Merhabalardan bir demet. ≈)
Öncelikle şu fes konusunu bitirelim, şöyle ki:
Fes takmak, 2'nci Mahmut döneminde zorunlu hale getirilmişti. O tarihte, dinciler ayaklanmıştı, fes'in gavurun icadı olduğunu söylüyorlardı. Hatta bu yüzden, 2. Mahmut'a gavur padişah diyorlardı. Oysa, fes'in kökeni Batı değildi, Kuzey Afrika'ydı,
DERGAHIN KUYUSU
Ne içli bir dua, ne içten bir ah,
Uyuyor serviler altında dergah!..
Kaç kere gönlümü dinledi bu yer.
Tek tük kandillerde yorgun alevler
Titriyor gecenin sert rüzgârıyla.
Gece sanki sönen yıldızlarıyla
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı...
Ansızın bu mısradaki hüznün ta yüreğine işlediğini fark etti . Makber 'in en alelade , hatta dil bakımından da pürüzlü olan bu mısraında ne vardı da bu kadar içine işliyordu?
Ah be gönlüm hasretim vuslata kavuşacak mı?
O vuslat günü bu yüreğin mecali kalır mı?
Yeniden dirilmeye...
Yeniden yeşermeye sevginin yüreğime bahar getirmeye gücü yeter mi ?
-
#kendikalemimden✍🏻
"Gönlüm dolu âh u zâr kaldı..."
"Bir gönülün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı." (Syf 29)
Yazarın okuduğum ilk kitabı aynı zamanda yazmış olduğu son kitabıymış.
Hüseyin Nihal Atsız ın hayatı ve görüşlerinden izler taşıma özelliğine de sahip olduğu için otobiyografik bir eserdir aynı zamanda.
Not1: Bu bir inceleme değildir. Tür olarak ne olduğunu henüz ben de bilmiyorum. Bir denizkızının ruh birikintilerinden fazlası da olmayabilir.
Not2: (Hâlâ eserin konusu ya da işleyişi hakkında hiçbir fikri olmayanlar varsa) bol miktarda ipucu içerir.
Not3: Eserde geçen ve denizkızı tarafından bozuma uğratılmış cümleler ' ' ile, doğrudan alıntı
İnmiş perde, kimseler bilmez,
Gölgeler ki; dirhem sır vermez,
Akıl ermez, kelam yetmez.
Sen anlamadın, ben anlatamadım.
Sevdadır bu, ebed de bitmez...
Hep uzaktan seyrettim,
Hep ara'lıktan.!