Şehrime gel sevgili.
Yarın çık gel.
Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel.
Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın,
Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın.
Gel ki, nefes alayım.
Gel.
Günaydın. Bazen öyle kalpsiz muamelelere maruz kalıyor ki insan; hakkını aramak, derdini anlatmak, hatta öfkelenmek bile istemiyor. Üzülüyor yalnızca. Bir insan bir insana bunu niçin yapar, merak ediyor. Milenko Yergoviç'in Saraybosna Marlborosu'nu hatırlayın: "İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış." Bazen bu fenalıkları yapanların bile kalbine hafifçe vurmalı sevgili okur. Düşürmeli gardlarını. Var olun.
İnsan çabasının bir sınırı olmamalıdır. Hepimiz farklıyız. Hayat ne kadar kötü görünse de, her zaman yapabileceğiniz ve başarabileceğiniz bir şey vardır. Nefes aldıkça umut vardır.
"En uzak mesafe ne Afrika’dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan… En uzak mesafe; iki kafa arasındaki mesafedir, birbirini anlamayan..."