Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her Osmanlı Padişahı gibi Kanunî Sultan Süleyman da kul hakkına çok riayet eder, ahirette kendinden hesap sorulmasından çok korkardı. Çeşitli hizmet birimlerinden meydana gelen Süleymaniye külliyesi tamamlanınca, mimarından işçisine kadar orada çalışanlardan helallik almak istedi vr çalışanların hepsinin toplanmasını istedi. Verilen gün ve saatte herkes geldi. İnsanların hakkı geçmemesi için onları beklemekten de hoşlanmayan Sultan Süleyman Han saatinde gelerek kendisi için hazırlanan yere geçti. Sultanlar Sultanı, en tatlı sesiyle, once Allahu Teâlâ'ya hamdetti. Sonrada Peygamberler Sultanına salavat getirdi. O'nun güzel ve güzide ashabını hayırla andı. Sonra da ecdadına ve hitin din kardeşlerine, Fatihalar gönderip duada bulundu ve: "Ey din kardeşlerim! Can kardeşlerim! Görüyoruz ki, bu cami-i şerif tamamlanmıştır. Ona emeği geçenlerin cümlesinden Cenab-ı Hak razı olsun! Ancak hemen şunu söylemek istiyorum ki, çalışıp da hakkını alamamış kim varsa gelip bizden istesin" dedi. Çıt çıkmıyordu. Padişah sözüne devam edip: "Olabilir ki, hakkını alamayan kimse burada değildir. Burada olanlara ahdim olsun ki, gelemeyenlere söyleyeler. Onlar da gelip hakkını bizden alalar." dedi. Hiç kimse çıkıp benim şu hakkım var demedi. Anlaşılıyordu ki inşaat sırasında büyük bir titizlik gösterilmiş hiç kimsenin hakkı kalmamıştı. Vesikaların tedkikinden anlaşıldığına göre; inşaatın en yoğun zamanlarında bile, çalıştırılan at, merkep ve katırların çayıra salınma saatlerine bile bilhassa dikkat edilmiş, hiçbir mahlukatın hakkına tecavüz edilmemesine gayret gösterilmiştir.
Deneme Denemesi: Türkçe'ye Yoldaş Olmak
Kelimelerin yola çıktığını, yolda olduğunu bilmeyen kelimelerle yolculuk edemez. Bilmek yeter mi? Yetmez elbette. Kelime teklerinin hakkını vermek, hakkını savunmak gerekiyor Musavari bir yolculuğa çıkabilmek için. Kelimeler sorar: Benimle yolculuk edebilecek misin? Kelimeler manasını yolculuklarından alır bazen. Niçin her zaman değil de bazen?
Reklam
Rubâiyat-ı Hayyâm köşesi, terc: Hüseyin Rif'at.
عشقكك اوغرينه بيك دورلو ملامت چكسه‌م عهدم اولسون كه شكايتده بولونمام، دلدار؛ شو قادار وار كه وفا ايله‌سون عمرم يالكز چكه‌يم جوركى اي سوكيلى تا حشره قادار! (Aşkının uğruna bin türlü melamet çeksem Ahdim olsun ki şikayette bulunmam, dildar; Şu kadar var ki vefa eylesin ömrüm yalnız Çekeyim cevrini ey sevgili ta haşre kadar!)
Resulullah buyurmuştur ki: Fatihatü'l-Kitab, Âyete'l-Kürsî, bir de Âl-i İmran'daki "Şehidallahu ennehu..."den a (3/17-18) kadar, den 'a (3/26-27) kadar iki âyet nazil oldukları zaman, Allah Teâlâ ile aralarında hiç bir hicab bulunmaksızın Allah'ın arşına yapışarak, "Ya Rab! Bizi yeryüzüne ve sana isyankar olanlara indiriyorsun." dediler. Allah Teâlâ da, "Ahdim olsun, sizi her namazın arkasında okuyan herhangi bir kimsenin kusurlarına bakmayarak makamını cennet kılacağım, onu kutsal huzurda iskan edeceğim, her gün kendisine yetmiş kerre nazar edeceğim ve yetmiş türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki, bunun en aşağısı mağfirettir. Ve onu her bir din düşmanından hasetçinin şerrinden koruyacağım ve mağrifet eyleyeceğim." buyurdu.
Söz
Kendime söz veriyorum. Sustuğum içime attığım ne varsa günü gelince insanların kırıldığına bakmadan söyleyeceğim. Ben can kırıklıklarımı tek tek toplayıp kendim için bir şeyler yapmaya çalışırken yara aldım. Düşmemi isteyenler mutlu olmamı istemeyenler ya da ne hissettiğimi ne hissedebileceğimi umursamayanları tek gün olsun görmeyeceğim. Ve yine kendime sözüm olsun ahdım olsun ki onların kılıcı ile başlattığını ben kalemimle tamamlayacağım. Ben bu harpte belli ki yaralı ama galip çıkacağım hikayenin sonunda gülen ben olacağım. Canım kendim yanındayım.
BEŞ VAKİT NAMAZIN EHEMMİYETİ:
Ka’b bin Ucre’den (r.a.) şöyle rivâyet olundu: “Biz, birkaç arkadaş (mescidde otururken), Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) teşrif buyurdular. Bize “Neyi bekliyorsunuz?” diye suâl ettiler. Biz de “Namazı” dedik. Bunun üzerine başlarını semâya doğru kaldırdılar, sonra yere doğru baktılar ve “Rabbiniz ne buyuruyor, biliyor musunuz?” diye sordular. Biz “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” dedik. Buyurdular ki: “Muhakkak Rabbiniz Azze ve Celle buyuruyor ki: ‘Kim (beş vakit) namazı vaktinde edâ eder, namazını devamlı kılar, onun hakkını hafife almaz, (rukün ve şartlarına) riâyet etmemek suretiyle de onu zâyi etmezse o kimseyi cennete koymak benim ahdim olsun. Kim de namazını vaktinde edâ etmez, devamlı kılmaz, (rukün ve şartlarına) hakkıyla riâyet etmeyerek onu zâyi ederse onun üzerine hiçbir ahdim yoktur. İstersem ona azâb ederim, istersem de onu affederim.” / FAZİLET TAKVİMİ 08 Ağustos 2020, Cumartesi
Reklam
BİR EKSİKLİK VAR: Bir boy dolaşalım geçer. Yani insanın elini uzatması bir yere çarpmamak için. Uzatırken öne doğru eğilmesi biraz. Ve başka bir elin ansızın yakalaması uzattığınız eli. Ne tuhaf: Yine sahanlıkta iki merdiven arasındayız Mesed. "Biz şöyle bir dolaşmaya iniyoruz!.." "Kime söylüyorsun bunu? Evde kimse yok ki!" "Olsun!"
Çerkez kızı ve kadınlar kadınlar kadınlar
Böyle tekrarlaya tekrarlaya yarı uykulu yarı uyanık bir esrime hali içinde, gözünün önüne incecik belli, uzun boylu, yürüdükçe uzun sarı saçları bir masal yaratığının yelesi gibi salınan o Çerkez kızı geldi. Sarayın bahçesinde görür görmez bütün damarlarına ateş salan, daha o anda benim olmalı, mutlaka hemen benim olmalı diye düşündürten, arzudan
Sayfa 149Kitabı okudu
Ahdım olsun! Seni bulacağım.Kalbinde ki beni şu şüphe içinde bırakan sırları çözeceğim.
Mahiye Gürenli
Mahiye Gürenli
“Ey güzel insanlar,” demişti Vali içinden, “ahdim olsun ki, geçit vermeyen bu dağdan aşıracağım sizleri.”
80 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.