Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Adına yaşam kavgası denen kavgayı karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararına aykırı davranışlara dek götürebilir. "İnsanlık", bir kavram olarak bulunmadan ve sulandırılmadan çok önce, kitle olarak vardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvan gibi hepimizin içinde derinlerde bir anafor gibi kaynar. Kitle, yaşına karşın, dünyanın en genç hayvanı, en öz yaratığı, ereği ve geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok; hala bir birey olduğumuz varsayımıyla yaşamaktayız. Kimi zaman kitle, gök gürültüsünden örülü bir fırtına içinde her damlanın yaşadığı ve aynı şeyi istediği coşkun bir okyanus gibi saldırı üzerimize. Bu saldırının hemen ardından parçalanıp gitme alışkanlığını henüz koruduğu için, fırtına geçince yine biz olarak, zavallı ve bırakılmış şeytancıklar olarak kalırız. Bir zamanlar bu denli çok, bu denli büyük, bu denli bütün olduğumuzu anılarımıza sığdıramayız bir türlü. ... Bir gün gelecek, kitle artık parçalanamaz olacak; belki de önce bir ülkede başlayacak, sonra orayı çıkış noktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek; ta ki artık Ben, Sen, O kavramı değil, ama yalnızca kitle var olacağından, kitlenin varlığına ilişkin tüm kuşkular ortadan kalkana dek.
Sayfa 460Kitabı okudu
Adına yaşama kavgası denen kavgayı, karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararlarına aykırı davranışlara dek götürebilir. ''İnsanlık'', bir kavram olarak bulunmazdan ve suladırılmazdan çok önce, kitle olarak vardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvan gibi hepimizin içinde, anasal etkilerin uzanabildiğinden çok çok daha derinlerde bir anafor gibi kaynar. Kitle, yaşına karşın, dünyanın en genç hayvanı, en öz yaratığı, ereği ve geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok; hala birer birey olduğumu varsayımıyla yaşamaktayız. Kimi zaman kitle, gök gürültülerinden örülü bir fırtına, içinde her damlanın yaşadığı ve aynı şeyi istediği coşkun bir okyanus gibi saldırır üzerimize. Bu saldırının hemen ardından parçalanıp gitme alışkanlığını henüz koruduğu için, fırtına geçince yine biz olarak, zavallı ve bırakılmış şeytancıklar olarak kalırız.
Reklam
Kimse bilmez aşk acısının ne olduğunu, nasıl kekre koktuğunu,nasıl bir anafor olup civarmert delikanlıları yuttuğunu; İstanbul'dan başka kimse bilmez ! ama gel gör ki, o da suskundur; konuşursa tüm sokakları sel basar....
Sayfa 9 - Atlantis YayınlarıKitabı okudu
Bana tâbi olmayan binlerce hayaller ve hâtıralar, şiddetli bir anafor içinde savruluyorlar.Arkamdan bir şehir kaçıyor.
Uydurulmuş, kaba-saba kelimelerle yazılan kitapları kat'iyyen okuyamıyorum. Elime aldığım bir kitabın kelimeleri, bana anne sıcaklığı gibi, sevgili yüzü. gibi, memleket türküleri gibi gelmeli. Çünkü Türkçe, benim için çok önemli. Türkçe varlık sebebimiz. Cemil Meriç'le ayni kanaatteyim: "Kamus'a uzanan el, namusumuza uzanmış demektir!" Bir de devrik cümlelerle yazılan kitaplarda çok uzağım. Devrik cümleler ile yazılan eserleri okuyunca, kendimi nadasa bırakılmış, uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasındaymışım gibi yorgun bitkin hissediyorum. Huzuru, öylesi kitapları kapamakta buluyorum. Yalnız yetmiş iki yıllık ömrümde bunun tek istisnası oldu: Harun Tokak'ın,tamamen devrik cümlelerle yazılan iki kitabı, beni, anlatılmaz bir çekim kuvvetiyle kendisine bağladı. Bağladı da ne demek, Önden Giden Atlılar, zaman zaman gözyaşlarımla ıslandı. İkinci kitabı olan Yoldakiler ise, bitirinceye kadar elimden düşmedi. Yoldakiler de, Önden Giden Atlılar da, beni adeta bir anafor gibi birdenbire içine çekti. ( Yavuz Bülent Bakiler )
Bazen bir sözcük anafor gibi yakalar insanı, yerle gök, ölümle yaşam arasında savurup durur....
Sayfa 49 - EveresyKitabı okudu
Reklam
Bana tâbi olmayan binlerce hayaller ve hatıralar, şiddetli bir anafor içinde savruluyorlar.
Kırık Anafor Kıraç, boz ve kurak bir boşluktayım kilimleri rüzgâra karşı astım ben burada sapların üstünde öğle uykusundayım dünya aşağıda dağlar uzakta ben küskünüm ama şu yamaç kadar ama rengarenk, rüzgârda kilimler ve harman sonu, yorgun yaprak, kaçkın keler. Üzerine akşamın kapandığı gölüm ben Bir kez hatıra ettim aşkı, bir daha etmem. Seyrek salkımım bağda Güz geçmiş üstünden ve tenha. Göl gibi misin, Göl gibi misin? Göl gibisin hea!Rüyadasın, hey, rüyasın. Bir su şiirinde Gürültüyle konuşuyorsun Aşağı iller, Susmuş şimdi. Oyy!sa
Yine okunulası bir paragraf.
Adına yaşama kavgası denen kavgayı, karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararlarına aykırı davranışlara dek götürebilir. "İnsanlık", bir kavram olarak bulunmazdan ve sulandırılmazdan çok önce,
Sayfa 500 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.