- Ah canım karıcığım, bir hatadır ettim. Affına muhtacım.
- Hayır, hayır, hayır... Bin kere hayır... Hata bilmeden işlenir. Sen bunu ölçtün, hesapladın. Bile bile yaptın. Muradın nedir alçak herif?.. Namusumdan, doğruluğumdan şüpheye düşerek koynumda zampara yakalamak için böyle sessizce geldin değil mi ? Allah’a ahdım olsun ki, bu gece döşeğimde yakalayamadığını birkaç akşam sonra sana elinle tutturayım...
Şuayip Efendi’nin dili dolaşarak:
- Allah esirgesin, Allah esirgesin... Anacığım, kendine gel... Ne fena lakırdılar onlar... Senin dilinde vardır ama kalbinde yoktur bilirim.
- Ahmak adam, hiçbir şey bildiğin yok. Her bir fenalık benim beynimde de vardır, kalbimde de... İçimde de, dışımda da... Anlıyor musun Hebenneka? Aynaya git de suratına bak. Boyalı kukla... Üzerine hiyanet edersem beni kim ayıplıyabilir? Bile bile aldın pezevenk... Bana adıylan sanıylan Orospu Servinaz'ın kızı Binnaz derler. Siz namusluluğun aynalı, oyuncaklı, süslü tasması altında yaşıyan insanlar... Kendinize hoş gelen her fenalığı işler fakat adını değiştirerek, kitaba uydurarak işlersiniz. Evet, bu dünya bütün uydurma düzeni ile, kelime oyunu ile bilerek aldatmak ve aldanmakla dönüyor. İhtiyar karınızın üzerine torununuz yerinde bir kızcağız aldığınız zaman vicdanınız size hiçbir azarlamada, ayıplamada bulunmaz. Bu genç kadın tabiattan zevk alma payını istediği vakit, meydana korkunç iki kelime çıkarırsınız: ırz ve namus...
17 yaşında bir şair adayı Rimbaud. Dergilere yazıyor durmadan; Ben gencim destek olun, el uzatın bana, sayın ustam, saygıdeğer büyüklerim!..
Eserin ilk kısımları, o sağ üst köşede adresin yazdığı, zaman zaman itekleyerek okuduğumuz mektuplardan değil. Bir Roman gibi, Rimbaud'nun bütün özel alanında dört nala koşturuyor. Bindiği trenin bilet
Alıntılamak arzusuna kapıldığım çok cümle vardı, bu yüzden tümünü bırakıyorum yazının.
"Aşağılamak bizim milli hasletimiz. Ana babalar çocuklarını, abiler kardeşlerini, müdürler öğrencilerini, patronlar işçilerini, okuyan okumayanı, okumayan okuyanı, sözelci sayısalcıyı, sayısalcı sözelciyi, klasik müzikçi popçuyu, mühendis öğretmeni, doktor
Geçti yıllar ah, geç aydım
Anladım ki boşa gün saydım
Baka kaldım giden güne
Ben hep düne ait kaldım
Çocukluğum kavruk
Gençliğim savruk
Yetişkinliğimden hiç hayır yok
Hayat, kadere inat
Seni sil baştan yaşayacağım
Ahdım olsun
"Kardeşlerim! Hiçbir vakit, hiçbir müşrike el sürmemeye ve onlardan birinin de bana dokunmasına müsaade etmemeye ahdim var. Yani ki onların sözlerine kanarak teslim olacak değilim. Şimdi buna göre karar veriniz. Teslim olmayı isteyen var ise ... "
"O nasıl söz Asım? Ölmekten korkacağımızı kim söyledi?
Allah ve kutlu elçisi benden razı olsun yeter!"
" Bir gün soracaklar ey insanlar, kız çocuklarına neden sessiz kaldınız?
Ahdım olsun ki susanı affetmeyeceğim!
Yemin olsun sana ey insan; canını yaktığınız hiç bir kız çocuğunun hakkını helal etmeyeceğim!"
Kelimelerin yola çıktığını, yolda olduğunu bilmeyen kelimelerle yolculuk edemez. Bilmek yeter mi? Yetmez elbette. Kelime teklerinin hakkını vermek, hakkını savunmak gerekiyor Musavari bir yolculuğa çıkabilmek için. Kelimeler sorar: Benimle yolculuk edebilecek misin?
Kelimeler manasını yolculuklarından alır bazen. Niçin her zaman değil de bazen?
1. Aferin devrine ey âfet -i devrân Tahsin
Zulmüne gerdîşine her dem u her an Tahsin
2. Bir karışdır bacağın bir buçuk endâze boyun
Fitne sandukası şer mahzeni şeytan Tahsin
3. Sâni'in sun'ina yokdur diyecek âmennâ
Yaradır sûret -i insanda hayvan Tahsin
4. Var mıdır şehr-i Stanbul'da sen teg mensûh
Fitnede tam veli cisimde
Ahdim olsun size her namazın arkasında okuyan herhangi bir kimsenin kusurlarına bakmayarak makamını Cennet kılacağım onu kutsal huzurda iskan edeceğim her gün kendisine yetmiş kere nazar edeceğim ve yetmiş türlü ihtiyacını yerine getireceğim ki bunun en aşağısı mağfirettir. Ve onu her bir din düşmanından hasetcinin şerrinden koruyacağım ve mağfiret eyleyecegim" 2/338
Bahsedilen Aliimran dan
Sehidallahu... Ve
Kulillahumme... diye başlayan ayetler
Ben büyümüşüm "Minik Serçe"
Sen nasıl böyle kalabildin?...
"Küçüğüm" şarkısıyla kendimi avutamayacak
kadar büyümüşüm. "Ağlamak güzeldir" dedin de
Söyle Minik Serçe yaş mı kaldı sanki gözümde?...
Bazen dalınca gözlerim uzağa
Aktı yaşlarım tutamadım
Sezen abla ne yaparsam yapayım
Güçlü kalamadım
Açıkçası "Ben O
عشقكك اوغرينه بيك دورلو ملامت چكسهم
عهدم اولسون كه شكايتده بولونمام، دلدار؛
شو قادار وار كه وفا ايلهسون عمرم يالكز
چكهيم جوركى اي سوكيلى تا حشره قادار!
(Aşkının uğruna bin türlü melamet çeksem
Ahdim olsun ki şikayette bulunmam, dildar;
Şu kadar var ki vefa eylesin ömrüm yalnız
Çekeyim cevrini ey sevgili ta haşre kadar!)
Her Osmanlı Padişahı gibi Kanunî Sultan Süleyman da kul hakkına çok riayet eder, ahirette kendinden hesap sorulmasından çok korkardı. Çeşitli hizmet birimlerinden meydana gelen Süleymaniye külliyesi tamamlanınca, mimarından işçisine kadar orada çalışanlardan helallik almak istedi vr çalışanların hepsinin toplanmasını istedi.
Verilen gün ve saatte herkes geldi. İnsanların hakkı geçmemesi için onları beklemekten de hoşlanmayan Sultan Süleyman Han saatinde gelerek kendisi için hazırlanan yere geçti. Sultanlar Sultanı, en tatlı sesiyle, once Allahu Teâlâ'ya hamdetti. Sonrada Peygamberler Sultanına salavat getirdi. O'nun güzel ve güzide ashabını hayırla andı. Sonra da ecdadına ve hitin din kardeşlerine, Fatihalar gönderip duada bulundu ve:
"Ey din kardeşlerim! Can kardeşlerim! Görüyoruz ki, bu cami-i şerif tamamlanmıştır. Ona emeği geçenlerin cümlesinden Cenab-ı Hak razı olsun! Ancak hemen şunu söylemek istiyorum ki, çalışıp da hakkını alamamış kim varsa gelip bizden istesin" dedi. Çıt çıkmıyordu. Padişah sözüne devam edip:
"Olabilir ki, hakkını alamayan kimse burada değildir. Burada olanlara ahdim olsun ki, gelemeyenlere söyleyeler. Onlar da gelip hakkını bizden alalar." dedi. Hiç kimse çıkıp benim şu hakkım var demedi. Anlaşılıyordu ki inşaat sırasında büyük bir titizlik gösterilmiş hiç kimsenin hakkı kalmamıştı.
Vesikaların tedkikinden anlaşıldığına göre; inşaatın en yoğun zamanlarında bile, çalıştırılan at, merkep ve katırların çayıra salınma saatlerine bile bilhassa dikkat edilmiş, hiçbir mahlukatın hakkına tecavüz edilmemesine gayret gösterilmiştir.