Çocukken ona bitmek tükenmek bilmeyen enerjisinin nereden geldiğini sorsalar (ki bugüne kadar aklına bile gelmemişti o eneji) hayatının olağan bir parçası olduğunu söyleyip gülüp geçer, gözlerinin rengi veya iğrenç başparmakları gibi hiç değişmeyecek bir parçası olduğunu varsayardı.
Eh, bunun gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Çocukken har vurup harman savurduğunuz o enerji, hiç bitmeyeceğini sandığı o enerji on sekizle yirmi dört yaş arasında bir yerlerde kaybolup gitmiş, yerini çok daha donuk, kokain enerjisi kadar sahte bir şey almıştı: Amaç; veya hedef; ya da işadamı diliyle hangi kelimeyi kullanmak isterseniz. Önemsememişti; enerji birdenbire, tak diye kaybolmamıştı. Belki de korkutucu olan bu, diye düşündü Richie. Birdenbire çocuk olmaktan çıkmak, palyaçonun uyduruk sloganlarını yazdığı yazdığı balonlardan birinin patlaması gibi. Pat. İçinizdeki çocuk vücudunuzdaki çatlaklardan sızıp gitti, patlayan lastiğin havası gibi uçtu gitti. Derken bir gün aynaya bakar ve orada bir yetişkini görürdünüz. Kot giymeye devam edebilir, Springsteen veya Seger konserlerine gidebilir, saçınızı boyayabilirdiniz. Ama ne yaparsınız yapın aynadaki bir yetişkinin yüzüydü.