Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
söyleyecek çok şeyim varmış. ama bunlar devasa şeyler. gerçekten içimdekileri anlatacak bir yol bulamıyorum. sanırım, bazen tüm kainat, tüm hayat, her şey içimde yer etmiş, haykırarak onları anlatmamı istiyorlar. bunun ne kadar büyük olduğunu hissediyorum, ama konuşmak istediğim zaman küçük bir çocuk gibi kekeliyorum. duyguları ve heyecanları, konuşarak ya da yazarak ifade etmek zor iş. yüce bir iş. bakın, yüzümü otların arasına gömüyorum, burun deliklerime çektiğim nefes bile içimi binlerce düşünce ve hayalle ürpertiyor. çektiğim nefes, evrenin nefesi. şarkı söyleyip kahkaha atmayı iyi bilirim; başarıyı ve acıyı, savaşı ve ölümü. otların kokusu da beynimde birçok düşü canlandırıyor. bunları size ve tüm dünyaya anlatmak isterdim. ama nasıl anlatabilirim? dilim bağlı sanki. biraz önce otların beni nasıl etkilediğini betimlemeye çalıştım. ama başaramadım. acemi bir konuşmayla biraz ima etmekle yetindim yalnızca. kelimelerim bana bile karmaşık geliyor. buna rağmen, anlatabilme arzusuyla dolup taşıyorum. ah ki ne ah...
Annenin çektiği hiçbir eziyet çocuğa herhangi türde bir zarar vermesini meşru, mazur kılamaz, hafifletici neden sayılamaz. Bir şeyin çocuğa zarar verdiği açıksa, anne olduktan sonra o şeyi yapma/ma/nın ne kadar zor olduğunu fark ederseniz edin, gerekçeniz ne olursa olsun, o şey hâlâ çocuk için zararlıdır ve önemli olan gerçek de budur. Unutmayalım ki çocuklarımız bizi doğurmadılar, hatta doğurulmayı da bizden onlar talep etmediler; onları istek ve iradeleri dışında dünyaya getiren bizleriz
Reklam
Konuşmaktan kaçmayın. Kendinizi ve duygularınızı anlatmaktan bıkmayın. Eşinizin, sizin söylemediniz şeyleri anlamak için özel güçleri olmadığını unutmayın. Şaşırdığınız, anlam veremediğiniz her olayda empati yapın. Kendinizi onun yerine koyun, ne hissettiğini anlamaya çalışın. Ben değişmem işine gelirse efeliğini bi kenara bırakın. Evlilikte değişmek, gelişmek elzemdir. Sevginizi sadece dil ile değil davranış ile de gösterebilirsiniz. Bu bazen hediye almak olur, bazen takdir etmek olur, bazen de kocaman bir sarılma olur. Severken beklemeden sevin. Verdiğiniz her sevgiyi ama o bana yapmıyor diye ya da sizin istediğiniz gibi yapamıyor diye vermekten vazgeçmeyin. Zor anlarınızda iki seçenekten birini seçmek zorunda kalırsanız, siz mutlaka pozitif olanı seçin. Seçenekleriniz sadece güzel ve iyi niyetin ürünü olsun. Zor zamanlarınızda pozitif olanı seçmek nefsinize o an için zor gelse de sonrasında gelen güzellik ve kolaylık hepsini unutturacak. Düşünce kalitenizin oranı hayat kalitenizin oranı ile paralellikte seyreder. İçinizdeki çocuğu sevmeden dışınızdaki kimseyi sevemezsiniz, içinizdeki çocuk mutlu olmadan da dışarıdaki kimseyi mutlu edemezsiniz. Hayata öğrenme açlığı ile bakarsanız, bir karınca bile hål dili ile size çok şey anlatabilir. Eşinizin hâl dilini takip edin. Yaşam kalitenizi yükseltmek için, sorumluluklarınızı aksatmadan yapmaya çalışın.
Annelerin büyük çoğunluğu "süt" verebilmektedir ama pek azı "bal"da ekleyebilir. Annenin bal verebilme yetisine sahip olabilmesi için sadece "iyi anne" olması yetmez, mutlu bir kişi de olmalıdır. Bu noktaya erişen annelerin sayısı pek yüksek değildir. Annenin çocuk üzerindeki etkisi pek abartılmış sayılmaz. Annenin yaşamaya olan tutkusu, huzursuzluğu gibi bulaşıcıdır. Her iki tutumda çocuğun tüm kişiliği üzerinde derin etkilere sahiptir. Gerçekten çocuklar - ve yetişkinler - arasında, sadece "süt" emenlerle "süt ve balı" beraberce alanları birbirinden ayırmak hiç de zor değildir.
Çocuk sorabilir: "Dünyanın hikâyesi ne ?" Yetişkin bir adam veya kadın merak edebilir: "Dünya nereye gidecek? Sonu nasıl bitecek, bu arada ,yeri gelmişken hikaye neydi?" Ben dünyanın bir, tek hikayesi olduğuna inanıyorum; bu hikaye bizleri öyle korkutmuş ve esinlemistir ki, bir Pearl White dizisinin içindeymişçesine hep düşünüp merak ederek yaşarız. İnsanoğlu hayatında, düşüncesinde, açlığında ve hırsında ,cimriliğinde ve zalimliğinde bir iyilik-kötülük ağıyla kıskıvrak sarılmıştır. Bence tek hikayemiz budur ve aynı hikaye bütün duygu ve akıl düzeylerinde tekrarlanır. Erdem ve kötülük ilk bilincimizin atkısıyla çözgüsüydü, son bilincimizin de kumaşı olacak; üstelik kıra, ırmak ve dağlara, iktisat ve terbiyeye dayatabileceğimiz bütun değişikliklere rağmen. Bundan başka hikaye yoktur. Her adam, hayatın tozuyla toprağını üstünden silkeledikten sonra geriye sadece en zor ve açık seçik sorular kalacaktır: İyi miydi, kötü müydü? İyi mi yaptım kötü mü?
Sayfa 443
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
"Söylesene Fritz", diye başladı, "yarın çocuklara gitmeleri için gerçekten de izin vermeyecek misin? Çok mutsuz olacaklar, özellikle de ufaklık. Yaptıkları o kadar da kötü değildi. Onları neden bu kadar katı cezalandırmak istiyorsun ki? Ufaklığa hiç mi acımıyorsun?" .... "Üzülüp üzülmediğimi mi soruyorsun? Artık üzülmüyorum cevabını verebilirim. Ona zor gelse de, aslında cezalandırıldığı için rahatladı. Asıl dün mutsuzdu, kırdığı oyuncak at, ocaktayken ve tüm ev halkı oyuncağı ararken, kendisi her an oyuncak bulunur korkusuyla yaşıyordu. Korku cezadan çok daha fazla ürkütücüdür, çünkü ceza kestirilebilir bir şeydir, ancak korku belirsizdir ve o gerginlik sonsuz bir dehşet duygusu yaratır. Fakat kızımız cezasını öğrenir öğrenmez rahatladı. Ağlaması seni yanıltmasın, rahatladığı için ağladı, öncesinde baskı altındaydı. Ve bir şeyi saklamak, söylemekten daha ağır gelir insana. O eğer çocuk olmasaydı ya da içini en gizli noktasına kadar görme olanağımız olsaydı, inanıyorum ki aldığı cezaya ve döktüğü gözyaşlarına rağmen, dün olduğundan daha iyi hissettiğini görürdük. Oysa dün, görünürde kaygısızca ortalıkta dolaşıyordu ve kimse onu suçlamıyordu."
DİN VE PARA BELASI İNSANLIĞIN SON İBRETİNİ YAŞATTI Sömürgecilerin iki temel araçları var; Biri din, diğeri para! Din ile beyin yıkar, uyuşturur görünmeyeni satar, para ile görünen madde gücü kimin elinde ise satın alır.
Çoğu anne ve baba, çocuğunun duygularını ifade ediş yolunu zor kabullenirler. Bunu yapıp şunu yapmadığında çocuklarını seviyorlar; aksi takdirde, "Yeteri kadar iyi bir çocuk değilsin" diyorlar. Çocuk anne ve babasının yargı şeklini benimser (kendine katar) ve sevgilerini kaybetmek istemediğinden sevilmeyen özelliklerini bastırır.
Bir Çocuk Her Şeyi Bilir Ama En Çok İncinmeyi
~~~ [••dönüp bakmaya gücün yeterse kendi çocukluğunu bir hatırlasana. Ömrümüzün en kırılgan, en zor günlerini orada geçirmedik mi? En çok o zaman incinmedik mi? Sevmeyi daha iyi bilmez miydik çocukken? Sevdiğimiz uğruna başka mutluluklardan vazgeçmeyi, sessiz bedeller ödemeyi...••] ~~~
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.