Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız ve Mustafa Kayabek Mahkûm Oluyor: "Konuşmalar" yazısı dolayısıyla yıllardan beri devam eden dava da 05 Temmuz 1972'de İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde sonuçlanmış ve mahkeme oy çokluğuyla eski kararında ısrar etmiştir. Karar, Nihal Atsız ve Mustafa Kayabek'in 15 aya mahkûm olmasıdır. Avukat Enver Yakuboğlu
"Bay Strike. Şu an itibariyle çatışma sona ermiş görünüyor. Size söylemem gereken pek çok şey var. Bana söylediğiniz sorunu bir an önce ortadan kaldırın, yoksa ben oraya geleceğim." Hasan Paşa güldü, Binbaşı Hakan'a baktı. Bir an önce şehitleri gömmeli ve yaralılara bakım yapmalıydılar. Hem yardıma ihtiyacı olan pek çok Amerikalı asker de vardı.
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
Kaptan Kusto, zatî mahiyeti itibariyle belirli bir görüşün ispatlanması gayesine dayanmayan ve bizzat bu yönüyle İslâm dışı olanlara çok şey söylemesi gereken tesbitini "harika" olarak vasıflandırıyor ve daha önce müslüman olmuş bulunan yakın arkadaşı Profesör Doktor Maurice Bucaille'e naklettiği zaman, o harikanın vasıflandırması içine gireceği hükmün işaretlenişi hâlinde, bunun çok daha evvel 1400 sene önce Kur'ân'da açıkça belirtildiğini öğreniyor ve şöyle diyor: "Modern ilmin 14 asır geriden takip ettiği Kur'ân, ben şehadet ederim ki Allah Kelâmı'dır!" Dünya durdukça her gerçek ilim adamı ve idrak bunu söyleyecek; bununla beraber, kimi de hakikati tesbit ve teslim etmekle beraber, garip bir nasipsizlikle müslüman olmayacak.
Meryem Sûresi 66-71. Âyetler
66. İnsan, "Ben öldükten bir süre sonra sahiden yeniden hayata döndürülecek miyim?" diyor. 67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce hiçbir şey değilken biz onu yaratmışızdır? 68. Rabbine andolsun ki onları muhakkak şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş vaziyette hazır tutacağız. 69. Sonra her gruptan, rahmâna en çok âsi olanlar hangileri ise çekip çıkaracağız. [İnkârcılardan her grup cehennemde durumuna uygun bir tabakaya atılacaktır. İnkârda öncülük ve önderlik edenlerin azabı daha ağır olacaktır. Ancak sonuç itibariyle, kimlerin daha fazla isyankâr olduğunu bilen Allah Teâlâ, herkese, isyan ve günahlarının derecesine göre hak ettiği cezayı da bilecek ve en âdilane bir şekilde uygulayacaktır.] 70. Sonra ateşi boylamayı hak edenleri elbette en iyi biz biliriz. 71. İçinizden, oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür. [Bu âyet üç türlü yorumlanabilir: a) Bunlardan maksat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün insanlar aynı zamanda cehennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek zorunda oldukları için oraya uğramış olurlar. b) Maksat kâfirlerdir ve bunlar cehenneme gireceklerdir. c) Potansiyel olarak her insan ameline göre cennete olduğu kadar cehenneme de girebilecek durumdadır.]
Sayfa 309Kitabı okudu
Eski Şeriatler
Üçüncü bir kavle göre, eski şeriatlerin hükümlerinden, Kur'an ve sünnette haber verilip neshi sâbit bulunmayanlar, Hazret-i Muhammed'in şeriati hâline gelir. Hanefilerden Ebû Mensur, Kâdi Ebû Zeyd, Serahsî ve Pezdevî ile müteahhirîn ulemâsının tamamı böyle düşünmektedir. Hanefî mezhebindeki muhtar kavil de budur. Hazret-i
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Burada -durumu daha net ortaya koymak açısından- iki olasılık söz konusu: ya artık benim hakkımda hiçbir şey bilip duymak istemiyor ve beni bu yolla kendinden iterek uzaklaştırmak istiyorsun ya da yalnızca bana olan güvenin sarsıldı ve ölçüp tartmaların sırf bu yüzden. Eğer birincisi söz konusuysa engel olabileceğim ve söyleyebileceğim bir şey olamaz, o halde her şey bitmiştir, seni kaybetmişimdir, bundan sonra nasıl var olacağım üzere düşünmek zorunda kalacağım ve biliyorum ki bunu hiçbir zaman tam anlamıyla atlatamayacağım. Buna karşın ikinci olasılıkta ise kaybedilmiş bir şey yok, o halde durumumuz mutlaka iyileşecektir, çünkü ben senin güveninin her sınamasından, o an itibariyle ne kadar güçsüz olacak olsam da, genelde başarıyla çıkacağımı biliyorum. Bu noktada durumun ne olduğunu söylemek sana kalıyor Felice. Eğer birinci durum söz konusuysa birbirimize veda etmeliyiz, ikincisi söz konusuysa sına beni o halde, üçüncüsüne, yani meseleye derinlemesine bakmadan salt kayıpların hesabını yapıyor olmana ise inanmayı başaramıyorum.
Sayfa 496Kitabı okudu
ÖNSÖZ “Hayır! Kur’an onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, levh-i mahfuz'da olan pek şerefli bir Kur’ân’dır.” (BURÛC /21-22) Kuluna vahyini indirip hayatını nasıl yaşaması gerektiğini ona en ince ayrıntısına kadar öğreten, indirdiği kelamıyla kulunu beşer çizgisinden eşref-i mahlukat mertebesine çıkaran ve kuluna kendisine
Ahlak Bariyeri
Cevahirlal Nehru bir keresinde İngiliz idaresindeki Hindistan'ı bir eve benzetmiş, İngilizlerin evin en güzel odalarında, Hindistanlıların ise hizmetli müştemilatında yaşadıklarını söylemişti. Şöyle devam etmişti: "Her ülke evinde olduğu gibi alt katta da değişmez bir hiyerarşi vardı; kahya, uşak, aşçı, erkek hizmetçi, kadın hizmetçi,
236 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.