Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yakarsam dünyaya ağıt yakarım Bunun için en son sana
Her aşk bir türküdür bağrımda Her öfke bir ağıt
Pdf
Reklam
7.cilt
1666. Nu'mân İbni Beşîr radıyallâhu anhümâ şöyle dedi: Abdullah İbni Revâha radıyallâhu anh'ın baygınlık geçirmesi üzerine kız kardeşi, "Vah dağ gibi kardeşim, vah şöyle şöyle olan kardeşim" diye onu överek yüksek sesle ağlamaya başladı. Abdullah İbni Revâha ayıldığı zaman kız kardeşine; "Senin hakkımda söylediğin her övgü için ben, ‘sen gerçekten böyle biri misin?’ diye sorgulandım" dedi. Buhârî, Meğâzî 44. ... Hz. Peygamber'in büyük şâiri Abdullah İbni Revâha radıyallâhu anh'ın, o baygınlığı atlatır atlatmaz, başucunda Câhiliye kadınları gibi ağıt yakıp duran kız kardeşi Amre'ye, hakkında söylediği her övgü cümlesi yüzünden kendisinin sorgulandığını bildirmesi çok ciddî bir ikazdır. O, "Sen bana üzüldüğünü göstermeye çalışıyor, aklın sıra iyilik yaptığını sanıyorsun, halbuki ben senin bu söylediklerinin hesabını vermek zorunda kalıyorum" demek olan bu sözleriyle niyâhanın sorumluluktan başka ölen için herhangi bir faydasının olmadığını çok kesin şekilde anlatmıştır. Dolayısıyla da önce kız kardeşinin sonra da bütün müslüman kadınların bu gereksiz davranıştan iyice uzaklaşmalarını istemiş olmaktadır. ... 3. Ölenin iyiliklerini sayıp dökerek ağlamak (nüdbe) da yasaktır. 4. Öleni övmek maksadıyla söylenen sözler, onun sorgulanmasına ve kınanmasına sebep olur.
7.cilt
1661.Ömer İbni'l-Hattâb radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Arkasından koparılan feryat (ve yakılan ağıt) sebebiyle ölüye kabrinde azâb olunur." Bir rivâyette (Tirmizî, Cenâiz 23) "ölüye ağlandığı sürece" denilmektedir. Buhârî, Cenâiz 34; Müslim, Cenâiz 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 23. ... Arkasından kendisi için ağlanmasını vasiyet etmek câhiliye dönemi Araplarının âdetlerindendi. Bugün de ne yazık ki, görenek adına câhil insanlar böyle vasiyetlerde bulunabilmektedirler. Özellikle küçük yerleşim birimlerinde çoğu yaşlı kadınlar cenâze evine giderler, dönüşlerinde de "Analarına (veya babalarına) falancanın çocukları , gelini nasıl ağladı nasıl ağladı, bir görseydiniz" diye bu kötü, anlamsız âdeti takdirle anarlar. Dindar insanlar arasında bile gözlemlenen bu durum, hadislerdeki "azâb" tehdidini, ağlamayı vasiyet edenlere yönelik olarak yorumlamanın son derece isabetli olduğunu göstermektedir. ... Bazı âlimler ise, ölenin arkasından iyiliklerini sayıp dökmenin eski Arap âdetlerinden olduğuna dikkat çekmişlerdir. Ancak onların iyilik diye sayıp döktüğü öyle şeyler vardır ki, İslâm onları yasaklamıştır. Bu tür sözleri söyleyenle beraber, arkasından söylenen kimse de azâb olunur. Bugün de ölülere yakılan ağıtlarda öyle sözler söyleniyor ki, -Allah korusun- insanı dinden imandan eder. Bir kötülüğü veya haramı övenler, şecaat arzederken sirkatini söyleyenler hiç de az değildir.
O zaman dehşetle, geleceğe ait hiçbir hayalimin olmadığının farkına vardım. Ziyan olmuş bir yaşamın arkasından ağıt yakıyordum ve ileriye dönük hiçbir şey söylemiyordum.
RABBİME SMS - İzahsız
sözcüklerin değil, ben'im ortaya attığım. sırat kadar keskin ve ince bir yoldayım. düşsem, yangın yeri; dursam ayaklarım kanar... varamam rabbim varılacak yer yoktur kovulduysan bir kere.
Reklam
RABBİME SMS - ÖYKÜ
görüyorsun ya rabbim, bir çiçeğin başucuna mezarlıklar bırakıyorum
Sayfa 35 - OKB56 / Klaros YayınlarıKitabı okudu
Gidişimiz türkü çiçeklenişiydi Dönüşümüz ağıt
Hangi türküye uzansam suskunum sana Ağıt ağıt, özlem özlem suskun Tut ki vurulmuşum Aşktan ve kandan bir damla olmuşum Bir saçlarının rüzgarına Bir de ağzının kıyılarına konmuşum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasırga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum Coşkuların her şahlanışında Sana deprem deprem susmuşum Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum
Haydi, di­yelim ki "Ulaş" ve "Merhaba" şiirlerini Zülfü Livaneli bestesiy­le, Livaneli'nin sesinden duyduk... Şimdi onlara şiirin odağından eğilme zamanı geldi işte. öncelikle dikkatimizi çeken, her iki şi­irin de geleneksel halk şiirinden beslenmiş oldukları. Özellikle ses, ton halk şiiri kaynaklı. Gene de, kalıpların benzerliğine kar­şın, özgün ve klişelerden uzak şiirler bunlar. Form olarak da ko­lay sınıflandınlır gibi değiller. örneğin "Ulaş" şiiri Ulaş Bardakçı için yazılmış bir ağıt mı? Bence değil... Ne yakınma var ne acıma... Vahlanma yok, ağıtların temeli olan. İsyancı bir şiir aksine; diklenen bir şiir... Bir destan mı? Böyle olmasını engelleyen temel bir şey var: Anlabma degil, sayıp dökmüyor, öykülemiyor kah­ramanlıklarıru Ulaş'ın. Aynca, sadece Ulaş'a da odaklanmıyor: "Selam söyle" diye 1960'ların ve 1970'lerin öldürülen devrimcile­rini kuşabyor. Eluard'ın, Aragon'un savaş sırasında yazdığı şiir­ler gibi, kolay kolay kabına, kalıbına sığmayan bir şiir "Ulaş" ben­ce. "Merhaba", klasik halk şüri kalıplarını kullansa da, klişe tadı vermeyen bir şiir. Yaşar Kemal'in 1940'lardan 1970'lere uzanan bütün yazı hayatı içinde ilkgençlik yıllarının "Aşık"lığını, "Aşık Kemal"liğini, hiç bırakmadığını ortaya koyuyor.
Sayfa 8 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyacak
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.