Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Oysa hayatın bazı anlarında acıyı sadece kabullenmeyi bilmek gerekiyor.
Sayfa 131 - Yan Pasaj YayınlarıKitabı okudu
Sabah, uyuya kalmış çocukla uyuya kalamamış annesinin üzerine doğarken fark etti kadin: Asıl acının çekilen acı değil de sevilenin çektiği acıyı bilmek demek olduğunu
Reklam
Mutsuzluğu paylaşmak iyi gelir. Başkalarının da acı çekeceğini düşünsek bile, paylaşmak önemlidir. Karşımızdakiler bu acıyı kaldıramazlarsa, anlamıyormuş gibi yaparlarsa ya da bilmek istemedikleri için koşarak uzaklaşırlarsa, onlar gerçek dostlar değildir. Mutsuzluğu paylaşmak, arkadaşlığın, aşkın parçasıdır. Güvendiğimiz biriyle paylaşınca, mutsuzluk azalır.
Sayfa 27 - Günışığı Kitaplığı
“—hayır, hayatı derinlemesine anlama, acıyı küçümseme ve diğer konularda neden kendinizi yetkin gördüğünüzü bilmek isterim. Yoksa zamanında siz de mi acı çektiniz? Acının ne olduğuna dair fikriniz var mı ? Şunu sormama müsade edin; çocukken hiç dayak yediniz mi ?
Sayfa 40 - Türkiye iş bankasıKitabı okudu
“Ölürken korkunun... artık bir... anlamı kalmıyor.” “Ölmüyorsun kaybolmuş!” dedi üzerine basa basa. “Bana... şöyle seslenme!” “Nasıl sesleneceğimi ben seçerim kaybolmuş melek,” dedi itiraz etmeme izin vermeyen bir tonda. “Sen nesin? Söylesene!” dedim birden ama gözlerimi inatla ona çevirmedim. Gözlerinin kızılı beni kavuracakmış gibi geliyordu. Sessiz geçen birkaç saniye, muhakeme yaptığının kanıtıydı. Sonunda konuştuğunda, “Zaten unutacaksın,” dedi. “Bilmenin önemi yok.” “Unutmak mı?” “Bana bak!” diye emretti. “Bu iş fazla uzadı.” “Sana bakmak... cehenneme bakmak... gibi,” diye mırıldandım. Yine kollarıma pençelerini geçirdi ve az önceki tezimi yerle bir etti. Acıyı hissediyordum. Aslında onun bana yaptığı her şeyi hissediyordum. “Bana bak!” Neden ona bakmamı istediğini bilmiyordum. Belki de korkum onu eğlendiriyordu. Yine de ona itaat etmedi gözlerim. “Sana bakmamı istiyorsan... ne olduğunu... söyle!” “Gerçekten bilmek istiyor musun?” “E-evet.” Sesimdeki tereddüdü yok sayıp tekrarladım. “Evet.” “Alastor! Lucifer'ın en güvendiği askeriyim.” Duraksayıp, “Askeriydim,” diye düzeltti. “Ta ki o itaat edilmeye layık olmayana kadar.”
Hayatın bazı anlarında acıyı sadece kabullenmeyi bilmek gerekiyor.
Reklam
"Çocuk yapmamak demek, ailenin önceki nesillerinden birikmiş ve size miras kalmış -bazen ezici ağırlığı olan- bir valiz dolusu hikayeyi, kaderi, acıyı ve hazineyi devrettiğiniz birinin olmayacağını bilmek demektir" (chollet)
Sayfa 228Kitabı okudu
Bilmek fazla şefkatin verdiği acıyı. Yaralanmak kendi aşka dair kendi idrakin tarafından; Ve kan dökmek seve seve, şevkle.
Ama zevkin sadece acıyı telafi etmediğini, bazen acının kendisinden de doğabildiğini bilmek insana iyi geliyor.
Sayfa 128 - Domingo, Bkz Yayıncılık - 3.BaskıKitabı okudu
Asıl acının çekilen acı değil de sevilenin çektiği acıyı bilmek demek olduğunu
Sayfa 48
Reklam
hayatı derinlemesine anlama, acıyı küçümseme ve diğer konularda neden kendinizi yetkin gördüğünüzü bilmek isterim. Yoksa zamanında siz de mi acı çektiniz? Acının ne olduğuna dair bir fikriniz var mı? Şunu sormama müsaade edin: Çocukken hiç dayak yediniz mi ?
— Hayır, hayatı derinlemesine anlama, acıyı küçümseme ve diğer konularda neden kendinizi yetkin gördüğünüzü bilmek isterim. Yoksa zamanında siz de mi acı çektiniz? Acının ne olduğuna dair bir fikriniz var mı? Şunu sormama müsaade edin: Çocukken hiç dayak yediniz mi? - Hayır, ailem bedensel cezalardan nefret ederdi. — Benim babam ise acımadan
Masumiyet Müzesi Alıntıları
’Başkalarının ne dediği elbette en sonunda önemli değildir. Önemli olan hissettiklerimizin hakikiliği, sahiciliğidir.’’ ‘’Onun için aşk, bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği bir şeydi, evet. Ama hayatta da bir kere olurdu ancak.’’   ‘’Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır.’’ ‘’Çok talihsiz bir zamanda karşılaştık.’’ "Ama en mutlu ânı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden bize acı verdiğini de biliriz. Bu acıyı dayanılabilir kılan tek şey, o altın andan kalma bir eşyaya sahip olmaktır. Mutlu anlardan geriye kalan eşyalar, o anların hatıralarını, renklerini, dokunma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşatan kişilerden çok daha sadakatle sararlar.’’ ‘’Ona hak ettiği kadar iyi davranmadığım için de bak yıllar sonra hâlâ acı çekiyorum. Oğlum, bir kadına zamanında, iş işten geçmeden iyi davranmayı bilmek lazım.’’ ‘’Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.’’   ‘’Ona bakarken, çok tanıdık birini görüyormuşum, onu biliyormuşum duygusuydu bu. Bana benziyordu.’’ ‘’Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca.’’ ‘’O anda ona sarılıp acımı ve tutkumu unutabilmeyi, hiç olmazsa ona hissettiklerimi anlatabilmeyi ne çok isterdim!’’
Hayır, hayatı derinlemesine anlama,acıyı küçümseme ve diğer konularda neden kendinizi yetkin gördüğünüzü bilmek isterim. Yoksa zamanında siz de mi acı ektiniz? Acının ne olduğuna dair bir fikriniz var mı? Şunu sormama müsaade edin: Çocukken hiç dayak yediniz mi? -Hayır, ailem bedensel cezalardan nefret ederdi. - Benim babam ise acımadan kırbaçlardı beni. Sert yapılı, uzun burunlu, sarı boyunlu, hemoroid olan bir memurdu. Ancak şimdi sizden konuşalım. Bütün ömrünüz boyunca kimse size parmağın değdirmedi, sizi korkutmadı, dövmedi; bir öküz kadar sağlıklısınız. Babanızın kanatları altında büyüdünüz, onun parasıyla öğrenim gördünüz, çok beklemeden de tasası az kazancı bol işinizi kaptınız. Yirmi yıldan fazla süredir ısıtması, aydınlatması, hizmetlisi olan bedava bir lojmanda oturuyorsunuz. İşinize geldiği kadar alışma hakkına sahipsiniz. Üstelik hiç çalışmasanız da olur.Yaradılışta tembel ve gevşek bir insansınız, bu yüzden hiçbir şeyin sizi rahatsız etmeyeceği ve yerinizden oynatmayacağı biçimde hayatınızı şekillendirmeye adadınız.İşleri sağlık memuruna ve diğer güruha devrettiniz; sıcacık ve rahat köşenize oturup para biriktirdiniz, kitap okudunuz ve türlü yüce samanlıklar hakkındaki düşüncelerinizle kendinizi avuttunuz.
"Ben kuruntu sahibi bir adamım, bu doğru; her zaman pireyi deve yapmaya hazırım, bu da doğru; fakat bunu bilmek çektiğim acıyı hafifletmiyor ki!"
694 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.