Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mutsuzluk. Antov Çehov
Yirmi beş yaşlarında, körpe, alımlı bir kadın olan, noter Lubiantsev’in karısı Sofya Petrovna ile yazlık komşuları avukat İlyin ormandaki bir açıklıkla baş başa, ağır ağır yürüyorlardı. Akşam beş sularıydı. Pamuk yığını görünümündeki bulutlar bütün gökyüzünü kaplamıştı. Pamuk yığınlarının arasından tek tük açık mavi boşluklar gözüküyor, bunlar
Sevinçli bir sesle, mert adama, yanıtını verdi. «Yardımcın olmayı seve seve kabul ediyorum Kir Nicolas. Aslında ben bunu hep istedim, sonunda anamı da razı ettim, çünkü o senin beni dövmeyeceğini biliyor. Ancak bir isteğim olacak; arada bir okumama izin verirsin, değil mi?» «Elbette. Şimdiki gibi serbestçe okursun...» «Fakat söyle bana psychimou (ruhum) böyle sabahlardan akşamlara kadar okumanın ne yararı var sanki? Yoksa profesör olmak mı istersin?» «Yoo, hayır ama yalnız profesör olmak için okunmaz ki! Ben sadece sevdiğim için okuyorum, hepsi bu kadar.» «Evet ama okulu bitirdin?» «Evet, ama yalnızca ilkokulu. Oysa bu okuduklarımda, çok daha güzel şeyler buluyorum.» «Ya, öyle mi? Anlıyorum. Herhalde aşk ve maceralar olmalı?» Adrien itiraz etti: «Ben daha başka şeyleri yeğliyorum.» «Örneğin?..» «Yani daha ciddi yazılar demek istedim.» Kir Nicolas içini Çekti: «Ah poulak mou (civcivim)! Kitaplarda o kadar ciddi şey yoktur, bu daha çok gerçek yaşamda bulunur. Kitaplar mutlu yaşamak için gerekeni öğretmez ki, hem öğretse bıle neye yarar. Kımse okuduklarını uygulamaz ki.. » «Aldanıyorsun Kir Nicolas, kitaplarda güzel ve gerçek bulunur.» «Güzel ve gerçek, ha. Ama bu yaşamaya yetmez ki!» «Ama beni yaşatıyor ve mutlu kılıyor.» «Evet ama yoksulsun, yaşamını kazanman gerek.»
Reklam
kim bilir, bir şeyler değişir belki.
ne yapmalı öyleyse? ne kalıyor yapılacak? suçluyum demek, diyebilmek, evet, büyük bir şey bu, ama günah çıkarmak neye yarar, pişman olmaz, yaptığından dönmezse insan? ah, iğrenç kaderim, ölümden karanlık kaderim benim! çamurlara batmış zavallı ruhum benim, çırpındıkça batan, battıkça çırpınan ruhum! melekler, kurtarın, kurtarmaya çalışın beni! bükülün, bükülmek bilmeyen dizlerim! siz de, ey çelik telleri katı yüreğimin, yumuşamayın yeni doğmuş çocuğun sinirleri gibi. kim bilir, bir şeyler değişir belki.
Sayfa 96 - kral, türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Sadaka
Şöyle söyleyeyim: Hareketlerinize dönün. Onların gözleyin. Gü zelleştirin ve göreceksiniz onlara içinizden biçeceğiniz değerler, dengeler sizin içinizle dışınızla birlikte güzelleştirecektir. (Ah di yorum, güzelliğin güzelliği) Şimdi açalım: Ne demek harekete dönmek? Şu demek ki hareketin nesnesine çevirin bakışınızı. Hareketin kaslarına ve fiziğine. Bunları güzelleştirmek demenin anlamı, içerdekilerle özleşmeyen güzel bir dış değildir. Bu da yalan olur. Hemen yakalanır. Döndü rerek söyliyeyim bir de: Bile bile yapmadığınız şeylerin içinizdeki güzel karşılıkları neye yarar? Söyleyin, sadaka vermenin gereğine inanıyor ve öğütlüyor da, imkânlarınıza rağmen vermiyorsanız neye yarar? Esirgediğinizden değil, belki değil, fakat yapılması gereken bir hareket var. Yani, örneğin cebinizden para çıkaracak sınız, vereceğiniz kişi ya da kişileri bulmak için sorup soruştura caksınız, diliniz içinizdeki inancın düşüncenin ve kararın hareke tini yapacak ve (ayaklarınız) yürüyeceksiniz, gizli ya da aşikâre eliniz onun eline uzanacak, ve eliniz uçacak kadar boşalmış gibi kendinize gelecek. İşte içinize kavuştunuz, onu dış yaşantınıza ma lettiniz. Sadaka verdiniz. Sınıflaşma yarasına merhem oldunuz. Güçsüzleri korumadan yasaların işe yaramadığını anladınız. Gü zel, şimdi evinize dönün ve kullanmadığınız için kendi kendine çürüyen ama aslında başkalarının ihtiyacı olan eşyalarınıza göz lerinizi dikin. Şimdi milyonları olanlara değil, olmayanlara bakı yorsunuz. Gördünüz mü ne kadar zenginsiniz. Bu zenginliği kime mi vereceksiniz? Kimseyi bulamiyor musunuz? O zaman kimil dayın, hareket edin, bana kadar gelin, işte adresler.
Sayfa 144
Herkesin bir yolu var mıdır bilmem. Hayatta asıl bilmem gerekenleri bilmem. Bu da aslında onlardan biridir. Bilsem, yine bir şey bilmiş olmayacağım, bunu biliyorum. Başkasına ait, onun sırrı ile bildiği bir şey anlatılsa bile anlaşılmıyor. Çalınmasından bile korkmamak lazım. Anlatmak için çırpınılsa, bir gerçek bir başka kimse ile birleşemiyor. Mümkün değil birleşmiyor. Gerçek, parmak izi gibi kendine ait, değişmez, neye yarar peki? Suç işlediğinde yakalanmaya, başka değil. Parmak izi ile kim felah bulmuş, kim parmak izini gösterip rahatlamış, kim başkasında olmayan yani başkasının göremediği yani ona yok sayılan bir gerçekle övünmüş de neyle övündüğü anlaşılmış? Kim övünmüş de övünürken asıl söylemek istediklerini söyleyebilmiş? Ah pek yazık, gerçekten pek yazık. Gerçek varsa, bu yazıktan vazgeçerim. Yoksa yazık demek hiçbir şeye yetmez. Bu yazık dünyanın, orta yerin, bu pek kabuslu rüyanın söylenişi. Yaşıyor muyuz? Evet, pek yazık, şimdilik pek yazık.
Kûy-i Yâr’da Bir Mûrg
Şubat Ayı Öykü Etkinligi (Tema: Yeni Hayat) İnsanlar uzaklaşıyor gözlerimden, yüreğimden, derimden, içimden... Ruhumda yalnızlıkların türküsünü söylüyor; üşüten, ürperten rüzgarlar. Yalnızlıklar boy boy, çeşit çeşit yanı başımda. Bir tek onlar terk etmiyor benliğimi… Aynı yöne giden gemilerimiz ne çoktu tanıştığımızda. Aşkla dolu, hayaller,
Reklam
“Anlatmak için çırpınılsa, bir gerçek bir başka kimse ile birleşmiyor. Gerçek, parmak izi gibi kendine ait, değişmez, neye yarar peki? Suç işlediğinde yakalanmaya, başka değil. Parmak izi ile kim felah bulmuş, kim parmak izini gösterip rahatlamış, kim başkasından olmayan yani başkasının göremediği yani ona yok sayılan bir gerçekle övünmüş de neyle övündüğü anlaşılmış? Kim övünmüş de övünürken asıl söylemek istediklerini söyleyebilmiş? Ah pek yazık, gerçekten pek yazık. Gerçek varsa, bu yazıktan vazgeçerim. Yoksa yazık demek hiçbir şeye yetmez. Bu yazık dünyanın, orta yerin, bu pek kabuslu rüyanın söylenişi. Yaşıyor muyuz? Evet, pek yazık, şimdilik pek yazık.”
Herkesin bir yolu var mıdır bilmem. Hayatta asıl bilmem gerekenleri bilmem. Bu da aslında onlardan biridir. Bilsem, yine bir şey bilmiş olmayacağım, bunu biliyorum. Başkasına ait, onun sırrı ile bildiği bir şey anlatılsa bile anlaşılmıyor. Çalınmasından bile korkmamak lazım. Anlatmak için çırpınılsa, bir gerçek bir başka kimse ile birleşemiyor. Mümkün değil birleşmiyor. Gerçek, parmak izi gibi kendine ait, değişmez, neye yarar peki? Suç işlediğinde yakalanmaya, başka değil. Parmak izi ile kim felah bulmuş, kim parmak izini gösterip rahatlamış, kim başkasında olmayan yani başkasının göremediği yani ona yok sayılan bir gerçekle övünmüş de neyle övündüğü anlaşılmış? Kim övünmüş de övünürken asıl söylemek istediklerini söyleyebilmiş? Ah pek yazık, gerçekten pek yazık. Gerçek varsa, bu yazıktan vazgeçerim. Yoksa yazık demek hiçbir şeye yetmez. Bu yazık dünyanın, orta yerin, bu pek kâbuslu rüyanın söylenişi. Yaşıyor muyuz? Evet, pek yazık, şimdilik pek yazık.
Sıcak Ekmek
Evden getirdiği iki sofra örtüsüne sımsıkı sardı ekmekleri, yetinmedi bir de kucaklayıp sinesine bastırdı iyice. Soğumalarından korkuyor, korkmak demek az gelir ürperiyor desem yeridir. Hızla çıkıyor fırından. Koşar adım... Hava oldukça soğuk. Sabahın kör vakti, ortalık karanlık. Daha kimse iş telaşıyla yollara düşmüş değil. Bir o var bir de sabah
Hüseyin Hilmi ArslanKitabı okudu
82 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.