Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Haziran 2018 Hikaye Etkinliği
Yazar:
Ramazan Kudat
Ramazan Kudat
Hikaye Adı : Kaybedilmiş Savaş Link: #30249707 Yalnızlığın eli kapı kolunu tutar olsaydı ona kapıyı kendi elleriyle açar mıydı? Hayır, yalnızlık tüm işlerini başkalarına yaptırmayı beceren, karşı koymayı her an istediğiniz ama buna asla cesaret edemediğiniz, doğuştan dominant ve
Ne oldu gülüm bize. . Yorgun olan ben miyim yoksa düşüncelerim mi? Söyle ben bugün dardayım.. Ben sana susarım gülüm, ben ki sana susarım, İçimde özlem var gitmiyo... Beni yedi bitirdi... söyle gülüm, sonum ne?. .. Acizlik sardı bedenimi, Yokluk sardı düşüncelerimi.. Söyle gülüm ölüm neydi? .. Neydi ölüm söyle işte. . Özlemekten kötü mü? O öldü ama ben özlüyorum...
Reklam
68 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
bilinmeyen bir kadının gözleri
Kitapdaki tutkulu aşk -köleleştirilmiş aşk- beni başta rahatsız etse de sayfaları çevirdikçe içimdeki hafif burukluk ve fazla ‘gerçek’ hissetme hissinden alıkoyamadım kendimi.Gerçek sevgi neydi? Karşıdakini bir özelliği: konuşması, güzelliği veya huyu değil ;varlığı için sevebilmekti. Onu sırf orada olduğu için sevebilmekti. Varoluşunu seviyorum
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma
392 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
***spoiler içerebilir*** Kız çocuğunun doğduğu günü ''kasvetli bir gün'' diye dile getiren bir halk ,kız çocuğu doğurduğu için halk tarafından acıyarak bakılan bir anne, eşi , kız çocuğu doğurduğu için tebrik edilmeyen bir baba düşünün...Erkek çocuk doğumunun silahlar atılarak kutlandığını , kız çocukların ise örtülerin ardına saklandığını
Ben, Malala
Ben, MalalaMalala Yusufzay · Epsilon Yayınları · 20142,990 okunma
Güldü birden yüzüme,o an mutlu olmuştum ama gülmesinin altında ki mevzuyu o gidince anladım. Acizdim ona,bir gülüşü ile sarhoş ettirebiliyor olması acizlik değil de neydi? Yoksa aşk mı? Ama aşkın kendisi zaten başlı başına sevdiğin insana silah verip karşısında durup vur emri vermek gibi değil mi zaten. Anlamıyorum bu sol yanımdaki sancı acizliğim mi?
Cam kenarı. Sahi neydi bu cam sevdası bizde? Ne çok seviyorduk toplum olarak otobüste uçakta veyahut trende cam kenarına bilet alıp oturmayı? İnsanın isteklerindeki acizlik ve doyumsuzluk bu cam sevdasıyla açığa vuruluyor!
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
"Hep kendine kızıyorsun, kendini suçluyorsun. Üzülüyorsun, belki de ağlıyorsun. "Bir türlü becereme-diklerin" için "bir türlü gücünün yetmediği şeyler" için. Oysa ne "beceriksizsin" ne de "çok istediğin şeyler için az çaba sarf ettin"! Kendine gel "aciz" hiç değilsin! Tek yapman gereken, nasip kısmet neydi bir daha düşünmelisin. Ayrıca "nasip" demek "acizlik" değil, Kadere tevekkül etmektir. Daha fazla üzülme ve lütfen benim için iyi bak kendine. Seviyorum seni, "yapamadıkların-la" birlikte..." Cihad Kök
Kesik Kol
Gelin tanış olalım İsi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz Yunus Emre "dam zengindi. Dünyayı versen doymuyordu. Ver Allah'ım, ver Allah'ım, kulun helal haram demez, yer Allah'ım, diyordu. İstiyordu, her gün daha çok istiyordu. Malına mal, zenginliğine zenginlik katıyordu sürekli. Kimseye bir şey koklatmıyordu. Biriktiriyordu
Siyaset dünyası, güç ve sayılma açlığının nasıl da asla doyurulamadığının mükemmel bir örneğidir. Tatmin edilemez, asla tamamıyla doyurulamaz bu açlık. Bu insanlar ne kadar çok güce sahip olurlarsa, zorlama bir tekrar süreci içinde, kaçmaya çalıştıkları o en baştaki iktidarsızlık,acizlik duygularını yeniden canlandıracak eylemlere girişmek için o kadar cesaret bulurlar: Hitler bunu sığınağında, Stalin paranoid korkularında, Mao halkı tarafından sonunda reddedilişinde, Napolyon sürgünde, Miloşeviç hapiste, Saddam Hüseyin iktidardan küçük düşürücü bir biçimde düşüşünde bulur. Bu adamları, elde ettikleri gücü, nihayetinde onları acizliğe ve güçsüzlüğe gömecek kadar suistimal etmeye sevk eden neydi? Bence bu onların bedenlerindeydi; bedenleri, çocuklukta hissettikleri iktidarsızlık, acizlik bilgisini taşıyordu; bu bilgiyi hücrelerinde sakladılar, bu bilgiyle yüzleşmek için kendi sahiplerini zorlamak üzere yola çıktılar. Ancak çocukluklarına dair bu gerçek, bu diktatörlerin kalplerine öylesine bir korku aşılamıştı ki, hakikatle-kendi hakikatleriyle- yüzleşmektense, insanların hepsini silmeyi, milyonlarca insanı yok etmeyi tercih etmişlerdi.
Birinin hayatına sadece köşeden kıyıdan tutunup yaşamayı sürdürmek kimseden ve o kişiden habersiz âcizlik değil de neydi ?
Reklam
Siyaset dünyası, güç ve sayılma açlığının nasıl da asla doyurulmadığının mükemmel bir örneğidir.Tatmin edilemez,asla tamamıyla doyurulamaz bu açlık.Bu insanlar ne kadar çok güce sahip olurlarsa, zorlama bir tekrar süreci içinde, kaçmaya çalıştıkları o en baştaki iktidarsızlık, acizlik duygularını yeniden canlandıracak eylemlere girişmek için o kadar cesaret bulurlar: Hitler bunu sığınağında, Stalin paranoid korkularında, Mao halkı tarafından sonunda reddedilişinde, Napolyon sürgünde, Miloşeviç hapiste, Saddam Hüseyin iktidardan küçük düşürücü bir biçimde düşüşünde bulur.Bu insanları, elde ettikleri gücü, nihayetinde onları acizliğe ve güçsüzlüğe gömecek kadar suistimal etmeye sevk eden neydi? Bence bu onların bedenlerindeydi; bedenleri, çocuklukta hissettikleri iktidarsızlık, acizlik bilgisini taşıyordu; bu bilgiyi hücrelerinde sakladılar, bu bilgiyle yüzleşmek için kendi sahiplerini zorlamak üzere yola çıktılar.Ancak çocukluklarına dair bu gerçek, bu diktatörlerin kalplerine öylesine bir korku aşılamıştı ki hakikatle - kendi hakikatleriyle- yüzleşmektense, insanların hepsini silmeyi, milyonlarca insanı yok etmeyi tercih etmişlerdi.
🗣️ Gübreler Jakoben bir tepeden inmecinin mayasında demokrasi yoktu Kendine göre işbirlikçileri vardı ve kendine göre haklıydı! Demokrasi amaç değil, demokrasi demokrasiyi yok etmek için bir araçtı Kendine göre inmesi gereken yerde demokrasi tramvayından inmeye kalktı
Sonuna kadar katılıyorum.
Hitler bunu sığınağında, Stalin paranoid korkularında, Mao halkı tarafından sonunda reddedilişinde, Napolyon sürgünde, Miloşeviç hapiste, Saddam Hüseyin iktidardan küçük düşürücü bir biçimde düşüşünde bulur. Bu adamları, elde ettikleri gücü, nihayetinde onları acizliğe ve güçsüzlüğe gömecek kadar suistimal etmeye sevk eden neydi? Bence bu onların bedenlerindeydi; bedenleri, çocuklukta hissettikleri iktidarsızlık, acizlik bilgisini taşıyordu; bu bilgiyi hücrelerinde sakladılar, bu bilgiyle yüzleşmek için kendi sahiplerini zorlamak üzere yola çıktılar. Ancak çocukluklarına dair bu gerçek, bu diktatörlerin kalplerine öylesine bir korku aşılamıştı ki, hakikatle -kendi hakikatleriyle- yüzleşmektense, insanların hepsini silmeyi, milyonlarca insanı yok etmeyi tercih etmişlerdi.
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.