Özellikle doğuda, Anadolu yaylasının perişan yüksekliklerinde, bu belirsiz dönemlerde, Danişmend adında garip bir kişi yaşamaktadır. “Bilge” denilen bu kişi, geçmişi karanlık, maceracı, çoğu okumasız yazmasız olan diğer Türk beylerinin tersine, çok çeşitli alanlarda eğitim almıştır. Kısa bir süre sonra Danişmendnâme olarak adlandırılan ünlü bir destanın kahramanı haline gelecektir. Bu destan, Ankara’nın güneydoğusunda yer alan bir Ermeni kenti olan Malatya’nın fethini tasvir etmektedir; bu kentin düşüşü, anlatının yazarları tarafından, ileride Türkiye olacak toprakların müslümanlaşmasındaki belirleyici dönemeç olarak kabul edilmektedir.
Timur-Leng / Tamerlan
Cengiz Han'dan çok daha acımasız olan bu hükümdar, tari­hin en büyük insan kasabı adını almıştır; eğitim görmemişti ve taş yürekliydi, fakat büyük bir ordu komutanıydı. Moğol geleneğiyle İslâm inancının erdemlerini birleştirerek, yoksul fakat dinine aşırı bağlı bir orduyu dünyayı fethetmek, siyasal ve dinsel düşmanlarını yok etmek amacıyla
Reklam
Önsöz
İstanbul'da bir yayınevinin Bizanslı Yunanların rüyaları üzerine bir çalışma yayımlaması garip görünebilir ancak MS 9. ila 15. yüzyıllar arasında bu topraklarda yaşayan biri için bu hiç de şaşırtıcı değildi. Bu yüzyıllar boyunca Anadolu'daki Bizanslı Yunanlar ve Müslümanlar dudak uçuklatacak düzeyde fikir ve kaynak alışverişinde bulunuyorlardı.
Sayfa 7 - Yapı Kredi yayınları
17. yüzyıl Osmanlı yazarları, reayanın silahlanması zamanlarının en kaygı verici gelişmelerden biri olarak kaydettiler. Köylülerin paralı asker birliklerine veya taşrada dolanıp kasaba ve köyleri yağmalayan silahlı çetelere katılmak için köyleri terk etmesi gerçekten de Anadolu tarihinin en önemli olaylarından biridir.
Askeri teşkilatta dönüşüm/Sekban-Sarıca ve eyaletlerde isyanKitabı okuyor
"Bir gün de Batı edebiyatı öğretmenimiz Sabahattin Eyüboğlu, Ankara'daki şairleri, yazarları toplayıp getirmişti. Cahit Sıtkı, Melih Cevdet, Cahit Külebi, Necati Cumalı, Yaşar Kemal (o zaman henüz bir ünü yoktu, kendisini yeni tanıyorduk), Mehmed Kemal, şimdi anımsayamadığım daha başkaları. (O gün Orhan Veli yoktu. Sonradan birkaç kez getirdik.) Açıkoturum benzeri bir edebiyat gecesi yapıldı. Cahit Sıtkı'dan başlayarak şairler şiirlerini okudular. Edebiyat konuları üstünde tartıştılar. En ateşlileri Yaşar Kemal'di. Bir aralık, "Bu okunanların hiçbirisi şiir değiL. Şiir halktan söz eımeli. Halkın çilesini, sancısını taşımalı" gibilerinden bir çıkış yaptı. Öbürleri cevap verdiler. Yaşar Kemal, susuculardan değildi. Daha sert konuştu. Bir gözü sakat, üstü başı iyi olmayan, gösterişsiz, şivesi de biraz bozuk bir gençti. Onun için ciddiye alınmıyor gibiydi. Ünlü şairlerin karşısında böyle dik çıkışlar yapması hoşa gitmemişti. Ama toplantıyı yöneten Sabahattin Eyüboğlu nedense sabırla ona da söz veriyordu. Yaşar da coştukça coşuyor, sesini gittikçe yükseltiyordu. Bir aralık Güney Anadolu'dan derlediğini söylediği halk şiirleri okudu. Ben o zaman, "herhalde kendisi de bir halk şairi" diye düşünmüştüm. Ezbere okuyordu. Kendi şiirleriymiş gibi benimsiyordu."
Sayfa 148 - Literatür Yayınları
Murat ARSLAN, uzun ve zahmetli bir mesainin ürünü olan söz konusu çalışmasında, Anadolu 'ya yerleştikten sonra "Galatlar" adıyla anılmaya başlayan kavimle ilgili antik kay­nakların hepsine ve en eskisinden en yenisine kadar tüm mo­dern literatüre ulaşmaya çabalayarak elde ettiği bilimsel so­nuçları sistemli bir bütün halinde ortaya
Reklam
71 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.