Tarih 25 Mayıs 1919. M. Kemal Paşa Samsun'dan Havza'ya gitmektedir. Yolda küçücük tarlasında sakin sakin çift süren bir köylüye rastlar. Bu duruma çok şaşırıp köylüyle sohbete başlar:
- Hemşeri, İngilizler Samsun'da. Samsun'a daha çok miktarda asker çıkaracaklar. Belki buraların hepsini işgal edecekler. Sen ise rahat rahat toprağını sürüyorsun, der demez, köylü:
- Paşa paşa, sen ne diyorsun? Biz üç kardeştik. İki de oğul vardı. Yemen'de. Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yanın adamım. Evde sekiz öksüz yetimle, üç dul kalmış kadın var. Hepsi de benim sapanın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da, aha şu tarlanın ucu! Düşman oraya gelinceye kadar benden hayır bekleme.
Müslim'in Hz. Âişe (r.aha)'dan rivâyetine göre Rasûlullah (s.a.v.) bir adamı bir askerî birliğin başında kumandan olarak gönderdi. O namaz kıldırdığında İhlas sûresi ile okumayı sona erdiriyordu. Geri döndüklerinde durumu Rasûlullah (s.a.v.)'e bildirince Hz. Peygamber (s.a.v.):
''Ona niçin böyle yaptığını sorunuz.'' buyurdu. Sorduklarında o, şu cevabı verdi:
''Çünkü o Rahman olan Allah'ın sıfatıdır. Ben o sûreyi okumayı seviyorum.''
Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu:
''Ona, Aziz ve Celil olan Allah'ın da onu sevdiğini bildiriniz.''²⁸
Gerçek hayatta bana dokunması milyon kat daha iyiydi.
Jake öpüşmeyi kesti. “Sana dokunmak istiyorum.” Nazikçe gömleğimin düğmelerinden birini açtı ve tereddüt
edince benden izin ister gibi oldu. Evet der gibi başımı salladım ve bakışlarımı suratındaki o yoğun ifadeye diktim .
Tüm o dikkati benim için sarf ediyor, tüm o ihtiyacı benim
için
"Kahretsin, Ivy," diye mırıldandı. Başını başıma dayayarak, "Kollarını boynuma dola," dedi.
Dediği gibi yaptığımda kendini yine içime gömdü;
hissettiğim şey saf, ham ve enerji dolu bir zevkti. Daha
önce hissettiğim duyguların ötesinde bir deneyim yaşayarak dudaklarıma yapıştı; onun da aynı şeyleri hissetti
ğini umuyordum. Heyecandan adeta kalbim durdu, nefesim tıkandı; bu his beni tamamen etkisi altına almıştı.
Bana ve kendine ait olan her şeyle bana sahip oluyordu.
Vücudu aynı benimki gibi esnekti. Birlikte duşun altında
biraz evvel yaşadığımız ve hâlâ da defalarca yaşamak istediğim o duygudan çıkıp kendimize gelmeye çalışıyorduk.
Sendelem em ek için ona tutununca o da başını boynuma dayadı, sonra da çenemi tutup başımı kaldırdı. "D aha
önce hiç böyle bir şey hissetmedim," dedi dudaklarını
hafifçe havaya kaldırıp; kısık gözlerindeki bakışlardan
beni ne kadar sevdiğini görebiliyordum.
"Ben de," dedim kirli sakalının tenimi ısırmasından
zevk alarak.
Sırıtarak parm aklarını saçlarıma dolayıp ahenkle beni
dudaklarım dan öptü.
Parmaklarımı köprücükkemiğinin üzerinde gezdirip
su üzerimize bir şelale gibi akarken kollarımı etrafına doladım. "Seni çok seviyorum."
Tatminkâr bir şekilde bir iç çekip dudaklarıma kar
şı, "Ben seni hep sevdim," diye fısıldadı; sözleri içimde
Mutlulukla yankılanıyordu, çünkü beni hep sevdiğini
biliyordum .
Köylü ile asker yol boyunca dertleştiler. Köylü, çocukluğundan beri gün yüzü görmediğini anlatıyordu. "Doğdum harp, aha öleceğim gene harp! Bu toprakların çilesi bitmez yavrum," dedi. "93 harbinde köye zabit geldi. Köyün erkeklerini topladı, hepimizi askere alıverdiler. Gün geldi asker olduk, gün geldi askerden döndük. Bu ömür böyle geçip gitti işte..."
Asker onu hiç ses etmeden dinliyordu.
"Ben cepheye giderken iki çocuğum vardı. Biri beşikteydi daha. Hepsini ardımda bırakıp Balkan yollarına düştüm. Anlayacağın köyümden bir defa çıktım, o da devlet istedi diye. Orada da Ruslarla savaştık, çok kıtlık gördük yine de ölmedik evelallah!" diyerek başını kaldırdı, yuvalarına gömülmüş gözlerini iyice kıstı ve önünde uzayan boz toprağa baktı. "Vatan vatan ama doğdum istiyor, aha öleceğim gene istiyor. Karacaoğlan'ın dediği gibi hal-i pûr melalimiz.
'Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var?'
29