Oh, ey yâr-ı bî-vefâ! Bilmem,
Bu soluk renkli, münkesir, ebkem
Bu hayali tanır mısın acebâ?
Dest-i bî-rahm-ı lehv ü lû'bunla
Kırdığın, sonra attığın, ey mâh!
O, benim aşkımın hayalidir âh!
?Bir varmış,bir yokmuş.??diye başlardı masallar.
Hep bir Kafdağı vardı aşılmayan
Ve ardında bir umut,hiç ulaşılmayan...
Sevgiler vardı,masallar kadar sade
Sevgililer vardı,
Ya bir prens,ya şehzade...
Dedem anlatırdı,nur yüzü parlayarak
Dinlerdi ninem
Kâh gülüp,kâh ağlayarak...
Hep bir başka güzellikti sonu
Boşa çıkardı her zaman
Kötülerin
Ah zaman!
Nasıl geçtin gittin öyle yanımdan.
Belki sinsi sinsi gülümseyerek.
Biliyordun bir gün ardından ahlar edeceğimi. Tutabilsem şimdi seni, dur daha yapacaklarımız var seninle desem.
Ama beyhude çaba. Biliyorum geri gelmezsin. Sen ahde vefa nedir bilmezsin.
Anlat bana zaman
Bu kadar güzel görünüp nasıl böyle süzülüp gittiğini
Yüreğimde yanan oda neler ettiğini
Çocukluğuma götür beni zaman
Yaşamak istiyorum doya doya o anları
Gençliğime götür beni
Kalbimin feveranına kulak vermek istiyorum
Vakti tamamdayız demek gidiyorsun artık
Sensiz kalamam ki bu virane-I alemde
İşte ben de geliyorum seninle zaman
Kalü Bela'dan beri tanışırız..
O belasına ah de vefa gösteren sen ben..
İnsan belaya vefa eder mi ya?
Kalü Bela
insanı kamil olma yoluna hakka söz verdiğimiz yer..
Çünkü acizliğini ikrar hakkın birliğini kabul ettiği andır..
O gün sen bizim Rabbimizsin dediğini unutmayanlar..
Huzur içinde tamama erdirirler bu dünya sürgününü..
Ama onun şuyu, bunun osuna takılmışsa insan..
Kalü Bela'da verdiği sözü unutur…
"Ah, vefa! İnsan türünün en önemli özelliklerinden biriydin sen. Acaba türümüzün başka hangi özelliklerini kaybettik, acaba hangi özelliklerini taşıyoruz."
Aylak Adam(+) / Yusuf ATILGAN/ Roman /
İlk Baskı Tarihi: 1959 / YKY - 160 s.
"İnsanın kendi kendine yeterliği bir nebze de olsa, ekonomik özgürlüğü iyimser şekilde gülümsüyor ise, benliğimize ve bu yaşantımıza pozitif bir şekilde yansıyorsa...
Felsefe, psikoloji ve sosyolojimizin fakirlik
ve yoksulluktan doğan heyezansı, dillenen
Sonunda bitirebildiğime hala inanamasam da bitirdiğim için kendimle gurur duyduğum bir kitap oldu. Annem bile takdir etti beni ki ilk defa annemin beni bir kitabı okuduğum için tebrik etmesine şahit oldum. Biraz gülümsetmek için yazdım bunları. Şimdi gelelim kitabımıza.
Büyük Umutlar. İki şehrin hikayesi de büyülemişti beni ama bu hikaye de derinden sarstı, merak uyandırdı. Gerçi sonunda büyük umutlarını tek tek yitiren sevgili Pip'e içim çok yandı ama hayat da böyle değil mi zaten. Hangimiz umut ettiklerimize kavuşabildik ki tam anlamıyla. Belki de umut etmenin kendisi güzel, nasıl ki menzile varmaktan ziyade yolda olmak anlamlıysa ve hayat kazandığımız zaferlerden çok uğruna verdiğimiz savaşlarla anlam kazanıyorsa, umut etmek de öyle, tutkuyla yaşama tutunmak gibi paha biçilemez, eşsiz.
Romanda en çok dikkatimi çeken vefa duygusu oldu ki sevgili Pip'in inatla unuttuğu fakat gerçekten dost olanın unutmadığı, Pip araya makam para mevki gibi gerçekte değersiz değerlerin girmesine izin verse bile, karşılık beklemeden verilenin sonsuz iyiliğini, vefa ve gerçek dostluğun daha değerli ve daha önemli olduğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz okurken. Ve zavallı Pip'ciğim yüreğinin sesini dinlemesi gerektiğini, yıllarını sevdiklerini kaybederek öğrenmek durumunda kaldı ne yazık ki. Biraz sürpriz sonlu bitti benim için ama iyiler ve iyilik kazandı diyebiliriz. Hayatlarımızdaki gerçek dostların ve gerçek sevgilerin farkına varabilmek dileğiyle herkese keyifli okumalar...
Büyük UmutlarCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202114,1bin okunma