“Politikada gereğinden çok güven aradın mı hapı yutarsın!”
Sayfa 19 - KETEBE - 1. BaskıKitabı okudu
İşte yine ağaçlar, sertliklerini biliyorum, işte su, duyuyorum. Otların ve yıldızların bu kokuları, gece, yüreğin rahata erdiği kimi akşamlar; erkinliğini ve güçlerini duyduğum bu dünyayı nasıl yadsıyabilirim? Gene de bu yeryüzünün bütün bilimi beni bu dünyanın benim olduğuna inandırabilecek hiçbir şey vermeyecek. Onu bana betimliyorsunuz, bana onu sınıflandırmasını öğretiyorsunuz. Yasalarını sayıyorsunuz; ben de bilme susuzluğum içinde bunların doğru olduklarını kabul ediyorum. Mekanizmasını tanıtlıyorsunuz, umudum büyüyor. Sonunda bu sihirli ve karmakarışık evrenin atoma, atomun da elektrona indirgendiğini öğretiyorsunuz bana. Tüm bunlar çok güzel, gerisini de anlatmanızı bekliyorum. Ama siz bana elektronların bir çekirdek çevresinde toplandıkları görünmez bir gezegenler takımından söz ediyorsunuz. Bu dünyayı bana bir imgeyle açıklıyorsunuz. O zaman dönüp dolaşıp şiire geldiğinizi anlıyorum; hiçbir zaman bilemeyeceğim. Buna kızmaya zamanım mı var? Şimdiden kuram değiştirdiniz. Böylece bana her şeyi öğretmesi gereken bu bilim varsayımda sona eriyor, bu açıklık eğretilemeye gömülüyor, bu kararsızlık sanat yapıtında eriyip gidiyor. Bunca çabaya ne gerek vardı?
Reklam
Görelilikten çıkartılan çok önemli bir sonuç; kütle ile enerji 17/ 200 arasındaki ilişkidir. Einstein'ın, ışık hızının herkes için aynı olması gerektiği varsayımı, hiçbir şeyin ışıktan daha hızlı hareket edemeyeceği anlamına çekilir. Kişi; ister bir parçacık, ister bir uzay gemisi olsun herhangi bir şeyi hızlandırmak için enerji harcadığında, o nesnenin kütlesi artar ve daha da fazla hızlandırılması güçleşir. Bir parçacığın ışık hızına çıkarılması, sonsuz miktarda enerji gerektireceği için imkansızdır. Kütle ve enerji, Einstein'ın ünlü E=mc^2 eşitliğinde de ifade ettiği gibi denktir. Olasıdır ki bu; sokaktaki adam tarafından bile anlaşılan, tek fiziksel eşitliktir. Bir uranyum atomu çekirdeğinin, toplam kütleleri biraz daha küçük iki çekirdek oluşturmak üzere parçalandığında, büyük bir enerjiyi serbest bıraka- cağının anlaşılması da, bu eşitliğin sonuçları arasında yer almaktadır.
Sitoplazmik genler, örneğin mitokondriyal DNA, eşeysel üremeye toptan karşıdır. Özellikle erkeklere hiç ilgi duymaz. Çekirdek genleri iki cinsiyetin tuhaflıklarına aldırmama lüksüne sahiptir, çünkü her ikisi tarafından da eşit derecede iyi aktarılırlar, oysa mitokondriyal DNA o kadar tarafsız değildir. Cinsellikle ilgilenmez ve cinsellikten hiçbir şey elde etmez. Çekirdek genlerinin keyfini sürdüğü DNA harmanlamasını, rekombinasyon sevincini yaşamaz. Tam tersi: Beraberinde getirdiği yarı yarıya erkek üretimi, gereksizliği nedeniyle eşeysel üremeye temelde karşıdır. Sonraki nesle sperm değil, sadece yumurtalar vasıtasıyla aktarılırlar. Bir kadın, mitokondriyal DNA'sını taşıyan sitoplazmayı bütün çocuklarına verir ama sadece kızları sonraki nesle aktarır. Oğulları daha ileri taşımaz. Sperm kasıtlı olarak sadece hücre çekirdeğine indirgendiğinden, sitoplazmik genler erkekler tarafından aktarılamaz. Spermde de birkaç mitokondri vardır ama bunlar ancak kuyruğa enerji sağlamaya yetecek kadardır ve döllenme anında, sperm yumurtaya girdiğinde, yumurta mitokondrisinin mutlak üstünlüğünü korumaya adanmış bir sitoplazmik savunma mekanizması tarafından göz açıp kapayana kadar avlanıp yok edilirler.
Sayfa 100 - Koç Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı: Eylül 2020, İstanbul
İşte yine ağaçlar, sertliklerini biliyorum, işte su, tadını duyuyorum. Otların ve yıldızların bu kokuları, gece, yüreğin rahata erdiği kimi akşamlar; erkinliğini ve güçlerini duyduğum bu dünyayı nasıl yadsıyabilirim? Yine de bu yeryüzünün bütün bilimi beni bu dünyanın benim olduğuna inandırabilecek hiçbir şey vermeyecek. Onu bana anlatıyorsunuz, bana onu sınıflandırmasını öğretiyorsunuz. Yasalarını sayıyorsunuz; ben de bilme susuzluğum içinde bunların doğru olduklarım kabul ediyorum. Mekanizmasını tanıtlıyorsunuz, umudum büyüyor. Sonunda bu sihirli ve karmakarışık evrenin atoma, atomun da elektrona indirgendiğini öğretiyorsunuz bana. Bütün bunlar güzel, gerisini de anlatmanızı bekliyorum. Ama siz bana elektronların bir çekirdek çevresinde toplandıkları görünmez bir gezegenler takımından söz ediyorsunuz. Bu dünyayı bana bir imgeyle açıklıyorsunuz. O zaman dönüp dolaşıp şiire geldiğinizi anlıyorum; hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Ona demeliydim ki: bırak beni içimde öyle sert ve bükülmez bir çekirdek var ki beni değiştiremezsin. Beni didik didik edebilirsin, canıma okuyabilirsin, fakat düzeltemezsin beni.
Sayfa 664Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.