Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet

Mehmet
@_neftali
Yetmedim yetişemedim yazgım ölmekmiş kendimin biraz gerisinde
azgın sular bir şey değil, bozuk pusulalardan bir gemi neden korkar, yükünü taşıyamamaktan
Reklam
Senin hüznün bir yazgıdır, bir eski zamandır büyüksün artık büyük dirimine inandır beni
"..Yüreğim, hiç mi akıl kalmadı sende umutsuzluğa düşecek kadar?"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...Ölmek fena halde büyük bir macera olurdu.
Sayfa 100Kitabı okudu
.. Yarı uyur haldeki Michael bile annesinin tedirgin olduğunu fark etmişti, " Gece lambalarımız yanıkken bize bir şey zarar verebilir mi anne?" diye sordu. " Hiçbir şey olmaz canım, onlar annelerin çocuklarına bekçilik etsin diye geride bıraktıkları gözlerdir."
Reklam
Özgür bir kadındı şimdi; ona yapacak, arzulayacak hiçbir şey bırakmayan tam bir özgürlüktü bu
Sayfa 260Kitabı okudu
İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın Kutsal Kitaptaki İbranice adı, Sineklerin Tanrısı anlamına gelen Ba-al-z-bub olduğu için Golding kitabına bu adı vermiştir.
Sayfa 257Kitabı okudu
İnsan olarak kendimi nesne sayamam. Çünkü nesne denildi mi, dilin yapısı gereği ne-ise-ne denilmiş olur. ... Modern toplumun anlayış biçimi insanı nesne kalmaya sürüklüyor. ... Modern toplum tarafından sürüklenen insanlar, kapalı içleri olan ama iç dünyaları olmayan, çağrı karşısında duyarlı ve çağırmaya karşı elverişli bir iç alemde barınmayan kimseler haline geliyorlar. İçlidirler, içerleyebilirler ve içkiye sığınabilirler ama iç dünya sahibi olmanın üretken bağlantısını kuramazlar.
Ödev katlanmayı, görev ise gözüpekliği gerektirir. .... Halbuki tabiatım ne bir ödevi tamamlama, ne de bir görevi üstlenme zevkini arayan bir tabiattır. Eski kuşakların "vazifeşinas" dedikleri kişilerden değilim. Beni tahrir vazifelerine aklım bağlıyor. Aklım beni "düşkırıklıkları karşısında yılgınlığa kapılma" diyerek uyarıyor. Yılgınlığa kapılırsam ortama uyacağım ve beni düş kırıklığına uğratanların suçuna ortak olacağım. .... Düşkırıklığı dediğim zaman eskilerin " sükut-i hayal" dedikleri şeyi kastetmiyorum. Hayal kurmakla başım hiç hoş değildir. Gelecekten beklediği nelerse onları kafada keyfince şekillendirip sonra onlara uymayan durumlarla karşılaşınca hayalleri yıkılan kimselerden değilim. Güvendiğim dağlara kar yağmış falan değil. Derinden bir düş kırıklığı benimkisi. Geçen her gecenin leyle-i kadir, karşılaştığım her kişinin Hızır olmadığını anladığım zaman kırılıyorum. Böylece kırılan bir düş haline dönüştüğümü görüyorum. Evet, bizzat kendim bir düş kırıklığıyım, kırık bir rüyayım ben. Ve hepimiz öyleyiz.
sen ve ben
Ben sen de benim kadar çıkmaza girmeyesin diye girdim çıkmaza.
Reklam
sen ve ben
Çoğu kimse dışarıdadır, dışarlıklıdır. Dışta kalanı, dışarıda olanı, dışarlıklı yaşayanı önemsiz, değersiz ve gereksiz sayamayız. Dış olmazsa iç olmaz. Dışın gereği vardır, çünkü ancak böylelikle iç korunabilir. Tehlike bütün olan bitenin dıştakinden ibare olduğunu kabuldedir. Çoğu kimse bu tehlikeden habersiz yaşadığı için dünyada rahatlık bulmakla gönlünü hoşnut eder.
sen ve ben
Sen ve ben birbirimize muhtaç değiliz. Bizler yalnızca muhtaç yaratıklarız o kadar. ... İki koldan başlatılmış aynı arayışın ortasındayız.
Hikaye bu ya, bir Şabat akşamı Hasidik köyündeki Yahudiler pespaye bir handa oturuyorlarmış. Hiç kimsenin tanıdığı hırpani görünüşlü bir adam dışında hepsi oranın yerlisiymiş. Adam odanın arkalarında bir köşede büzülmüş oturuyormuş. Laf lafı açmış, konu bir dilek hakkı olsa herkesin ne yapacağına gelmiş. Biri para istemiş, biri damadı olsun, bir diğeri yeni bir marangoz masası dilemiş. Böyle böyle herkes sırasını savmış. Konuşmayan bir tek köşedeki dilenci kılıklı adam kalmış. İsteksiz ve tutuk bir şekilde söze başlamış: "Keşke büyük bir ülkenin başındaki kudretli bir kral olsaydım. Bir gün sarayımda uyurken düşmanlar ülkemi işgal etse ve hiçbir direnişle karşılaşmasalardı. İrkilerek uyandığımda giyinmeye bile vakit bulamayıp üzerinde sadece gömleğimle kaçmak zorunda kalsaydım. Dere tepe düz gittikten sonra sağ selamet buraya gelip şu köşeciğe otursaydım. Bunu dilerdim." Diğerleri şaşkın şaşkın birbirlerine bakmışlar. "E, bu dileğin sana ne hayrı var o halde?" diye sormuş biri. Dilenci yanıtlamış: "Bir gömleğim olurdu."