Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
360 syf.
5/10 puan verdi
GENE ‘YANİ’
Neden ‘tam’ beğenemedim… 1.Karanlık bir hikaye, özellikle hikayenin [kahramanları diyemeyeceğim] çürümüş [varlıkları da demek istemiyorum] şeyleri’nin resimleri var. Bu çok iyi. Ama okurken daha öfkelenmenizi sağlıyor. İçiniz daha da kararıyor. 2.FBI’ın nasıl kurulduğu umrumda değil. 3.Amerika’nın ve tarihçesinin ne derece köksüz [ve buna rağmen] kokuşmuş olduğunu ‘bir kere daha’ gördük…lazım mıydı…? Hayır. 4.Petrol (Çıkar, Açgözlülük…vs. diye uzayıp gider) ve İnsan Onuru, o zaman da aynı cümlede şık durmuyordu…hiç bir şey değişmedi. Ayrı bir sinir bozucu durum. 5.En başından en sonunu çıkartabilmek için FBI ajanı zihnine ihtiyacınız yok. ‘Vay be!’ lik bir beklentiye de zemin oluşmuyor…oluşamıyor. 6.Hem geciken hem de karşılığını bulmayan (en azından benim gözümde) bir adalet öyküsü okumak…hoş olmuyor. Ve son olarak Belki filmi güzeldir…diyelim; çünkü kitap…yani…kadar güzel.
Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI’ın Doğuşu
Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI’ın DoğuşuDavid Grann · İthaki Yayınları · 2022115 okunma
"Kanunlar adalet için vardır. Doğru olanın yanında olmakla övünür. Ama kim bilir kaç kanun, adaletsizlik için kullanılmıştır! Dahası adaletsizlik, kanunlardan kimbilir ne kadar güçlü, ne kadar diktatörce faydalanmıştır!"
Sayfa 104
Reklam
Bütün iş, yaşa­mın tek hedefi yapabileceğin bir ülkü bulmakta. O za­man eylem soyluluk kazanır, hayatın anlamı olur, insan ölümsüz bir soluğa karışıp gideceğini bildiğinden ölüm, yerini ölümsüzlüğe bırakır. Bu ülküye Yurt, Tanrı, Şiir, Özgürlük ya da Adalet adı verilebilir Önemli olan inan­mak ve ülküye hizmet etmektir
“Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?"...."Bak, dinle beni,” dedi Furi." Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim...ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır… üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"
toplum kendinden olmayanı her zaman afaroz eder.
İnsan toplumu ona sadece kötülük etmiş, sadece adalet olarak adlandırdığı ve kendi çıkarlarına dokunulduğu zaman gösterdiği öfkeli yüzüyle bakmıştı.
Halkın Ekmeği
Halkın ekmeğidir adalet Kimi zaman boldur kimi zaman az Tadı kimi zaman güzeldir kimi zaman kötü Ekmek az olunca açlık hüküm sürer Ekmek kötü olunca mutsuzluk.
Sayfa 118 - Sözcükler Yayınları, Haziran 2020.Kitabı okuyor
Reklam
Hayatta önemli şeylerle alakadar olun; aşk, güzellik, hakikat, adalet gibi.
Sahi, ne kanı benim damarlarımdaki? Karakaya'da, Esma'dan doğma... Babam da illetlinin biriymiş. Sıtmalı. Maraz Kâmil derlermiş. Ben tanımadım. Ulan, hep de kötü şeyler kurcalar aklını. İyi şeyleri düşünemez misin, salak? Halis muhlis Türk kanı işte damarlarındaki. Ve sen bu kana sorumlusun. Milletine sorumlusun.
Artık okuma ülküsünün, kentte kravatlı bir bay olma ülküsünün şuradan buradan su almaya başladığı bazı yalnız geceler, bazı soğuk sabahlar Ali, ekmek karnesini iç cebinden çıkarıyor, orası burası damgalanmış sayfalarına bakıyor.
Ali'nin burun kanatlarına bazen bir çorbanın buram buram tüten kokusu çarpıyor. Hevesleniyor. Ama orada, aşevinin önünde öyle, çinko ya da bakır taslarını uzatarak duran kalabalığı Türklüğün yüzkarasıymış gibi görüyor. Hevesini içinden de, burnundan da kovuyor. Türk, hem bu denli yüceyken, hem nasıl bu kadar küçülmüş olabiliyor; buna akıl erdiremiyor. Orada aş dağıtımı yapanların insanları itip kakmaları, söyledikleri sözler de sıcak çorbanın çekiciliğini silip süpürmeye yardımcı oluyor. Ve Ali kendini daha yüce şeyler düşünmeye zorluyor. Hemen de önüne ilk çıkan güzel sözlere sarılıyor...
Reklam
Her şey yolunda görünüyordu. Artık öyle görünmemeli. Otuz yılda hiçbir yere gelinmemişse, bir başkaldırı mutlak olmalı. Bu hiçlik de yaşanmalı. Bir boşluğa olanca hızla düşülmeli. Bu düşüş gerçek yüzünü göstermeli. Bir düşüş yokmuş gibi yaşanılamaz. Düşülen yerden yıldızlar seyredilemez. Ülkücülük şırıngası ile Oscar Wilde bilgiçliği arasında asılı durulamaz. Bir yere dikilmeli. Orada sağa sola bakılmalı.
"İnsan olmanın bazı küçük anları vardır. Son kez onu kaçırmak istemedim. Sevgiler."
Açıklamaya girişmeler bazen çok uzun sürüyor. Yine de hiçbir şey çözümlenmiş, hiçbir şey anlatılmış olmuyor. Bu da insanı bir an önce kesin, somut bir iş yapmaktan, diyelim ölmekten alıkoyuyor hep. "Ölmek de bir iştir işler içinde" der, Ömer'in şair arkadaşı.
Her zaman sevinilecek bir şey bulmak... Artık sevinecek bir şey bulmak istemiyorum demek. Geleceğe inanmakla Pollyannacılık arasındaki çizgiyi kesinlikle ayırmak...
İçinde uzun yıllar yaşadığım bir kentin, nerdeyse birlikte büyüyüp, nerdeyse kimliksizliğiyle özdeşleştiğim bir kentin bilmediğim bir noktasına asılmışım duygusu içindeyim. Perdeleri sıyırsam karşıma ne çıkacak? Bilmiyor muyum gerçekten? Yoksa korkuyor muyum? Dışarısıyla ilgimin yenilenmesinden mi korkum?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.