Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ali ünlü

- Beni dinle Rabia. Hiçbir zaman korkunun kalbinde, kafanda başkaldırmasına meydan verme. İnan ki kâinatta Halik'in halk etmediği bir tek şey korkudur. İnan ki korkuyu ilk hayvanlar, ilk insanlar acizlerinden, çaresizliklerinden kendi kendilerine , kendi içlerinde yaratmışlardır. Korku, efsane cinsinden bir ejderhadan başka bir şey değildir.
Sayfa 377Kitabı okudu
Reklam
Vaziyetin çirkinliğini bir türlü hazmedemeyen Hilmi, kendi kendine söylüyor gibi, " Nâmus, nâmus..." diye başladı. Fakat Şevki'nin eli bir kaplan çevikliği ile ağzını kapamış ve dişlerinin arasından âdeta Hilmi'ye söver gibi, "Büyük maksatlar mevzu-ı bahs olurken ferdin nâmusu kuru bir gururdur," diyordu.
Sayfa 222 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Sayfa 69 - Is Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...Çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum.
Sayfa 67 - Is Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
..zaman kumar masasında karşımıza oturan oyuncudur ve oyunu bütün kartları onun elindedir, bizler ancak hayatımızı verirsek bir şey elde edebiliriz, kendi hayatımızı.
Sayfa 322 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
İnsanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir.
Sayfa 14 - Can YayıneviKitabı okudu
(Halley kuyrukluyıldızı dünyaya çarptıktan sonra) .. Bütün iyiliksever büyük insanların, filozofların, sosyalistlerin insanları rahat yaşatmak için canları pahasına kurmaya çalıştıkları eşitlik, işte o büyük saniyede ilk ve son defa olarak başarı suratını göstermiş olur.
Sayfa 70 - Özgür YayınlarıKitabı okudu
Bu ana kadar verdigimiz örneklere bakılırsa 'hak'kı kuvvetin doğurduğu anlaşılıyor. Kuvvetli olan haklı oluyor. O derece ki acizlere zayıflara hakkı en kuvvetli olan dağıtıyor. Kuvvetlinin fikri hak oluyor.
Sayfa 67 - Özgür YayınlarıKitabı okudu
Hayat ve Ölüm
Yalnız insanoğlunda idi ki yekpare ve mutlak zaman , iki hadde ayrılıyor, içimizde bu küçük idare lambası, bu isli aydınlık çırpındığı, çok basit şeylere kendi müdür riyaziyesini soktuğu için, süreyi toprağa düşen gölgemizle ölçtüğümüz için, ölüm ve hayatı birbirinden ayırıyor ve kendi yarattığımız bu iki kutbun arasında düşüncemiz bir saat rakkası gibi gidip geliyordu. İnsanoğlu, zamanın bu mahpusu, onun dışına fırlamaya çalışan bir bîçare idi.
Sayfa 73 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Eski İstanbul Tasviri
Halbuki Bitpazarı ile Bedesten 'de, dikkati açık olursa, daima şaşırtıcı bir şey bulurdu. Burada hayatın, taklidi güç olan, tenimize yapışmadan ve içimize yerleşmeden yanaşmayan iki ucu birleşirdi. Gerçek fukaralıkla gerçek debdebe veya artığı... Adım başında modası geçmiş zevk kırıntılarına, nerede ve nasıl devam ettiği bilinmeyen büyük ve eski ananelerin Son parçalarına beraberce rastlanırdı. Eski İstanbul, gizli Anadolu, hatta mirasının son döküntüleriyle imparatorluk, bu dar, iç içe dükkanların birinde umulmadık şekilde ve birden parlardı. Kasabadan kasabaya, aşiretten aşirete, devirden devire değişen eski zaman elbiseleri, nerede dokunduğu söyleseler bile unutacağı, fakat motiflerini ve renklerini günlerce hatırlayacağı eski halı ve kilimler, Bizans ikonlarından eski yazı levhalarına kadar bir yığın sanat eseri, işlemeler, süsler, hülasa yığın yığın sanat eşyası, hangi geçmiş zaman güzelinin boyununu, kollarını süslediği bilinmeyen bir iki nesle ait mücevherler, bu rutubetli ve yarı karanlık dünyada hüviyetlerine eklenen uzak zaman ve bilinmezin cazibesiyle onu saatlerce tutabilirdi. Bu eski şark değildi, yeni de değildi. Bu iklimini değiştirmiş zamansız hayattı.
Sayfa 46 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... Çünkü suyun sesi, aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur.
Sayfa 35 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Ne kadar mustarip olursanız olun, güneş bu ıstırabın arasında er geç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi iç mahzeninden çıkarıyor, bir yığın imkanı bir masal gibi anlatıyor. "Sanki, bana inan, ben her mucizenin kaynağıyım, her şey elimden gelir; toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silkeler, uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir, kendi cevherime benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve üzüntü olamaz. Ben şarabın neşesi ve balın tadıyım" diyordu.
Sayfa 33 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Zavallı çocuklar, bir barut fıçısının üzerinde oynuyorlardı. Fakat türkü, eski türkü idi; demek barut fıçısı üzerinde de hayat devam ediyordu.
Sayfa 24 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Bazı adamlar vardır, o adamlar... öbür dünyayla o kadar mesguldürler ki bu dünyada yaşamayı hiç bilmezler.
Sayfa 60 - Bayan Maudie, Sel YayıncılıkKitabı okudu