Ayfer Tunç, “Anlatmak yeniden yaşamak demek.” dedirtiyor, romanın sonlarına doğru Osman’a. Aslına bakarsanız Tunç da, anlatarak yeniden yaşatıyor. Çünkü son romanı Osman, bir üçlemenin –belki de şimdilik- son romanı.
İlkini 1990’ların başlarında yazmıştı: Kapak Kızı. O roman karlı bir kış günü Ankara’dan İstanbul’a giden bir trenin üç yolcusu
Spoilerli incelemecik
Kitapla ilgili o kadar alıntı yaptım ki paylaştığımın yanımda paylaşmadığım bir o kadar daha vardı diyebilirim :) uzun bir inceleme yazmak, derinlere de inmek istemiyorum inersem çıkamam :) ve hemen başlıyorum;
"Karnında gayrimeşru bir bebekle çaresiz bir genç kadın. Ya zorla evlendirilecektim ya öldürülecek ya da
“Sonunda insanların yaptıklarının tümüne budalalık oyunu diyebiliriz.”
(Deliliğe Övgü – Erasmus)
1. Erasmus Kimdir?
Avrupa’nın en önemli hümanistleri arasında gösterilen
Desiderius Erasmus, 1466 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde doğdu. Teolog ve klasik filolog kimlikleriyle önemli çalışmalarda bulundu ve Yeni Ahit’in ilk editörlerinden biri oldu.
Değirmenci ailesinin mutfağı evde devam eden bir yaşam olduğuna dair tek kanıttı. Fevzi bey, her sabah olduğu gibi, elindeki gazeteye dalmış, okuduğu sayfayı resmi ilanlarına kadar hatmettikten sonra onun yaşındaki insanlara has çevik bir el hareketiyle arka sayfaya geçmiş ve kahvaltı sonrası yaktığı ilk sigarasını yine küllükte unutmuştu. Şükran
Karlı dağların ardında biri yaşarmış
Bulut olur, yağmur olur, bize bakarmış
Hem yakın, hem uzakmış
Yanakları al almış
▪️
Deli kızım uyan
Söylenenler yalan
Deli kızım uyan
Bir tek sensin duyan
▪️
Yerde oldum, gökte oldum
Sormayın halim, ah başım duman
Gönül uslanmayı bilmez
Düşlerim gerçek, gerçeğim yalan
▪️
📷-1993 Şebnem Ferah 👸
youtu.be/1haG-67fbk0?si=...
1989 Yunus NADİ (Abalıoğlu) Öykü birincilik ödülü alan ödüllü ve öldürücü bir kitap.
2. Dünya savaşı sırasında Alman yanlısı yazıları nedeni ile Yunus NAZİ olarak anılan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu gazeteci yazar ve siyasetçi. Kendisi yaşıyor olup bu kitabı okusa ödülü yazara bizzat taktim ederdi diye düşünüyorum.
Gecemin
İnsan en güçsüz ama onun elinden çıkan her şey en güçlü. Demir keser, balta parçalar, ip boğar, bıçak deler, zehir zehirler, barut yerle bir eder. İnsan nasıl kendi elinden çıkma şeyler karşısında en zayıf oldu ki böyle?
Asıl yaşaması gereken biziz. Onlar bizi yaşatsınlar. İyilikle, sağlıkla, huzurla yaşatsınlar. Ama onlar hep kendileri için yaşatırlar bu devleti. Bizim iyiliğimizi isteyen yok!
Başkalarının sizi hastalıklı, kusurlu, ayıplı görmesi acı vericidir. Çünkü siz öyle olmadığınızı bilirsiniz. Siz kimsenin dedikodusunu etmezsiniz de elâlem sizi çekiştirir, hikâye eder durur. Fena bir şeydir bu. Buna tahammül etmek pek güçtür.
Laf aramızda zaten kısa kitapmış hızlıca okurum hemen de bir şeyler öğrenirim Schopenhauer'ın mutluluğa bakışına dair diye başlamıştım ama ittire kaktıra bitirebildim, zaten odak süresi on dakika olan bir insan olduğum için okurken Uzakdoğu'nun ''singing bowl''unu dinleyip bir yandan da HAYAT KURALI NO 3467 gördükçe
Beni bu öldürücü yabancılıktan, yabancılığın yalnızlığından, korkularımdan, gençliğimin güzel anılarından, terkedilmişliğimden, biri tarafından çok sevilmişliğimden kurtarın! Beni yakamı bırakmayan bu allahın cezası hüznümden kurtarın!(s.7)
Saklı, Ayfer Tunç'un ilk öykü kitabı,ilk yazdıkları. Kitap, İçerisinde kitabın da adının geldiği