Kitap çok güzel, çok beğendim. Kendine uyanan bir insanın psikolojik analizini en yalın şekliyle anlatmak bence büyük başarı. Sanırım bunu da Zweig'dan başkası bu derece ustalıkla anlatamazdı. Ve yine Zweig'ın beni en çok etkileyen kitabı oldu, tabi okuduklarım içinde :)
Son cümleleri alıntılamadan bitirmek istemiyorum incelememi:
"Canlılıkla karşılaştığım bu hayatın ortasında ölümle karşılaşırsa ve bu satırlar başkalarının eline geçerse de bu olasılık beni hiç korkutmuyor ve üzmüyor. Çünkü öyle bir anın büyüsünü tatmamış olan biri, tek bir gece içinde yaşanan ve görünürde birbiriyle hiç ilgisi olmayan böylesine tesadüfi olayların neredeyse sönmüş bir hayatı bir büyü gibi yeniden ateşleyebileceğini altı ay önce ben ne kadar anlayacak olsaydım ancak o kadar anlayabilir zaten. Böyle birinden utanmam, çünkü beni anlamaz. Fakat bütünlükten haberdar olan biri yargılamaz ve gururdan kurtulmuştur. Onun karşısında da utanmam, çünkü beni anlar. Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
Syf: 69
"İnsanın kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu."
"Şu andaysa yaşama hala bağlı olduğumu biliyordum, yaşamın gerçek yanının -bunu başka nasıl ifade edebilirim ki- sahici yanının, çarpıtılmamış yanının içimde filizlendiğini rahmindeki çocuğun ilk kez kıpırdadığını duyan bir kadının doygun mutluluğuyla hissettim. Benim gibi içi ölmüş bir insanın -bunları yazmaktan neredeyse utanç duyuyorum- ansızın yeniden çiçeklenişini, damarlarımda kanın kızıl ve huzursuz akışını, duyguların bu sıcaklıkla ağır ağır uyanışını ve tatlı ya da buruk, bilinmeyen bir meyve gibi olgunlaştığımı hissettim."
"Hayatımın tozlanıp körelmiş aynalarında ansızın tümüyle yitik şeyler beliriverdi, daha bir okul çocuğuyken bir arkadaşımın çakısını çaldığımı ve aynı şeytani sevinçle onun herkese sorup çırpınarak her yerde çakısını arayışını izleyişimi hatırladım; birden cinsellikle ilgili bazı anlardaki o gizemli fırtına kokusunun anlamını kavradım, tutkumun sadece körelmiş olduğunu, toplumsal çılgınlık tarafından, dayatılan centilmenlik ideali tarafından çiğnenmiş olduğunu anladım, ama yaşamın sıcak nehirleri, çok derinlere gömülmüş kanallardan ve çeşmelerden de olsa diğer herkeste olduğu gibi benim içimde de akıyordu. Ah, canlılığım her zaman vardı etbette, sadece yaşamaya cesaret edememiştim, kendimi boğazlamış ve kendimden gizlemiştim; fakat şimdi bütün o baskı altındaki güç patlamıştı, yaşam denen o zenginlik, o tarifsiz kudret bana galip gelmişti."