Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Yaşamındaki her acı, her sevinç, her bir düşünce ve her bir soluk, tarif edilemeyecek kadar küçük ya da büyük her şey, arka arkaya ve aynı sırayla, sana dönecek - ağaçların arasından süzülen şu alacakaranlık ve şu örümcek bile, şu an ve ben kendim bile. Varoluşun sonsuz kum saati, içinde toz lekesi olan sen ile, yeniden ve yeniden başaşağı çevrilecek!
İnsandan duyduğum büyük bıkkılık - bu boğdu beni ve boğazından içeri süründü: ve kahinin kehaneti: "her şey aynı, her şey boş, bilmek boğar." Uzun bir alacakaranlık aksıyordu önüm sıra, esneyen ağızla konuşan, ölüm yorgunu, ölüm sarhoşu bir hüzün.
Size, cesurca arayanlara, deneyeniere ve marifetli yelkenlerle korkunç denizlere açılan herkese,
size, bilmece-sarhoşlarına, alacakaranlık-mutlularına, ruhları flüt sesiyle baştan çıkıp da bütün uçurumlara kendi ayaklarıyla gidenlere:
Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Yaşamındaki her acı, her sevinç, her bir düşünce ve her bir soluk, tarif edilemeyecek kadar küçük ya da büyük her şey, arka arkaya ve aynı sırayla, sana dönecek - ağaçların arasından süzülen şu alacakaranlık ve şu örümcek bile, şu an ve ben kendim bile. Varoluşun sonsuz kum saati, içinde toz lekesi olan sen ile, yeniden ve yeniden baş aşağı çevrilecek!
"'Bu alacakaranlık gelecek' dedi. Ben ışığımı bundan nasıl kurtarayım ki, bu kederin içinde sönmesin? Çünkü o ışık uzak dünyaları ve en uzak geceleri aydınlatacak."
Coşup taşan, acının bile bir uyaran etkisi gösterdiği bir yaşam ve kuvvet duygusu olarak orjiazmın psikolojisi, hem Aristoteles tarafından, hem de özel olarak bizim kötümser- lerimiz tarafından yanlış anlaşılmış olan trajik duygu kavramının anahtarını verdi bana. Tragedya, Helenlerde Schopenhauer'in anladığı gibi bir kötümserliği kanıtlamak. tan çok uzaktır; böyle bir kötümserliğin kesin reddedilişi ve karşı-mercii olarak kabul edilebilir ancak. En tuhaf ve en sert sorunlar karşısında bile yaşama evet demek; yaşa- min en üstün tiplerinin kurban oluşunda, kendi tükenmezliğinden sevinç duyan yaşama istenci- buna Dionysos- ça dedim ben, bunu keşfettim, trajik ozanın psikolojisine giden köprü olarak. Korkudan ve acımadan kurtulmak için değil, kendini, tehlikeli bir duygulanımdan, onu şiddetle boşaltarak arındırmak için değil - Aristoteles böyle anlıyordu tersine, korkunun ve acımanın ötesinde, bizzat oluşun bengi hazzı olmak, yok etme haz- zını da içinde barındıran o haz... Böylelikle, yeniden, başla- dığım noktaya geliyorum- "Tragedyanın Doğuşu" benim tüm değerleri yeniden değerlendirişimdi: böylelikle yeniden uzanıyorum, benim istememin, y a pabilmemin yeşer- diği toprağa ben, filozof Dionysos'un son havarisi, ben, bengi dönüşün öğretmeni...
_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir.
_En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler.
_Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar
Günaydın arkadaşlar. Mutlu sabahlar, mutlu günler dilerim. Zweig’den 80 sayfalık, yarısından çoğu resimlerle süslenmiş son bir veda kitabını geride bıraktık. Daha önce mektuplaşmalarını da okuma şansı bulduğumuz Rilke’nin ölümünün üzerine yaptığı konuşma (Münih Devlet Tiyatrosu) ve 1936 yılında Londra’da Rilke’nin ölümünden 10 yıl sonra yaptığı 2
Merhaba arkadaşlar, mutlu geceler dilerim.
Zweig ve onun ünlü biyografilerinden birini daha geride bırakmış bulunuyoruz. 23 bölüme ayırdığı toplam 25 bölümlük bu kitapta anlatmadığı bir konu bırakmamıştır yazar bence. Benim en garibime giden bu insanın kraliçe olmasıdır. Babası James öldükten sonra 9 aylıkken Kraliçe olması beni çok şaşırttı.
Merhaba arkadaşlar. Mutlu pazarlar dilerim.
Zweig okumalarımız bu defa çok daha dikkat çekici ve kaliteli eserler mi yoksa bana mı öyle geliyor sadece emin değilim. Bir önceki eserde mektuplaşmalarından bahsettiğimiz Hans Müller’e ithaf ettiği ve çok genç yaşta (23) kaleme aldığı ilk yazılarından birisidir bu eser aynı zamanda. Hikaye ise 16.