, gerçek mi bu
Hem var gibiyim, hem yok gibi.
.
-Ataol Behramoğlu
İçimde her şey derli toplu, her şey yerli yerinde.
Hayatımı, her an uzun bir yolculuğa çıkma ihtimalimi gözeterek inşa ediyorum. Bir yerlerde sırt çantam sürekli hazır. Bir gün gitmek isterim de gitmeme engel olur diye, ruhumda kontrol edemeyeceğim hiçbir duyguyu barındırmıyorum.
Bir insana aşık değilim ben…
Yollara aşığım, ağaçlara, çiçeklere, kuş cıvıltısına, su sesine, kedi mırıltısına, kitap sayfalarına, defalarca dinlenen bir şarkıya aşığım.
Benden insana yâr olmaz…
Harese nedir, bilir misin oğlum?
Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.
Harese şudur evladım:
Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan
üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani.
Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar.
Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider.
Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum,tarifi boyunca birbirini öldürür
ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.
Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum.Beni çoktan unutmuş olacaktı.Kim bilir şimdi kimlerle yaşıyor, kimlerle dolaşıyor.